18

795 58 13
                                    

Mine daha fazla ayakta duramayacağını anladığında yere bıraktı kendi. Selçuğun dediği şey kulaklarında çınlıyordu.

Mehmet, Selçuğa bakıyordu. Dediği şey doğru olamazdı. Eğer yaşasaydı hissederdi.

"Onu biz aldık. O zaman doğumda öldü diye gösterdik. Ama aslında ölmedi. Çünkü bizim için sadece şehzade ölüm emri verildi. Bir kız olacağını kimse bilmiyordu. Önce öldürmek istedik fakat ölmesini bizim için bir faydası yoktu. Onu kendi tarafımıza çektik, kendimiz gibi egittik. O kendini bir yeniçeri sanıyor, şehzadeyi öldürmek için geldiğini sanıyor." dedi Selçuk güçlükle konuşuyordu.

Mine şok olmuş bir şekilde Selçuğa bakıyordu. Ellerinden destek alarak ayağa kalktı. Selçuğun yanına gitti.

"Sen onu kardeşine düşman olarak mı yetiştirdi." Mine ellerini yumruk yapmış hem Selçuğa vuruyor hem de konuşuyordu.

"Sen adi bir pisliksin. Sen bize yalan söylüyorsun. O öldü ben gördüm. Ben Mehmet'in kardeşini gördüm. Bize oyun oynuyorsun. Yalan söylüyorsun." Selçuk, Mine'nin ellerini tutmaya çalıştı ama Mine ani bir hareketle kendini geri doğru çekti.

"Sakın bana dokunma. Kalk Mehmet burdan gidiyoruz." Mine, Mehmet'e bakıyordu.

Mehmet olduğu yerden kalkıp Selçuğa doğru geldi. Yüzüne yumruk atıyordu. Ama Selçuk sanki ona vurulmuyormuş gibi duruyordu. Bütün öfkesini Selçuktan çıkarmaya çalışıyordu Mehmet ama nafileydi. Selçuğun yüzümde en ufak bir renk değişimi bile yoktu.

"Daha fazla kendini hırpalama Mehmet. Bana böyle zarar veremezsin." dedi Selçuk.

"Teyzem senden nefret etmekte çok haklı. Hatta seni ölümü hak ediyorsun Selçuk. Bunca zaman bizden bunu bile sakladın sen." tükürürcesine konuşuyordu Mehmet.

Elini beline attı, hançeri çıkardı. Hançerin ışıkları yanmaya başladı. Oda ışıl ışıl olmuştu hançerin ışığıyla.

"Eğer sen ölürsen güç bizde olacak Selçuk. Sen yaşamadan çok ölmen gerekiyor." dedi Mehmet.

Selçuk olduğu yerde duruyordu. Ellerini iki yana açtı.

"Beni bu azaptan kurtar o zaman Mehmet. Öldür beni. Sende kurtul bende." dedi Selçuk.

Mehmet hançeri kınından çıkardı. Selçuğun üzerine doğru ilerledi. Hançeri kalbinin hizasına doğru götürdü. Elleri titriyordu, ilk defa birinin canını alacaktı.

"HADİ MEHMET!" diye bağırdı Selçuk.

Mehmet elindeki hançeri sıkı sıkı tutuyor ama elinin titremesine engel olamıyordu. Elini havaya kaldırdı.

"Sana beni öldürmen için şans veriyorum Mehmet. Ya beni öldür ya da benimle birlikte ol. Ya güçlü ol tek başına ya da beraber güçlü olalım." dedi Selçuk.

Mehmet, Mine'ye baktı. Selçuğun yanında duruyor. Tek kelime dahi etmiyordu. Hançeri indirdi. Kınına koyup, beline geri koydu.

"Senden öğreneceğimiz şeyler var. O yüzden bir süre daha yaşaman gerek." dedi Mehmet sessizce.

"Bir daha o şansı sana veremem Mehmet." dedi Selçuk. Mehmet'in yanından geçti. Buzdolabından bir viski çıkardı. Masanın üzerinde bardağı aldı. Viskiyi doldurup tek dikişte içti.

"Bu gece uzun olacak. Ama hançeri çıkardığına göre birazdan muhafızlar burda olurlar. Onları mı bekliyelim yoksa biz başlayalım mı?" diye sordu. Yeniden viski doldurup tekli koltuğa oturdu.

Mehmet teyzesinin elinden tutup, Selçuğun oturduğu koltuğun karşısında ki üçlü oturdular.

"Onlar gelmeden biz başlayalım." dedi Mehmet.

"Peki o zaman. Kardeşinden başlayalım o zaman. Sana düşman olarak eğitildi ama hiçbir zaman biz onun kalbine kötülük tohumlarını ekemedik. O hep iyilik yapma peşindeydi. Tıpkı sana benziyor Mehmet. Belki de annesine." Selçuk elindeki viskisinden bir yudum aldı. Yüzünü buruşturdu.

"Hâlâ bunların tadına alışamadım." derin bir nefes aldı. Kelimeleri aklında toparlamaya çalışıyordu Selçuk.

"Mine'ye karşı bir şeyler hissetmeye başlayınca onu yeniçerilerden uzaklaştırmaya çalıştım. Başardım da. Şimdi sadece içinde öfke var şehzadeye karşı yani. Benim yanımda güvende." dedi Selçuk.

"Peki neden bize söylemedin. Biz yıllarca onun acısıyla yaşadık. Ben hep bir yanım eksik büyüdüm." dedi Mehmet.

"Eğer bunu öğrenselerdi ona kimse acımazlardı. Onu senin için harcalardı Mehmet. Seni korumak için onu yem olarak kullanırlardı. Senin kardeşin kız ve kimsenin umrunda olan o değil. Buraya seni korumak ve seni öldürmek için gönderilen kişiler var. Eğer muhafızlar bilseydi buna emin ol onu kullanırlardı. Şimdi yeniçeriler bile onu nereye sakladığımı bilmiyor. O güvende." dedi Selçuk.

"Onu görmek istiyoruz." dedi heyecanla Mine.

"Onu göremezsiniz bu onun için tehlikeli olabilir. Onu, seni, diğerlerini korumamız gerekiyor. Yeniçeriler Mehmet'in kim olduğunu bilmiyorlar. Kim olduğunu öğrendiklerinde asıl savaş başlayacak. Önce sevdiklerinden başlayacaklar. Zaaflarını öğrenecekler. Manevi zarar verecekler sana." dedi Selçuk.

"Peki kardeşimin adı ne?" diye sordu Mehmet.

Selçuk önce Mine'ye baktı, sonra bakışlar Mehmet'in üstünde durdu.

"Mihri." deyip sustu Selçuk.

Mehmet yüzünü ellerinin arasına aldı. 

"Onu görmek istiyoruz Selçuk. Onu görmeye ihtiyacım var. Onu görmek istiyorum. Bunca zaman nasıl bilemedim? Nasıl hissedemedim yaşadığını." kendi kendine konuşuyor gibiydi Mehmet.

"Çünkü tek yumurta ikizi degildiniz. O yüzden yaşadığını hissedemedin. O da hep bir yanı eksik büyüdü. Ben hep yanındaydım. Sana olan düşmanlığını yok etmeye çalıştım aklında, kalbinden." dedi Selçuk.

"Bir fotoğrafı var mı?" diye sordu Mine. Umutla bakıyordu Selçuğa.

Selçuk telefonunu eline aldı.

"Vardı bir tane bende. Silmediysem eğer. Annesine benziyor gözleri. Çok güzel bir kalbi var. Adını ben koydum. Bizim gibi kötü kişilerin arasına bir güneş doğmuş." dedi Selçuk.

" dedi Selçuk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kayıp Şehzade Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin