24. Bölüm 《☆☆☆》 Gazap Ateşi

2.1K 145 28
                                    

Dut ağacının altında buz gibi havaya inat derin derin solurken, öfkem ne yaparsam yapayım bir türlü geçmek bilmiyordu. Olanları kafamda ne yana evirip çevirsem, kendimi kendi mantığımın bile inanmadığı teselli sözleri ile ikna etmeye çalışsam da olmuyordu. Artık herkesin her şeyi yapabileceğine az önce şahit olduklarımdan sonra kesinlikle emin olmuştum. Babama, bunca yıl sırtımı tereddütsüz yasladığım adama inanamıyordum. Onca yaşanılandan sonra hâlâ o adama inandığına inanamıyordum. Ne aklım alıyordu bu durumu ne de artık atmaktan ve damarlarıma kan pompalamaktan başka bir işlevi olmayan kalbim. Düşündükçe, sakinleşmem gerekirken içimdeki gazap ateşi daha da fazla harlanıyordu.

Hırsla saçımı toplamak için kullandığım tokayı düz tellerimi de beraberinde getirerek çekiştirdim. O anda hiç bir acı içimde kopan fırtınayı dindirmeye yetmiyordu. Öfkem hem kendime zarar veriyor hem de etrafımı insanı boğacak keskin bir kül bulutuna çeviriyordu. Bütün olanlardan sonra o adamın pervasızlığına inanamıyordum. Beni sevmediği halde neden hâlâ bana bunu yaptığını anlayamıyordum. Derdi neydi bir fikrim yoktu ama artık yorulmuştum. Ne bedenim taşıyabiliyordu yükümü ne de artık atmaktan başka bir işe yaramayan kalbim. Içime derin derin keskin soğuk havayı çekerken kendi kendime homurdandım. Nasıl kurtulacağım hakkında bir fikrim yoktu ama bir an önce Tekinden kurtulmak zorundaydım. Sevgim ona zarar vermemi engellese de onun bana yaşattıkları her geçen gün daha çok bilenmeme sebep oluyordu.

Aklım binlerce düşünce dehlizinde kaybolmuşken omzuma konan bir el ile irkildim. Başımı hafifçe çevirdiğimde babamın mahçup bakışları ile karşılaştım. Her zaman babam olması ile övünürken bu akşam yaptığı şeyden sonra ona da kızgındım. Neden beni böyle bir duruma düşürmüştü anlayamıyordum.

"Kusura bakma kızım. Göremediğimi gösterdi o adam bana." Kaşlarımı çatıp Tekinden bahsetmesini sessizlikle dinledim. Ama bu halim normal değildi çünkü eninde sonunda patlayacağımı biliyordum.

Hırsla babamın omzumdaki elinden kurtulup tek söz etmeden kendimi mavi boyalı demir kapılı evin içine attım. Girdiğim anda annemin mutfak ve salonu birbirine bağlayan koridorda bizi beklediğini fark ettim. Sanırım Yusuf Amcalar olanlardan sonra babamın çay teklifini bile kabul etmemişti. Nasıl kabul etsinler ki? İnsanlarla resmen dalga geçmiş gibi olmuştu.

Kendimi salona attığımda arkamdan gelen babamın adımı seslenmesi ile sessizliğimi bozdum.

"Zeliş." Ona karşı yüreğim sevgi doluydu ama bu akşam yaşanılanlardan sonra öfkem gözümü kör etmişti.

"Ne Zeliş'i baba ne Zeliş'i. Sen bize bunu yaşatan adama nasıl hâlâ iyi niyetle yaklaşırsın anlayamıyorum. O adamın bana yaşattıklarını ne çabuk unuttun?" İlk kelimelerde yüksek çıkan sesim sona doğru kendimin bile zor duyacağı kadar kısılmıştı. Hazmedemiyordum... Olanlara inanamıyordum.

"Kızım bu işi sırf onu öfkelendirmek için yapmadın mı? " Babamın bu sözleri ile hafifçe irkildim. Ahmet Abim ve annem sessizce bir köşede bizi izlerken, babamın bu kelimeleri ile onun sözlerini onaylarcasına bana baktılar.

Ne diyebilirdim ki?

Haklıydı babam. Annem bana ilk bu durum söz konusu olduğunda, Yusuf Amcaların isteğini dile getirdiği anda kâti bir şekilde reddetmiştim. Tekine kızdığım için istemediğim halde ona inat, Önder ile onları ilk gördüğüm gün gelip anneme gelmelerini istediğimi söylemiştim. Sırf onlara olan öfkemden masum insanları kullanmıştım. Şimdi benim Tekin ve babasından ne farkım kalmıştı ki? Kendime olan öfkemle hırsla salonun içinde dolanmaya başladım. Hiç bir yere sığamıyordum. Ne bir yere oturabiliyordum ne de odama gidip uyumak geliyordu içimden. Dışarısı bu kadar soğuk ve gecenin bir vakti olmasa saatlerce yürüyüp bedenim bitap düşene kadar uzaklaşmak istiyordum mahalleden. Bugüne kadar bana yuva ve bir anne kucağı olmuş mahallem, artık dar geliyordu bana.

Kapı Komşum Where stories live. Discover now