12

408 54 9
                                    

Yazın kavurucu sıcakları camdan içeri onu uyandırmak istercesine vurduğunda bugünün diğer tatil günlerinden daha önemli bir gün olduğunu bilerek aceleyle kalktı. Yaz okulu için erkenden kalkan oda arkadaşı Cole bu telaşını görünce gülümseyerek ona baktı. Jihoon geldiğinden beri ilk defa bu kadar sabırsız görünüyor olabilirdi. 

“Nereye bu acelen?”

Oda arkadaşı Cole ve onun iyice alıştığı aksanlı sesine doğru döndüğünde gülümsemeden edemedi. Hazırlanması ve havalimanına gitmesi gerekiyordu. Bugün üç silahşörler tekrar yan yana geliyordu. 

“Arkadaşlarım geliyor, havalimanından alacağım.”

Cole en yakın olduğu kişilerden biriydi ve bazı görüntülü aramalara ortak olmuşluğu dahi vardı. Hatta annesi ile görüntülü konuştuğu bir vakitte annesinin büyük isteği üzerine Cole ile tanıştırması bile gerekmişti. Onun arkadaş edindiğini görmek kadının içini rahatlatıyordu. 

“Onlarla tanışmayı çok isterim.”

Buna itiraz etmezdi tabiki de. Cole edinebileceği en iyi arkadaşlardan biri olabilirdi ve böyle birini diğerlerinin de tanımasını isterdi. Hazır bir şekilde kapıdan son kez ona baktı. Acele etmeden duramıyordu. 

“Dersten sonra ara beni!”

Zamanı olduğu halde erkenden havalimanına gittiğine dış hatlar çıkışında onların gözükmesini bekliyordu. El ele tutuşarak gelen ikiliyi gördüğünde sandığından daha fazla özlediğinin farkındaydı. Uzun zamandır burada olduğu gerçeği onları canlı kanlı görünce yüzüne tokat gibi çarpmıştı.

“Jihoon!”

Fazlasıyla uzun selamlaşmadan sonra yolculuklarından dolayı oldukça bitkin ve aç olan ikili ile birlikte kahvaltı etmek için gittiği güzel mekanlardan birinde oturdular. Sürekli yapışık ikiz gibi birbirlerinin dibinde gezmesine bir süre alışması gerekti. 

Burada özlem giderilmesi gereken kişi kendisiydi ancak biricik yakın arkadaşı üzerine atlamaya hazır çakallar varmış gibi sevgilisinin kolunu tek bir saniye bırakmıyordu. Karşılıklı olarak oturduklarında her şeyin bıraktığı gibi olmasına şaşırdı. 

Güzel kahvaltı eşliğinde sohbetlerinde onun konusu hariç her şeyi konuştular neredeyse. Son aldığı mesajı görüldüde bıraktıktan sonra  toparlanması uzun sürmüştü ve şimdi onunla ilgili bir şeyler sormaya çekiniyordu. Yama yaptığı yaralarının açılması ve her şeye en baştan başlaması gerektiğinden korkuyordu. 

“Bunu söylemeliyiz.”

Mingyu’nun sevgilisine uyarır gibi söylediği şey dikkatini çektiğinde yakın arkadaşı kaşlarını çatmıştı. Keyfi saniyeler içerisinde sinirli bir hale büründüğünde gizledikleri bir şey olduğu apaçık ortadaydı. 

“Onun meselesi kapanalı çok oldu. Bilmesine gerek yok!”

Kimden bahsedildiği çok açık değil miydi? Karşılarında değilmiş gibi ettikleri sohbette kendini hatırlatmak istercesine onlara baktığında içten içe ne olduğunu merak ediyordu. Onun nasıl olduğunu merak ediyordu. 

“Ona bir şey mi oldu?”

İkili de sessizce ona baktığında merakının yerini endişe kapladı. Ona bir şey olabileceğine hiçbir zaman inanası gelmezdi. Soonyoung babası gibi güçlü birine kafa tutacak kadar sağlam iken ona bir şey olmuş olamazdı. Bu raddeye geldikten sonra ona söylememezlik edemezlerdi.

“Soonyoung, babasının yanına dönmüş. İşlerini devralmaya hazırlanıyor.”

Gerçekten mi? Şimdiye kadar babasıyla anlaşamadığını ve ona karşı gelmek için bir sürü rezil şey yaptığını biliyordu ancak bu kadar emeğin sonunda pes edip yanına mı dönüyordu? Onca çabasını ve savaşını hiç edemezdi. 

Not Alone | SoonhoonOù les histoires vivent. Découvrez maintenant