27. Bölüm 《☆☆☆》Bir Sebebi Var!

2K 147 42
                                    

"Yapma!"

Burak sakin ses tonu ile beni bu tek kelime ile uyarsa da aslında bana karşı öfkeli olduğunu bana diktiği ela gözlerindeki ifadesinden biliyordum. Onu anlıyordum da. Üstelik yaptığım hayvanlıktan dolayı ondan çok daha fazla öfkeliydim kendime. Zeliş yanımda kalmak istediğini babasına bakışları ile ifade ettiğinde ne kadar içimden deli gibi sevinsem de yine de kırgınlığıma yenik düşmüştü kalbim. Bana yangından önce sarf ettiği sözler içimde bir şeyleri parçalamıştı sanki. Bunu sonuna kadar hak etmiş olsam da onun tarafından bu kadar adice bir konuda suçlanmak canımı yakmıştı.

Peki ondan vazgeçmeye hazır mıydı yüreğim?

İşte ona verecek cevabım gayet netti... Ne yaşarsak yaşayalım Zeliş benim ruhumun bir parçasıydı ve ömrümün sonuna kadar da vazgeçebileceğimi sanmıyordum.

"Neler oldu bilmiyorsun." Hâlâ bana öfkeyle bakan adama karşı kendimi savunma ihtiyacı içine girmiştim ki bu belki de onunla benim aramda bir ilkti. Burak ile ilk tanıştığımız dönemlerden itibaren birbirimizin hareketlerinden bile ne demek istediğimizi anlar, bir açıklama yapma gereği bile duymazdık herhangi bir aksilik durumunda.

"Biliyorum." O kadar kendi içimde bir savaş halindeydim ki söylediği kelimenin anlamını bir an fark edemedim. Kaşlarımı çatıp baktığımda bakışları benim sorgulayan bakışlarımda sabitlenmişti.

"Maşallah hiç de vakit kaybetmemiş ortağın. Bir de kadınlara dedikoducu derler." Benim sözlerim henüz bitmişti ki it çomak deyimini fiziken ispatlar gibi içeriye girdi Önder.

"Dedikodu ile alakası yok. Ben bir manyaklık yapıp kendini mi yaktın diye bir teori üretince o da akşam yaşadığınız tartışmayı anlattı."

Önder ilk başta konuşmamızdan pek bir anlam çıkaramasa da Burak'ın sözleri ile kendi kendine mırıldandı.

"Ha!"

"Ha ya... Ne gevşek ağızlı bir şey çıktın lan sen." Benim tepkime alayla gülüp gidip ortağının yanına oturdu. İkisine de öfkeli bakışlar atsam da pek etkilendiklerini zannetmiyordum. "Ayrıca sırf Zeliş o lafları etti diye gidip kendimi yakacak kadar manyak değilim."

"Sen sadece Zeliş'e görücü gelince kendini yakarsın... Doğru... Unuttum ben onu." Önder benimle dalga geçerek konuşurken Burak'ın yaptığı ona destek olurcasına gülmek oldu. Üzerimde bu kadar büyük bir ağırlık olmasa kalkıp ikisinin de ağzını burnunu kırmak vardı ama bırak onlar ile dalaşmayı kolumu kaldıracak kadar bile halim yoktu.

"Defolup gidin lan. İstemiyorum sizin refakatçiliğinizi." Ben ne söylesem işi alaya vuruyorlardı. Hayır dumanı çeken bendim bunların beyinleri hasar görmüştü.

"Kıymetli kayınbaban varken bizim refakatçiliğimizi ne yapacaksın ki zaten." Bu defa sözleri ile üzerime gelme işini Burak devralmıştı.

Ben gözlerimi kapatıp onları görmezden gelmeye çalışsam da buna sadece bir süre izin verdiler. Gerçekten de kendimi inanılmaz yorgun ve bitik hissediyordum. Sanki ruhum çekilmiş gibiydi. Bunun sebebi yangın mıydı yoksa Zeliş ile yaşadığım o son an mıydı bilmiyorum ama sanki pes etmişti bütün benliğim. Bana söyledikleri yenilir yutulur gibi değildi. Hiç mi tanımamıştı beni? Bu kadar mı kötüydüm gözünde? Onca yaşanmışlık nasıl bir anda yok olabilirdi ki?

Bütün bu düşünceler ile kendi içimde isyan ettiğimi sanırken bir süre sessiz kalan dostlarım benim sesli düşündüğümü belirtmek adına konuşmaya başladılar.

"Sürekli kafanda kendi kendini yiyip bitireceğine Mehmet Amcanın teklifini değerlendirsen iyi olur." Kelimeler Önder'in ağzından çıksa da kafamı yastığımdan kaldırdığımda yanındaki Burak da başını sallayarak onay verdi ona. Çok kısa bir zaman diliminde ikisinin birbiri ile uyumu o karmaşık düşünceler içerisinde bile dikkatimi çekti.

Kapı Komşum Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin