16

408 49 23
                                    

Jihoon kendi odasına ve koridorun sonunda onun odasının varlığına alışması kısa sürdü. Onu günde bir belki iki defa görüyordu. Takım elbise içerisinde resmi ve ciddi durşunu gördüğünde şok olduğunu söylemeden edemeyecekti. Onun tanıdığı eğlenmeyi seven Soonyoung çok başarılı bir iş adamına dönüşmüştü. 

Önünde baktığı grafiği incelerken hava çoktan kararmaya yüz tutmuştu. Yeni ve toy şirketin yönetimsel olarak çok fazla işi olduğu için ortama hemen ayak uydurması gerekmişti. Bu kadar çalıştıktan sonra o kadar yol ile eve dönmek de büyük bir işti kendisi için. 

Ailesi başarılı bir şekilde yüksek mevkili bir işe girdiğini duyunca sevinmiştiler. Heveslerini kırmamak adına geri kalan ayrıntılardan bahsedememişti. Başlayalı bir hafta olmuştu ve şimdilik bir sıkıntı yok gibiydi. Bir şey olmasından korkmuyor değildi gerçi. 

Baktığı grafiğe dalan aklı kapının tıklatılmasıyla dağıldı. Kat sekreteri Jiyo’dan istediği belgelerin gelmiş olmasını umuyordu. İncelemesi gereken birçok rapor vardı ve yarım saat önce mesaisi bitmişti. Son raporlara bakıp çıkmayı planlıyordu. 

“Gel!”

Önündeki grafik dolu dosyayı kapatıp Jiyo’yu görmek için kapıya baktı. Gelen kat sekreteri değil patronu Soonyoung idi. Uzun zaman sonra baş başa kaldıkları ilk andı. Gerilmek istemedi. 

“Neden daha çıkmadın?”

Hiçbir patronun çalışanını çıkmadığı için sorgulayacağını sanmıyordu aksine daha fazla kalmasını isterlerdi. Bahsedilen patron o ise hiçbir klişeye uymaması normaldi. 

“Kısa bir işim kaldı sonra gideceğim.”

Masanın yanına yaklaştığında önündeki dosyayı çekip aldı. Derin bir nefes alıp bu yakınlığı göz önünde bulundurmamaya çalıştı. 

“Jihoon bu üniversite gibi değil. Kendini kaptırıp yaşamayı unutamazsın.”

Soonyoung üniversite de sürekli ders çalıştığı için yaşamayı unutma derdi ona. Fazla çalışmaya müsait kendisi bazen kendini kaptırıyor olabilirdi. Bunu kendi isteğiyle yapıyordu. Kendi hür kararıyla ve onun neden bu kadar karışmak istemesini anlamıyordu. 

Dosyayı geri almayı planlıyordu ki tekerlekli sandalyesi geriye doğru ittirildi ve Soonyoung’un bedeni üzerine eğildi. Nefesini tutması gerekti. Onun iki kolu koltuğu sıkı sıkıya tutmuş ona dik dik bakıyordu. 

Yüzüne çarpan nefes ile aklı durdu. Ona bu kadar yakın olmayalı üzerinden uzun zaman geçmişti. Halen ilk günki gibi aynı heyecanla aynı tatlı telaşla kaplanmıştı tüm bedeni. Çalışma düşüncesi aklının ucundan uçup gitti. 

“Eve mi gideceksin?”

Onun yakınlığı altında itaatkar bir şekilde başıyla onayladı. Bazen yakın arkadaşının evinde kalıyordu iş yerine evinden daha yakın olduğu için. Buralara yakın bir yerden ev almayı planlıyordu ancak uzun zaman sonra kendi için ev bakıyor olmak tuhafına gidiyor ve sürekli erteliyordu. Sürekli işle ilgilendiği için zamanı kalmıyor da olabilirdi.

Üzerindeki etkisinden hoşnut bir şekilde gülümseyerek geri çekildi. Onunla oynuyordu sanki ve buna karşı kendini savunabildiği söylenemezdi. Onun etkilerini gizlemeyi bile beceremiyordu. 

“Geç oldu, o kadar yolu geri dönmek zor olur. Bu gece bende kal. Beş dakikaya çıkalım.”

İtiraz etmemesi için meydan okurcasına gülümsedi ve afallamış halde bıraktı. Ona karşı koymakta zorlanmıyordu çünkü neredeyse bırakmıştı. Artık ona karşı koymuyordu. Mingyu haklıydı. Onun değiştiğini kendi gözleriyle görüyor ve kaçmaktan vazgeçiyordu. Tekrar onun tarafından kırılmaya hazırlanıyordu adeta. 

Not Alone | SoonhoonWo Geschichten leben. Entdecke jetzt