18

385 48 2
                                    

Bir zamanlar kendi şimdi ise Soonyoung’un olan eve döndüğünde her şey üniversitedeymiş gibi hissettirmişti kendisine. Sanki tatil arası evden dönmüş gibiydi. İki seneyi aşkın bir tatil sayılırdı bu. 

Evden toparlanıp giderken olaylara hakim annesi onunla barıştığına ve işlerin ilerlemesine sevinmişti. Onu ısrarla almaya gelen Soonyoung’a kapıda oğlumu üzersen isimli nutuğunu çekmeden göndermemişti yine de. 

Önceki gibi tüm hayatı Soonyoung ile dolup taşmıştı. Hatta öncekinden daha fazlaydı bu sefer. Sürekli odasına üşüşen sevgilisi yüzünden tüm çalışanların ilişkilerinden haberdar olmaları normaldi ve bunu yadırgamamaya çalışıyordu. 

Patronuyla ilişki yaşayan çalışan statüsünde dışarıdan kötü gözükse de birkaç iş arkadaşının tebrik etmesini bile duymuştu. Sanırım o kadar da kötü bir şey değildi. Jiyo’nun ikiliyi yan yana gördüğünde sürekli bıyık altı gülümsemesi dışında tabiki… 

Buna alışması uzun sürmedi yine de. Günün her kısmında Soonyoung ona destek olmak istercesine yanında bir koruma gibi dikiliyordu ve bu hoşuna gitmiyor değildi. Yakın arkadaşının da buna alışması uzun sürmemişti. 

Uyandığında yanında görmek istediği yüz çoktan kalkmıştı. Üniversite zamanlarında asla kendisinden önce kalkmayan Soonyoung’un sabah kuşu gibi görmek tuhafına gidiyordu. Buralarda değilken baya şey değişmiş gibiydi ve çoğunu yeni yeni anlıyordu. 

Kwon Soonyoung eski ucube hayatını sırf Jihoon için bırakmıştı. Bu konuda kendini suçlu hissettiğini söylerse yalan olurdu. Eve gelmediği her akşam bir yerleree aşırı alkolden veya kavgadan dolayı öleceği haberini almaktan korkarak geçirmektense bu halini tercih ederdi. 

Saat daha erken olduğu hazırlanmadan önce sevgilisini bulmak istedi. Mutfakta onun için kahvaltı hazırlayan Soonyoung görmek iste son zamanlarda uyandığı en güzel günlerden biri olabilirdi. Onu gördüğünde elindeki metal alete rağmen dönüp ona gülümsediğinde gözlerinin kısılmasını izledi. 

“Günaydın!”

Önceden bakmaya korktuğu yüzü şimdi doya doya bakıyordu. Ona yardım etmek istese de izin vermediği için hazırlanmayı tercih etti. Soonyoung bir çocuk gibi onu mutfaktan kovmuştu. 

Hazırlanıp aynı masa başında oturduklarında son birkaç haftaları gayet sakin ve huzurlu geçmişti ve aslında ikisi de bunu beklemiyordu. Babasından bir hareket bekleyerek ikisi de tetik üzerinde geçirdikleri onca zamanın sessiz olması tuhaftı.

“Bu akşam seninkilerin yanına gidelim.”

Ağzına atacağı lokmayı durdurup şaşkınca ona baktı. Bu da nereden çıktı şimdi? Aile görüşmesi için çok zamansız bir zaman değil miydi? Üstelik durduk yere. Soonyoung şaşkınlığına karşı güldü. 

“Seungkwan ve Mingyu’dan bahsediyorum.”

Rahatlamadığını söylerse yalan olurdu çünkü her ne kadar annesiyle tanışıyor olsa da ailesine ‘sevgili’ statüsünde tanıtmak zor bir şeydi. Seungkwan ve Mingyu ise ayrı bir olaydı. Birlikteliğini kabullenen Seungkwan gardını düşürmüştü. Sandığından çok daha iyi arkadaş olmuşlardı. 

“Olur.”

Dalga geçmesini dinleyerek kahvaltısını bitirdi. Sevgilisi hazırlanırken artıkları toparlama işi kendisine kilitlenmişti. Soonyoung’un bazen bilerek bunu yapmaktan kaçtığını düşünüyordu. Halen biraz içinde o eski tembel çocuğu taşıyordu. 

Son zamanların e iyi kalkınmasını yaşayan şirketler listesine giren iş yerinin önüne geldiğinde Soonyoung’a elini bırakması için diretti. Yan yana yürümeleri kendisi için yeterdi ki onun için de yetmesini istiyordu. 

Not Alone | SoonhoonWhere stories live. Discover now