17

458 48 5
                                    

Günün ilk ışıklarında uyanmaya alışık bedeni gözlerini açtığında vücuduna sarılı Soonyoung alışık olabileceği bir şey değildi. Dün gece duyduğu sözler karşılığında buna alışması gerekiyordu. Kucağında ağlamaklı olduğu o haliyle bir bebek misali onunla ilgilenip kolları arasında uyutmuştu. 

Yıllar önceki evlerinde yine birlikteydiler. Bu sefer aralarına giren duvar yoktu. Sadece iki kat kumaş vardı. Yüzüne baktı bir süre. Bunun bir hayal olmasından korkarak iyice aklına kazımak istedi. Her zaman bu kadar yakından göremeyeceğini biliyordu. Hata ediyordu. Artık her zaman bu kadar yakından görecekti. 

Bir süre anının tadını çıkarıp önceden hiç dokunamadığı yüzüne ufak bir öpücük bıraktı. İstediği zaman öpebileceği zamanlara gelmişti. Gülümsemeden yapamadı. Böyle birçok rüya gördüğünü hatırlıyordu ancak hiçbir rüya gerçeği kadar etkileyici olamazdı. Bu gerçeğin ta kendisiydi. 

Uyanmaması için kolları arasından büyük bir ustalıkla sıvışarak kalktı ve kendi eski odasına gitti. Her şey bıraktığı gibiydi. Tekrar onunla birlikte yaşama fikri aklından geçmemiş sayılmazdı. Kendi kıyafeti olmadığı ve kırışmaması için yatarken çıkardığı gömlek ve pantolonuna yemek bulaştırmamak için onun dolabını kurcaladı. 

Uzun paçalı şey yüzünden yürümesi zor olsa da mutfak tezgahı başında dikildiği için sıkıntı etmedi. Arkasında bıraktığı her şey aynı sırada ve aynı düzende olduğu için yine kendi mutfağındaymış gibi rahattı. 

Yaptığı işe o kadar daldı ki arkasında sinsice gelen ayak seslerini duymadı bile. Beline sarılan iki güçlü kol ile ürktü bir anda. Omzuna konan yüze dönüp baktı. Yeni uyandığı her halinden belliydi. Uzun soluklu bir öpücük verdi dudaklarına. 

“Evine dön Jihoon.”

Bu çok ani oldu. Ona yanına taşınmasını veya birlikte yaşamasını demedi. Evine dönmesini söyledi sanki halen kendi eviymiş gibi. Yine de bu söyleyebileceği tüm sözlerden daha etkileyiciydi. Güldü. 

“Ben artık yaşlı biriyim Soonyoung, sana istediğin gibi bakamayabilirim.”

Belki birazcık takılmak istemiş olabilirdi. Hem artık önceki gibi genç de sayılmazlardı. Yetişkin olma yolunda emin adımlarla ilerliyorlardı ve Soonyoung şimdiye kadar gördüğü en iyi yetişkindi. Her konudan onu çıkarıp her şeyden onu övesi geliyordu. 

Tezgahtaki ilgisini unutturup kendine çevirdi. Elleri muzip bir çocuk gibi tişörtünün eteklerini arşınlıyordu. Ne kadar değişirse değişsin onun karşısında her zaman muzip bir çocuk olarak kalmasını istedi. 

“Ben sana bakarım.”

Onunla uğraşmak için kıpraşan kollarını tutup engelledi. Bundan hoşlanmamış gibi dudak büzmüştü. 

“İşe gitmemiz gerek.”

Karşısında patronu da olsa dediği çok geçerli bir sebep olarak kabul edilmişti. Uslu bir şekilde kahvaltı edip evden çıktıklarında Seungkwan gün içerisinde sevgilisiyle yanına gelmek istediğine dair bir mesaj atmıştı. Çalıştığı yeri merak ettiğini sürekli söyleyip duruyordu. 

Arkadaşına onaylarcasına mesaj attığında iş yerine yakın olan araç otoparka girdi. Dün onunla birlikte çıkıp şimdi birlikte gidiyor olmaları kesinlikle dikkat çekici bir şeydi. Soonyoung bunu hissetmiş olacak gibi aracı durdurduğunda elini tutup ona baktı. 

“Gizleme düşüncesine falan kapılayım deme sakın.”

Fırsat vermemişti ki zaten. Elini tutmak istemesine izin vermedi sadece. İş ortamındaki resmiyeti kaybetmeyi düşünmüyordu. Odasına geçerken kat sekreteri ona tuhaf bir şekilde baktığında görmezden geldi. Kız şaşırmıştı tabi. 

Not Alone | SoonhoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin