23

512 45 5
                                    

Mehmet omzundaki acıyla yere doğru çöktü. Hüma, Mehmet'in üstüne doğru koştu. Bir silah sesi daha yankılandı. Mehmet üzerinde kendisine siper olmuş, Hüma'dan başka bir şey görmüyordu. İnsanların çığlıkları duyuluyordu.

Mehmet'in yaralanan omzuna elini bastırdı, Hüma. Silah sesi kesilince Hüma, Mehmet'in üzerinde çekildi. Hüma hemen Mehmet'in omzundaki yarayı kontrol etti. Üzerindeki hırkayı çıkartıp Mehmet'in omzuna bastırdı.

"Çabuk birisi ambulansı arasın!" diye bağırdı, Hüma.

Mehmet bakışlarını Hüma'nın üzerine sabitlemişti. Acısı git gide artıyordu.

"Mehmet? Mehmet beni duyuyor musun?" Mehmet, Hüma'yı duyuyordu ama tepki veremiyordu. Boğazı kuruyor, nefes alış verişinde zorlanıyordu. Sol gözünden bir damla yaş süzüldü. Sanki içinde mermi bütün bedenine bir acı saçıyordu.

"Mehmet bana bak, gözlerin sakın kapanmasın. Sakın!" Mehmet'in gözleri yavaşça kapandı. Sesler kulağında uğulduyordu. Ambulans sesi gelince gözlerini açtı. Net bir şekilde göremiyordu. Bütün organları çalışmayı bırakmış gibiydi.

Hüma, Mehmet ambulansa bindirilince babasını aradı, hemen. Ambulans içindeki hemşire, Mehmet'in üzerindeki gömleğin düğmelerini açtı. Koluna bir serum taktı. O kadar hızlı hareket ediyordu ki. Hüma, hemşireyi dikkatle izliyordu.

Hastaneye gelince Mehmet'i hemen yoğun bakıma aldılar. Hüma yoğun bakımın kapısına oturmuş bir haber bekliyordu. Birisi gelsin diye bekliyordu, Hüma. Yoğun bakımın kapısı açılıp kapanıyordu. Birileri koşturuyordu. Hüma daha da telaşlanıyordu.

Bir süre sonra Mustafa'yı koruyan muhafızlar hastaneye dolmuşlardı. Hüma gelen babasını görünce gözlerinedeki yaşlara engel olamadı. İbrahim, kızına sıkıca sarıldı.

"Baba, ben onu koruyamadım. Koruyamadım." Hüma devamlı olarak aynı kelimeyi söylüyordu.

"Sakin ol, kızım. Korkma Mehmet'e bir şey olmayacak. Mehmet'i bir an önce burdan çıkarmamız gerekiyor. Hastanenin her yanında yeniçerilerle çevirili." Hüma, babasından yavaşça uzaklaştı.

"Baba, Mehmet yoğun bakımda." İbrahim bakışlarını hızla etraf da gezdirdi. Bakışları kızını bulduğunda kızını kolunu tuttu. Boş sandalyeye oturdular.

"Şu an korkmamız gerek kişi varsa bu Mehmet'in durumu değil. Unutma Mehmet bir şehzade şimdi hastane de olmasa bile yarası kendi kendine de iyileşebilir. Ama yeniçerileri Mehmet olmadan biz durduramayız." Hüma'nın gözleri yoğun bakım kapısında takılı kaldı. Gözleri akan yaşları sildi. Bunlarla nasıl başa çıkacaklarını düşündü.

"Onu yoğun bakımdan nasıl çıkacağız? Onu ertrafı yeniçerilerle çevrili bu hastaneden nasıl çıkacağız." Hüma'nın gözleri İbrahim'i buldu. İbrahim de ne yapacağını bilmiyordu. Başını iki yana salladı.

Yoğun bakım kapısı açılınca İbrahim ve Hüma ayağa kalktı. Doktor çıkmıştı kapıdan.

"Hasta yakınları siz misin?" İbrahim başını salladı. "Hasta şu an iyi durumda. Kurşun kalbine yakın bir yerden geçmiş fakat şanslıymış ki çok yakında değildi. Şimdi odaya alınacak." doktorun konusması bitince Hüma derin bir nefes aldı.

"Sağolun doktor bey." İbrahim geri dönüp muhafızlara haber verdi. Odaya alındığı an Mehmet'i odadan çıkartacaklardı.

Mehmet'i sedyeyle çıkardılar, Hüma hüzünle Mehmet'e baktı. Sedyenin yanına yaklaşıp Mehmet'in elini tuttu.

"İyi olacaksın ve o zaman ben sana yeniden kızacağım aptal. Senin yüzden bu hale geldik çünkü. Ben sana dedim bağırma diye." Hüma, Mehmet'i odasına götürürlerken konuşuyordu.

Kayıp Şehzade Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin