28: DEĞİŞİLMESİ GEREKEN ŞEYLER

45.4K 2.7K 849
                                    

BÖLÜM: 28- Değişilmesi Gereken Şeyler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BÖLÜM: 28- Değişilmesi Gereken Şeyler

Duru: doğum günün ne?

Ruh hastası kmş: ne alaka lan

Duru: sana yürümüyorum korkma.

Ruh hastası kmş: HEPZNSOSNSOS

Ruh hastası kmş: gerçekten mi? Bir an bana yürüyorsun sandım.

Ruh hastası kmş: 29 Temmuz, oldu mu?

Ruh hastası kmş: sana kötü bir haberim var üçüzler de aynı gün doğuyor.

Duru: küfür etmeyeceğim :)

Duru: üçüzleride aynı gün doğduğunu biliyorum man kafa.

Duru: aklım o kadar çalışıyor.

Ruh hastası kmş: aferin, edepli kız ol.

Ruh hastası komşu: zaten görgü kurallarından yoksunsun.

"Ha ha buldum seni işte!" diye bağırıp sınıfa doğru koşturdum.

Artık seni bulmuştum, bütün deliller seni gösteriyordu diye mırıldandım. Bu kadar kendini belli etmesi salaklıktı.

Koşar adımlarla girdiğim sınıfa bir göz gezdirdim, gözlerim sıramda oturmuş; uyuyan Acar'a kaydığında gülümsedim.

Koşar adımlarla yanına vardığımda kolundan tutup onu çekmeye başladım, böyle bir şey beklemiyor olacak ki hemen ayağa kalktı ve şaşkın dolu gözlerle bana baktı.

"Deli misin? Ne yapıyorsun?" diye sorunca elimi uzatıp "Telefonunu ver," dedim. Yaptığımı şeyi garip bulsa da umursamadım.

Anlamayan gözlerle bana bakıp "Yine neyin peşindesin bilmiyorum ama sana telefonumu vermeyeceğim." deyince hırsla kapşonlusunun cebine elimi daldırdım.

"Sapık mısın? Bıraksana beni!" diye bağırınca bütün gözler bizi bulmuştu, telefon elime gelince hemen aldım ve koşmaya başladım ama bu pekte uzun sürmemişti. Kaçamamıştım.

Acar, hırkamın kapşonlusunu tutmuş beni kendine doğru çekmişti. Kafam göğsüne çarpınca istemsizce ağzımdan acı dolu bir nida döküldü.

"Tamam bırak vereceğim telefonunu."
Bağırarak söylediğim bu şeyden sonra elini hırkamdan çekti ve beni kendine çevirdi.

"Ne aradığını söylersen ben sana yardımcı olurum."

"Artık rol yapmana gerek yok Acar," Derin bir nefes aldı. Sinirlendiği her halinden belli oluyordu.

"Ne diyorsun anlamıyorum."

Gözlerimi devirip "Bana yazanın sen olduğunu söylüyorum." deyince kaşları havalandı. Bilmemezlikten gelmesi beni daha çok sinir etse de bozuntuya vermedim.

"Ben sana yazmıyorum ki." dedi ve devam etti. "Numaran hem ben de niye olsun?"

"Peki sen değilsin o zaman sana soracağım soruya cevap ver."

Başını olumlu anlamda sallayıp "Sor."dedi.

"Neden hala yalan konuşuyorsun?"

Acar bir an afallasa da eski haline geri geldi, cebine soktuğu telefonunu çıkarıp bana uzattı.

"Neden sana yazdığımdan şüphe ediyorsun bilmiyorum ama al bak." deyince bir ona bir de telefona baktım.

Elime telefonu alacakken "Aman boş ver!" diyerek yanından ayrıldım. Ben yazmıyorum diyorsa yazmıyordur değil mi? Koskoca adam yalan söyleyecek hali yoktu sonuçta.

Baksa mıydım? Diye düşünürken gözlerim dolduğunu hissettim. Sıkılmaktan daha öteydi bu hissettiğim şey. Aşırı daralmıştım.

Acar ben değilim diyordu. Geriye Aras kalıyordu. Anıl'ı saymıyordum bile.

Aras'ın olmasını istemiyordum. Neden istemiyordum çünkü... bilmiyordum ama onun olmasını istemiyordum. Galiba ondan az da olsa hoşlanıyordum. Artık buna açıklık getirmeliydim ama aklım almıyordu; bütün deliller Acar'ı gösterirken neden Aras olsun ki?

Arka bahçenin merdivenlerine oturmuş kara kara düşünüyordum, ne olacaktı şimdi? Hem çocuğa rezil olmuş hem de daha çok bok çukuruna düşmüştüm.

Önceden onun olduğuna inanmıştım ama sonra o değil diye kendime avutmuştum. Şimdi yine terazi değişiyordu.

Zil çalmış ben hala burada oturuyordum, beklemediğim bir anda Su yanıma oturdu.

"İki saattir seni arıyorum!" diye bağırınca umursamadım onu.

"Ne oldu sana Karadeniz'de gemilerin mi battı?"

Telefonumu çıkarıp mesajları ona gösterdim, bir kaç dakika sonra "E Acar bu." deyince olumsuz anlamda başımı sallayıp on beş dakika önceki olayı anlattım ve ağzı açık kaldı.

"Bu Aras ise ne dengesiz bir çocukmuş." deyince gülümseyerek "Galiba ondan hoşlanıyorum." dedim.

Su'yun tükürüğü boğazına kaçmış olacak ki öksürmeye başladı. Ölüyordu galiba

Sırtına vurup "Helal, helal" Dedim. Kız bile ölüyordu bunu deyince, ben nasıl diyecektim?

Acar Alemdaroğlu...

Nerede bu kız? diye düşünemeden edemiyordum.

Zil çalmış Duru hala gelmemişti, ne yapmalıydım?

Oturduğum yerden bir hamlede kalkıp hocadan izin almadan sınıftan çıktım. Hoca arkamdan bir şeyler dese de onu dinlemeyip etrafı Aramaya koyuldum.

Her yere bakmış ama bulamamıştım en son arka bahçe kalmıştı, koşarak arka bahçeye ilerlemiştim.

Arka bahçeye girecekken aradığımı bulmuştum, Duru, Su ile merdivenlerde onları duyabileceğim bir şekilde konuşuyorlardı.

"Bu Aras ise ne dengesiz bir çocukmuş." dedi Su, ondan sonra Duru sırıtarak beni şaşırtacak bir şey söyledi.

"Galiba ondan hoşlanıyorum." işte o an her şeyin değişmesi gerektiğini Anladım.

KOMŞU SORUNSALI ❦ 𝑡𝑒𝑥𝑡𝑖𝑛𝑔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin