1🐾

11.6K 1K 178
                                    

1: İşaretimi bekle, seninle karanlıktan sonra buluşacağım

Oups ! Cette image n'est pas conforme à nos directives de contenu. Afin de continuer la publication, veuillez la retirer ou télécharger une autre image.

1: İşaretimi bekle, seninle karanlıktan sonra buluşacağım.

"Bizim bu kadar kolay miyavlayacağımıza inanıyor mu gerçekten?"

Elimdeki mangayı kenara atarak sorarken Seokjin hyung pişmiş olan kurabiyeleri fırından çıkarıyordu, güzel koku tüm mutfağı sarmıştı ve acıktığımı hissediyordum, ellerim tişörtümün üzerinden karnımı okşarken tepsiyi hemen önümdeki tezgahın üzerine bıraktı. "Bu adama neden bu kadar kafayı taktın, Jeongguk?" diye sordu, çıkardığı sakura desenli beyaz tabaklara eldivenle kurabiyeleri koymaya çabalıyordu şimdi. "Türümüzü iyi tanıdığını söyleyerek yanlış tanıtıyor olmasından hoşnut değilim? Siz nasıl tek kelime etmiyorsunuz, anlamıyorum." dedim dudak büzerek, o adamı elime verselerdi boğabilirim, pençelerimi boğazına geçirirdim ve kanın akışını zevkle izlerdim.

Bazen düşüncelerim beni bile korkutuyordu ama elimde değildi, Kim Taehyung denen bu adam bizim türümüzü iyi bildiğini iddia ederek romantiklik adı altında saçma kitaplar yazıyordu ve kimse de tek kelime etmiyordu ve bu, beli deli ediyordu işte. Seokjin hyung kurabiyelerle dolu tabağı önüme ittikten sonra buzdolabını açarak kutu sütü çıkardı, üzerinde beyaz pati desenlerinin bulunduğu lacivert kupama doldurdu ve onu da önüme koydu. Sıcak kurabiyelerden birini alarak ısırdım, içindeki çikolata ağzımın içinde yayılırken gözlerimi kapatarak bu tatlı tada odaklandım ve mırıltılar çıkardım. Bu halim Seokjin hyungun gülümsemesine sebep olurken gözlerimi araladım, soğuk sütten büyük bir yudum alarak kurabiyenin geri kalanını ağzıma attım.

Seokjin hyung ve eşi, benim için her şey demekti. Bir kutuda beni bulmuşlar, büyütmüşler ve sokakta insanların, kedilerin ve kedi-insanların eziyetinden kurtararak bana bir yuva vermişlerdi. Onlara minnettardım, sıcak bir evin içinde, güzel yemeklerle ve aile ortamında büyümüştüm. Şimdi kendi evim olmasına olanak sağlamışlardı. "Jeongguk." Başımı kaldırarak Seokjin hyunga baktığımda gözlerini bana dikmiş haldeydi, omuz silkerek konuşmasını beklerken gergin hissediyordum. "Seni seviyoruz, bebeğim. Sadece romantik hikayeler yazan bir adam ne seni ne de türümüzü lekeleyemez, buna artık kafanı takma, olur mu?" diye sordu, saçlarımı karıştırdı ve gülümseyerek mutfaktan çıkarken beni düşüncelerle yalnız bıraktı.

Kedi-insan türünün ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı hâlâ insanlık tarihi için büyük bir gizeme sahipti, kedi-insan ve insanların ilişkilerinden dünyaya geldiğimizi biliyorduk fakat bu, nasıl başlamıştı? Bazı bilim insanları bunun kandaki bir mutosyandan kaynaklandığını iddia ediyordu, bazıları ile tamamen kedilerin kendi genlerini insanlara geçirdikleri ama bunu yapabilecek canlılar mıydı? Kedi-insanlar hakkındaki gizemler hâlâ devam ederken Kim Taehyung gibi insanların bizim hakkımızda bir şeyler biliyormuş gibi konuşmaya hakkı olduğunu sanmasından nefret ediyordum.

Evden ayrılmadan önce Seokjin hyungun tembihlerinden oluşan bir konuşma dinledikten sonra, büyük bir kısmını insanlarla kavga etmemem gerektiği oluşturuyordu, sırt çantamı omzuma asarak çıktım. Kaldırımlarda yürüyor, minik kedilerin küçük kaplardan süt içmelerini izlemek için birkaç saniye duraksamak dışında üç sokak ilerideki evime yürüyordum. Cadde bu saatlerde beklemediğim bir kalabalık ile doluydu, lise öğrencilerinin büyük çoğunluğu gülerek yanımdan geçiyordu ve gergindim, kalabalık sevdiğim bir şey değildi. Kulaklarımı, pençelerimi ve kuyruğumu ortaya çıkmamaları için zapt etmeye çabalamak oldukça zordu.

Işıklarda karşı kaldırıma gitmek için beklerken kitapçıdaki sarışın çocuğun vitrini yeniden düzenlediğini görmek kaşlarımı çatmama sebep oldu, insanların arasından geçerek karşı kaldırıma ulaştığımda Kim Taehyung'un yeni mangasının vitrindeki yerini aldığını görmek omuzlarımı düşürmeme sebep oldu. Lacivert gömleği içindeki bir insan bedeni yerdeki kahverengi zeminde oturuyor, kucağında Scootish cinsinde bir kediyi tutuyordu. Scootish türü özel olarak yapılan bir cinsti ve onların türünde kedi-insanlar çok nadirdi. Gözlerimi devirerek kitapçıdan içeri girdiğimde birçok rafın bu mangaya ayrıldığını görmek sinirlerimi geriyordu, ne yapıyordu da bu kadar ünlüydü bu adam?

