06

513 59 24
                                    

Bir süre ondan kaçmak kendisi için en basit çözümdü. Yine de önceden sızıp kalan veya eve hiç gelmeyen birine göre sürekli okulda veya evde gördüğü birinden kaçmak daha zordu. Haftasonunun ilk gününü tüm gün Seungkwan ve Mingyu ile dışarıda geçirse de akşam eve dönmek istiyordu.

Ondan kaçıyordu ancak bir yandan da görmek için can atıyordu. Bu yüzden kapıya geldiğinde tam olan ayakkabı çiftlerini saydığında derin bir nefes aldı. İçeri girdiğinde beklediği gibi salona yere koyduğu alçak masa ile ders çalışıyordu. Son zamanlarda çalışma işini iyice sıklaştırmış gibi duruyordu. Sakince odasına yönelirken onun ağzından adını duydu.

"Jihoon."

Bunu en son ne zaman duymuştu. Günler hayır hayır haftalar önceydi. Onun ağzından kendi adını duymak gerçekten iyi hissettirdi kendini. Dönüp baktığında elindeki kitabı kaldırdı.

"Anlamadığım kısımlar var. Anlatabilir misin?"

Hayır demeliydi. Kesinlikle olmaz demeli ve odasına sığınmalıydı.

"Kitaplarımı alıp geliyorum."

Odasına sığındı ancak verdiği cevaba küfredebilecek kadar. Ona yine ve yine itiraz edememişti. Kendni tokatlamak ile tokatlamamak arasında gidip gelirken üzerini değiştirdi ve çalışacağı kitapları aldı. Karşısına oturduğunda kalbi neredeyse ağzında atıyordu. Birkaç gün sonra onunla karşı karşıya gelmek kesinlikle heyecandan öldürebilecek bir şeydi.

"Nereyi anlamadın?"

Açtığı kitabın kısımlarını gösterirken kendinde de olan kitabı çıkarıp aldığı notlara ve işaretlediği yerlere baktı. Yüzüne bakmasından dolayı konuşmayacak kadar heyecanlandığını düşündü ve kendi kitabını ona verdi.

"Buradan çalışırsan daha rahat anlarsın."

Onaylayıp kendi kitabı ve kendi yazıları arasında gezinen eline baktı. Dikkati yeterince dağıldığı için yanında getirdiği kitap yığından birini seçip çalışmaya başladı. Sadece yarım saat sonra üç kitabı onun elleri arasındaydı. Fazla geniş olmayan masa kitaplar, defterler ve kalemlerle iyice dağılmıştı.

İki saati devirdiklerinde Soonyoung çoktan çalışmaktan sıkılmış onun kitaplarını ve notlarını kurcalamakla oyalanıyordu. Diğer bölüm için aldığı kitaplardan birini incelerken yüzü iyice şaşırınca ne olduğunu başta anlayamadı.

"Böyle bir dersimiz mi var?"

Şaşkınca baktığında gülmemek için zor tuttu kendini. O kadar tuhaf bir ruh hali vardı ki o yüzü öyle görmeye dayanamadı ve güldü. Soonyoung'tan ne bekleyebilirdi ki yani? Bu kadar çabalamasına bile şaşırmamalıydı ancak gerçekten komikti. Gülmesine bozulmuş olmalı ki suratı asıldı. Kitabı elinden alırken ancak gülmesini durdurabildi.

"Bu diğer bölüm için."

Yine anlamamıştı. Haberi olmadığı açık belliydi. Ona dair her şeyi bilirken kendisine dair hiçbir şey bilinmiyordu. Şaşırmamalı veya üzülmemeliydi. Sabırla açıklamalıydı.

"Çift anadal yapıyorum ve bu diğer bölümün ders kitabı."

Baktı. Birkaç saniye şaşırdı. Onu böyle herhangi bir duygu ifadesiyle görmek aşırı hoşuna gitmişti.

"Hassiktir, sen baya zekisin o zaman."

Onun ağzından aldığı ilk iltifatın böyle olabileceğini hiç düşünmemişti. Dediği şeye şaşırdı birkaç saniye. Giderek utanmaya başladığı için kaçması gerektiğini biliyordu. Çalıştığı yeri yarım bırakıp kalktı.

Not Alone | SoonhoonWhere stories live. Discover now