04

539 63 15
                                    

Sabaha uyandığında aklına gelen ilk şey koltukta öylece bıraktığı yüz belirdi. Ne halde olduğuna dair ilk defa hiçbir fikri yoktu. Onun şimdiye kadar hep içini bildiğini sanırdı. Bu yüzden çoktan gittiğini gördüğünde bir yerlerde sızmaya veya düşüp kalmaya gittiğini biliyordu. Umursamak istemedi.

Okula gittiğinde ise uykusuz olmasından dolayı başı ağrıyordu. Akşama kadar ders çalışıp sabaha kadar içme fikri çok da doğru bir fikir olmadığı aşikardı. Kendisi düzgün içmemişti halbuki. İlk derse girmeden gözleri onu aradığında göremeyince tam olarak tasdikledi. Soonyoung büyük ihtimal bir yerlerde bir güzel ziftleniyordu.

İlk ders başlamadan çoktan Seungkwan ile yerlerini aldıklarında çoktan kitabını ve not defterini hazırlamıştı. Düzenli not almaya bayılırdı. Profesör derse girip yoklamayı alırken onun adını okuma dahi gereği görmüyordu. Uzun zamandır okumazlardı zaten. Tam derse başlayacağı sırada açılan kapıda görülen yüz ise yediden yetmişe herkesi şaşırttı. Profesörün kullandığı yeşil tahtanın bile buna şaşırdığına emindi.

Sakince içeri girdi ve arkada bir yerlere oturdu. Bunu beklemiyordu. Bunu gerçekten beklemiyordu. Onun derse girdiği görülür şey değildi. Bir yerlerde ziftlenmesi gerekiyordu. Burada olmamalıydı. İyice düşünse de buna mantıklı bir sebep bulamadı. Bir şeyler ters gidiyor olmalıydı.

Tüm ders boyunca dikkatini toplayamadı. D erslere çok ihtiyacı olduğu da söylenemezdi zaten. Elinin altında kaynak oldukça kolayca geçebilecek kapasiteye sahipti. Derste herkesten önce çıkması gerekiyordu ancak diğer bölümüyle dersin dipdibe olduğu gündü bugün. Bu yüzden ders süresinin dolmasına az kala toparlanıp profesörün bitirdiğini söylediği an aceleyle diğerine gitti. Başlamak üzereyken yetişiyordu her seferinde.

İki blok ders de bun bölümün derslerine girdikten sonra en yoğun günün bugün olmasına rağmen haftasonunun gelmesine sevinerek avuttu kendini. Derslerden çıktıktan sonra aceleyle aldığı notları düzenlemek ve tekrar etmiş olmak için kütüphaneye çıktı. Seungkwan çoktan gitmişti. Hava çoktan kararmış, karnı çoktan acıkmıştı.

Kantinden aldığı ufak paket ile boş bir yere geçirip kitaplarını çıkardı. Gözü gibi baktığı not defterini çıkarıp ilk dersten itibaren notlarını kitaptakiler ile karşılaştırmak ve eksiklerini görmek için açtı önüne. Hayatı boyunca çalışkan olmuştu. Bu düzende her şey kendi için kolaylaşmıştı.

Kulaklığından dolayı geldiğini farketmediği ayak sesleri karşısındaki sandalyeyi çekip oturduğunda gördüğü yüz karşısında şaşırdı. Soonyoung ilk defa elinde bir kitap ile karşısına geçip oturmuştu. Bu ilkti ve hiçbir şey demeden elindeki kitabı açıp tıpkı kendisi gibi ders çalışmaya başladı.

Ne?

Kıyamet yaklaşıyordu da haberi falan mı yoktu? Yoksa Soonyoung'un içine kendinden mi kaçmıştı bunu da bilemedi. Ona hiç bakmadan öylece oturup ders çalışıyor gibi duruyordu. Fazla üzerinde durmak istemedi. Bugün en yoğun olduğu gündü ve fazlasıyla tekrar edilecek maddesi vardı. Kafasını kitaba gömdü.

Kısa süre sonra merakından dönüp ona baktığında bugün derste işlenen konunun olduğu kısımları okuduğunu gördü. Ancak ne dipnotlar ne de önemli yerler işaretli değildi. Soonyoung'un böyle bir şey yapmasını tabikide beklemiyordu ancak böyle dümdüz konuyu anlaması daha zordu. Yanındaki kitap yığınından aynı kitabın kendisine ait olanın o sayfalarını açtı. Rengarenk idi ve her paragrafın yanına kendi ve profesörün dediklerini not almıştı. Onun önündeki kitabı alıp kendininkini koydu. Madem çalışmak istiyordu onun için işleri seve seve kolaylaştırırdı.

Not defterinden bir sayfa koparıp fazla kalemlerinden de verdi. Soonyoung tüm bunlar olurken merakla bekliyor gibiydi. Onun gerçek olduğuna halen inanası gelmiyordu ancak hayalse bile hoşuna gitmişti. Onunla karşılıklı ders çalışma fikri çok hoşuna gitmişti.

Not Alone | SoonhoonWhere stories live. Discover now