Kitabı elime alarak arka kapığını çevirdim, ön kapaktaki Scootish bu kez karton bir kutunun içindeydi ve yağmur damlaları kabartma ile yapılmıştı. "Ellora, buraya nasıl geldiğini bilmiyordu. Yağmur şiddetli bir şekilde yağmaya devam ederken kutusuna sığınıyor, henüz insana dönüşemeyen bedeni içinde acı içinde bekliyordu. Kutusu sallandı, küçük bir miyav sesi kaçtı ağzından, gözlerini büyülttü ve kutunun havalandığını hissetti. Ona bakan kahverengi gözlerle karşılaştı, Ellora'nın artık bir sahibi vardı." Kim Taehyung kafayı yemiş olmalıydı, kedilerin yön duygusu oldukça güçlüydü ve Ellora ismi de neyin neysiydi?

Kitabı sinirle yerine bırakırken arkamı dönmeden önce arka kapakta, hemen altta olan yazarın portre fotoğrafına baktım. Kahverengi bir ceketin içine siyah tişört giymişti, siyah saçları geriye doğru taralıydı ve ekrana, bilmiş bir bakış atıyordu. Tipik bir Koreli erkek olarak fazla özgüvene sahip olduğunu düşünmeden edemedim. Sinirlerim öylesine bozuktu ki, pençelerimin çıktığını ve kitabı çizdiğini fark etmemiştim, sarı saçlı görevli gelerek kitaba zarar verdiğimi ve almam gerektiğini söyleyene kadar. "Ücreti neyse öderim, kitabı çöpe atabilirsiniz." dedim pençelerimi içeri sokarak, kaşlarını çatarak bana bakarken omuz silktim, insanlar neden bizim bu yazardan hoşlandığımızı düşünüyorlardı ki?

Kitabı almak isteyip istemediğimi yeniden sorarken gerek olmadığını, isterse çöpe atabileceğini söyledim ve kasaya ilerleyerek ücreti cebimden çıkardım. Kasadaki çalışan bana çatılmış kaşlarla bakarken kitabın parasını aldı, "Kitabı almıyor musunuz?" diye sorduğunda Seokjin hyunga bir insan ile kavga etmeyeceğime dair söz verdiğim için sustum, içimde birikmekte olan öfke ile isterlerse kitabı yakabileceklerini bile söyledim, onların şaşkın bakışları altında para üstünü aldım ve kendimi kitapçıdan dışarı attım. Temiz hava ciğerlerime iyi gelirken gözlerimin yaşardığının farkında bile değildim, sırtımı cama vererek birkaç saniye bulutsuz, mavi gökyüzünü izledim.

Anne ve babamın kim olduğunu, beni neden bıraktıklarını bilmiyordum, sokakta yaşadığım birkaç gün benim için silik anılardan ibaretti. Kim Taehyung'un son kitabının beni bu kadar sinirlendirmiş olmasının sebebi buydu belki de, istenmeyen kedi-insanların daha kendilerini anlamadıkları o dönemde sokakta başıboş kalmalarının romantize edilmesinden nefret ediyordum. Ellora denen kedi büyüyecek, zamanla sahibine karşı cinsel dürtüler besleyecek ve sonu aşk ile bitecekti, bu kadar basit değildi. Bizim sadece cinsel dürtüleri olan varlıklar olarak sembolize edilmemizden hoşlanmıyordum ve o aptal yazar, tam olarak bunu yapıyordu.

"Mendil ister misiniz?"

Duyduğum ses başımı yerden kaldırmama ve hemen yanıbaşımda dikilmekte olan bedene bakmama sebep oldu, tanıdık yüz ile dudaklarım aralanırken Kim Taehyung elindeki mendili hâlâ gözlerinden yaşlar süzülmekte olan bana uzatıyordu. "İyi misiniz?" diye sorarken sesi nazik ve heyecanlıydı, gözlerinde anlam veremediğim parıltılar vardı ve tek odak noktası gözlerimdi. "Ben..." diye mırıldandım fakat bir şey söyleyemedim, mendili alarak gözlerimden süzülen yaşları silerken ellerini kahverengi uzun kabanın cebine koydu, gözleri bir an bile yüzümü terk etmiyordu.

Burada, onun yazdığı bir kitaba sinirlendiğim için geçmişimi düşünürken gözyaşları içindeydim ve beni sevmekten kaçınan Tanrı bir kez daha onu karşıma çıkararak kendini ve bana olmayan sevgisini göstermişti. Kim Taehyung yeniden iyi olup olmadığımı, su isteyip istemediğimi sorarken başımı iki yana sallayarak reddettim onu. Parmakları saçlarıma uzansa da geri çekildi, "Teşekkür ederim." diye mırıldandım, ondan bir adım geriye giderek uzaklaştım ve hafif bir eğilme ile selam verdikten sonra yoluma devam ettim.

Kim Taehyung ona olan bu nefretimi hak ediyor muydu, emin değildim lakin, ben kaldırım boyunca onun tersi yöne ilerlerken sırtımda hissettiğim bakışlarından hiç hoşlanmamıştım.

...

bu tarz abo, catboy gibi kurgusal evrenler yazarın kendi düşüncelerine göre şekillenir.
bu yüzden çok farklı olmasa da, birkaç değişiklik gösterebilir.

boy in the bubble' taekookOù les histoires vivent. Découvrez maintenant