4🐾

5.6K 803 127
                                    

4

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

4

Kendimi nasıl iyi hissedeceğimi bilememek kötüydü, ağlamak istiyor ama bunu bile yapacak gücü kendimde bulamıyordum. Hayatım neden bu kadar karmaşa içindeydi emin değildim, yorgundum. Sessiz bir şekilde yemeğimi yerken Seokjin hyung ile konuşmak istiyordum ama kelimeler ağzımdan çıkmıyordu. "Jeongguk." diye seslendi, yemek çubukları ile dakikalardır oynadığımın ve tek kelime etmediğimin farkında bile değildim. "Ben korkuyorum senin için, sen benim oğlum gibisin ve benimle büyüdün. İlk insana dönüştüğünde altı yaşında bir çocuktun, yanıma gelip 'Baba artık sana sarılabilirim.' dedin." Seokjin hyungun söyledikleri gözlerimin dolmasına sebep olurken başımı salladım.

Yemek çubuklarını kenara bırakarak gözlerimi ona çevirdim, "Bebeklerin hafızaları olmamasına imreniyorum, ben neden yaşadığım her şeyi hatırlıyorum?" diye sordum, tezgâhın etrafında dolanarak yanıma geldi ve kollarını bedenime sardı. "Minik bebeğim, tek istediğim sorun olmadan okulunu bitirmen ve hayatına devam etmen. Biraz fazla korumacı olabilirim, seni kısıtlıyor ya da anlamıyor gibi de gelebilir ama iyi olduğun sürece başka bir şey istemiyorum." Başımı sallayarak onu onaylarken saçlarımı öptü, beni sevdi. Kolları arasında mayışarak gözlerimi kapattım. "Ben kendimi anlatmak ve doğru anlaşılmak istiyorum." dedim, gülümsedi, gözlerimden akan yaşları parmakları ile silerken gülümsedi. "Biliyorum koca bebeğim, yemeğini ye artık. İçim acıyor aç olduğunu bildikçe." Yemek çubuklarını yeniden elime alırken benden uzaklaştı ve bedenini tezgaha yaslayarak beni izlemeye koyuldu.

Biraz daha zihinsel olarak toparlanmış halde yemeğimi yerken "Belki de gerçekten adamı yanlış anlıyorsundur." dedi Seokjin hyung, Hoseok'un dün konuşmaları hiçbir eksik olmadan ona anlattığına emindim. "Hyung..." Sızlanmam onu güldürürken karşıma bir sandalye çekerek oturdu, dirseklerini masaya koyarak yüzünü ellerinin arasına aldı. "Kim Taehyung'un mangalarını ya da blogunda bulunan yazıları okudum, Jeongguk. Kendisi kedi-insan ırkı konusunda hassas biri, senin düşündüğün kadar olayın cinsellik ile bağlantılı olduğunu sanmıyorum." İç geçirerek ona bakmamak için gözlerimi tabağımda tutuyordum, herkes neden onun hakkında yanıldığımı söyleyip duruyordu? Benim göremediğim ne görüyorlardı nerak etmekten kendimi alıkoyamıyordum. Kendi düşüncelerimi her zaman savunan biri olmama rağmen insanların düşüncelerini önemsemeye çabalardım, aklımın bu kadar karışık olmasının sebebi buydu belki de.

Telefonumu elime alarak baktığımda Hoseok bana bir mangadan kısımlar atmıştı, kısa bir süre içinde bunun Kim Taehyung'un son mangasına ait olduğunu anladım. On yedi yaşlarında bir kız çocuğu bir sandalyenin üzerinde oturuyordu, karşısındaki kişi, kapakta gördüğüm genç çocuğun biraz daha yaş almış haliydi. Bir eli kızın saçlarına gitmiş, okşuyor gibiydi. "Ellora, lütfen. O çocuk senin için iyi değil. Seni kullanmak istiyor, bebeğim." diyordu adam, bir başka kutucukta kızın üzgün yüzü vardı ve zaten kullandığını söylüyordu. Hoseok sayfanın altına ikisinin oldukça güzel bir abi-kardeş ilişkisi olduğunu ve bunu okumadığım için çok şey kaçırdığını yazıyordu. Gözlerimi devirerek telefonu kenara bırakırken ayaklandım, Hoseok'un kapının kenarına bıraktığım çantamı alarak Seokjin hyunga teşekkür ettim yemekler için, beni öperek uğurlarken dün için tekrar özür diledi.

Okula gitmek istemiyor olsam da derslerimi aksatmamam gerekiyordu, apartmandan çıkarak cadde boyunca ilerlerken köşeye park etmiş siyah tanıdık araba kaldırımın ortasında durmama sebep oldu. Kapı açılarak Kim Taehyung inerken üzerinde kot bir pantolon ile beyaz bir gömlek vardı, onu gördüğüm diğer günlerin aksine oldukça spor görünüyordu. "Jeon Jeongguk, biraz konuşabilir miyiz?" diye sordu, onun arabasına binip gitme fikri hoşuma gitmese de arabanın orada dikilirken herkesin dikkatini çekiyordu. Bazı kişilerin onun fotoğrafını çektiğini görmek kaşlarımın çatmasına sebep olurken arabaya ilerledim, ön koltuğa oturarak onun da arabaya binmesini bekledim. "Çantanı arka koltuğa bırakabilirsin." dedi, onun dediğini yaparak oraya koydum, emniyet kemerlerimizi taktıktan sonra arabayı çalıştırdı.

Bir yere mi yoksa okula mı gittiğimi sorduğunda ikinci seçeneği söyledim, arabanın yönünü okul yoluna çevirirken "Neden buradasınız?" diye sordum, bu yüzsüzlüğün sebebi neydi? Benimle neden bu kadar ilgili hâldeydi? "Seni kitapçının önünde gördüğüm ilk gün, kitap için duygulandığını düşünmüştüm." Kahkahama engel olamazken başımı geriye attım, bakışları kısa bir anlığına bana dönse de yeniden önüne çevirdi. "Üzgünüm." diye mırıldandım, onu sinirlendiriyor muydum emin değildim, "Önemli değil. Abimin konuşması sırasında benim hakkımda söylediklerin düşünmeme sebep oldu, bir şeyleri yanlış mı yapıyorum diye kendimi sorguladım." Arabayı okula yakın bir yerde kenara çekerek bakışlarını bana çevirdi, bir yerde oturmayı teklif etse de insanların gözlerinin üzerimde olmasından hoşlanmadığını belirterek reddettim. "Senin gözünde nasıl biriyim?" diye sordu, omuzlarımı düşürerek emniyet kemerimi çıkardım ve tüm bedenimi ona doğru çevirdim.

"Bizim hakkımızda çok fazla bilgin olduğunu sanıyorsun ama hiçbir şey bilmiyorsun. Cinsel olarak sürekli hazır olduğumuzu ima ediyorsun. Mangalarının kaçında cinsellik geri planda ve aşk göz önünde?"

Kendimi tutamayarak sesimi yükselttiğimde aradaki resmiyeti kaldırdığımın farkında bile değildim, bu utanmama sebep olurken bakışlarımı ellerime çevirdim. "Cinsellik sadece size özgü değil, insanlar da cinsellik konusunda gerekli isteklere sahipler. Gençlerin olduğu hikayelerde bunun ön planda olması normal ki üzgünüm ama mangalarımı oturup okuduğunu düşünmüyorum." dedi, bakışlarımı ona çevirirken gözleri de sözleri kadar sakindi. "Sizi yeterince iyi tanıyorum, Jeongguk. Son mangamı okudun mu mesela? Ya da ondan iki öncekini? Gençler her zaman kendi yaşlarına benzerlerini okumayı tercih ederler, ben de onlara okumak istediklerini veririm. Hiçbir zaman sizi hedef göstermedim, hiçbir zaman sizin sadece cinsellikten ibaret olduğunuzu göstermedim." Bakışlarındaki buğulanma dilimi dudaklarımda gezdirmeme sebep olurken gözlerinin durağı kısa bir anlığına dudaklarım oldu, yeniden gözlerime çıktığında iç geçirdi.

Elleri uzanarak tereddüt içinde ellerimi tutarken kaşlarımı çattım, "Ben sizin normal insanlardan daha sadık, sadakat dolu, sevgi söz konusu olduğunda ne kadar fedakar olduğunuzu biliyorum Jeongguk." Ellerimi geri çekmek istiyor ama bunu yapamıyordum, sıcak teni avuç içimi okşarken kendimi geri tutmak zordu. Gözlerindeki bakış içime işlerken omuz silktim. "Dışarıdan bakıldığında öyle görünmüyor." dedim, biraz önce sesime hâkim olan o özgüven ve dik duruş artık yoktu. "Özür dilerim, ne senin ne de ırkının gururunu incitmek istemedim hiç." Sözleri ve bakışları o kadar samimiydi ki ne söyleceğimi bilemiyordum, gözlerinin içine öylece bakmaya devam etmekten başka elimden gelen bir şey yoktu. Ellerimi geri çekerken derse geç kalıyor olduğuma dair bir şeyler mırıldandım, arkaya uzanarak çantamı aldım ve onun gülümseyerek koltuğa yaslanmış beni izlediğini gördüm.

"Komik bir şey mi var?"

Kendime engel olamayarak sorduğumda kahkahası arabaya yayıldı, başını iki yana sallayarak beni reddetti. "Hayır, sadece sevimli görünüyorsun." dedi, gözlerimi devirerek arabadan inerken beni bıraktığı için teşekkür ettim ona, önemli olmadığını ve yeniden görüşmemizi istediğini dilerken bir şey demedim. Onunla yeterli görüşme gerçekleştirmiştim ve devamına gerek olduğunu düşünmüyordum. Uzun bir süre ne adını, ne de kendisini görmek istemiyordum ama okul kapısında dikilmekte olan Hoseok gözlerini benim ve indiğim araba arasında gezdirirken onun çenesinden kurtulamayacağımı biliyordum. Geri dönerek arabaya binmek, Kim Taehyung ile biraz önce yaşadığım tuhaf anı tekrar yaşamak, onunla bir diyoloğa girmekten daha sağlıklı görünüyordu şu anda.

--

taehyung gerçekten samimi mi sizce?


boy in the bubble' taekookWhere stories live. Discover now