10

1.2K 134 4
                                    

Vedalar her zaman zordur,
Bir gün geri geleceği günü beklersin.
Ama elvedalar daha zordur,
Geleceği günü bile bilemezsin...

Mehmet cevap gelen telefonla iyice sinirlenmişti. Durmadan soru soruyordu. Hüma ise tek bir soruyu bile yanıtlamadan bindikleri arabayla babasının verdiği adrese biran önce gitmeye çalışıyordu.

"Bana nereye gidiyoruz söyle ? "

Hüma gözlerini yoldan ayırmadan cevap verdi. Yoksa Mehmedin susacagi yoktu.  

"Annenin yanına gidiyoruz. Artık bir sussan diyorum. Ne çok konuştun bir susmadın. Kafamı beynimi yedin. "

"Bunu başta söyleseydin ya. Beni hem zorla tutuyorsunuz. Hem sorduğum hicbir soruya yanıt alamıyorum hem de suclu ben mi oluyorum yani. " Mehmet bu duruma düştüğü için kendini çok suçlu hissediyordu. Nasıl olmuştu da böyle bir şeyin içine düşmüştü diye düşünmeden alamiyordu kendini.

"Annem neredeymiş ve nasılmış? "

"Sen neden hep soru soruyorsun acaba gidince görürsün. Şimdi lütfen susmayi dener misin ? Şuan hem biri bizi takip ediyor mu diye kontrol ediyorum, hem yola odaklanmaya çalışıyorum. Bir de sana laf anlatama çalışmayayım. "

"Bana Şehzade falan diyorsunuz ya hani sizin ne bileyim böyle saygınız falan yok mu ? Hani ben Sehzadeyim ya. "

Hüma yoldan gözlerini alıp Mehmede bakışlarını çevirdi. Tekrar bakışlarını yola çevirdi.

"Ne sandın sana şehzade falan dedik diye. Böyle önünde falan mı eğilecektik. Şunu hatırlatmak isterim. Bir şehzade olabilirsin ama şuan ki zaman da böyle bir şey yok. Sadece seni korumaya çalışıyoruz. Benim görevim seni korumak. Sana hürmet etmek değil. " Humanin bu konusmasindan sonra Mehmet sessiz kaldı.

Uzun bir yolun sonunda istedikleri yere gelmişlerdi.

"Burası bizim ev. Emre deyimlarin evi. "

Mehmet arabadan inip eve doğru hızlıca ilerledi. Annesini görüp rahat bir nefes almak istiyordu. Onun için o kadar endişelenmişti ki. Annesinin iyi olduğu görmeye şuan çok ihtiyacı vardı. Onun iyi olduğunu görmek kendisine güç verecekti.

Sertce kapıyı çaldı. Hüma hemen Mehmedin yanına geldi. Sağı solu devamlı kolaçan ediyordu. Kapıyı açan yoktu. Yeniden çalmaya başladı. Hüma ise kapının yanında ki küçük zile 2 kere basılı bir şekilde bastı.

"Neydi bu şimdi? "

"Aramızda ki şifre gibi bir şey ? "

"Niye başta söylemiyorsun ki böyle şeyleri. "

"Sana söylesem bile beni duymazdın ki. Aklın bir karış hava da. "

"Biliyor musun ? Seninle atışmaya bile çalışmak çok yorucu. Şuan buna ayıracak vaktim yok. Nerde kaldı bunlar niye kapıyı açmadılar."

"Biliyor musun ? Sen de çok sabırsız birisin. Seninle nasıl başa çıkacağız bilmiyorum. "

Mehmet, Hümaya aldırmadan kapıyı çalmaya devam etti. Kapı hızla açıldı.

"Nerde kaldınız? 2 saattir kapıyı çalıyoruz burda. " kapıyı açan Ibrahim hemen  Mehmedi içeri çekip sağa sola baktı. Görünürde kimse yoktu ama burada daha fazla duramazlardı. Kapıyı hızla örtüp içeri geçtiler. Herkes salonda bekliyordu. Mine tekli koltukta oturuyordu. Muhafızların birkaçı perdenin arkasından dışarıyı gozetliyorladi. Emre ve Elif yan yana oturmuştu. Efsun oturduğu yerden yarasını tutarak yavaşça kalktı.

Mehmet hızlıca annesine doğru ilerleyip sarıldı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mehmet hızlıca annesine doğru ilerleyip sarıldı. Annesini sirtini ovuyordu. Onu bu halde görmek onu çok üzmüştü.

"Oğlum... oğlum

Sanki ilk defa der gibi söylüyordu. Içten derince. Mehmet onun hayatiydi. Ona bir şey olacak diye çok korkuyordu. Onu bunca zaman korumaya çalışmıştı ama bir yerden sonra artık korumayı başaramamıştı. Artık biriler Mehmedin peşindeydi. Oğlunu her yerde arıyorlardı.

"Özür dilerim oğlum çok özür dilerim. Seni yeterince koruyamadigim için üzgünüm. "

Mehmed annesini geri çekip yüzünü avuçlarının arasına aldı. Gözlerinde yaşları sildi. Annesini aglamasina dayanamıyordu.

"Hayır anne. Sakın ağlama....

Mehmet boğazında bir şey kalmış gibi yutkunamadı önce. Başını annesinden farklı bir yöne çevirdi. Bazı şeyler için hesap sormak istiyordu ama Şimdi bunun zamanı değildi. Annesinin durumu iyi değildi. Ikisi de şuan güvende değildi. Yüzünü annesine döndü yeniden. Çaresizce bakıyordu Efsun oğlunun gözlerine.

"Bunları daha sonra konuşacağız. Şimdi değil anne. Şimdi bunun zamanı değil. Önce seni güvenli bir yere götürmek gerekiyor. Yeniden sana bir şey yapabilirler. "

Diğerleri sessizce anne ve oğlun konuşmasını dinliyordu.

"Mehmet annen geçmişe gidecek en güvende olacak yer orası onun için. " dedi Ibrahim.

Efsun yaşlı gözlerini silip başını Ibrahime doğru çevirdi. Geçmişe nasıl gidecekti. Onca senedir gitmemişti. Fatihin olduğu bir zamana tekrar gidemezdi.

"Ben yapamam gidemem. Oglumu bırakamam. " dedi Efsun.

"Annem orda güvende olacağını nerden bileceğiz. Ben buna izin vermem. " diye söze katıldı Mehmet.

"Annen babanın yanında daha güvende olacaktır Mehmet. Buna emin olabilirsin. " dedi, İbrahim

 

Kayıp Şehzade Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin