28 🐾

1.3K 213 10
                                    

cigarettes after sex, affection

🐾

"Sana aşığım."

Sana aşığım.

Sana aşığım.

Sana aşığım.

Kim Taehyung'un buğulu sesi beni olduğum rüyanın içinden çekip çıkarırken uyanık olup olmadığımdan emin değildim. Saçlarımda gezinen parmakları, kısık sesi, titreyişi beni rüyada hissettiriyordu. "Tanrı'm." diye fısıldadı, rüyadan iyice sıyrılmış, gerçek dünyaya uyanmıştım. "Sana aşığım." dedi bir kez daha, parmakları hafifçe saç tutamlarımın arasında gezindi. Yatakta kıpırdandım, yüzümü ona doğru çevirerek gözlerimi araladım. Dudakları hafif bir tebessüm ile kıvrıldı. "Seni uyandırdım mı?" diye sordu, önemli olmadığını söyledim. "Bana aşık olduğunu mırıldanırken uyanmak kadar güzeli yok." dediğimde kıkırdadı, dudakları alnıma değdi ve sıcacık bir dokunuş bıraktı. "Sana olan hislerimi söylemeyi seviyorum, seni uyandırmamak için sessiz olmaya çabaladım ama beceremedim sanırım." derken hâlâ kısık sesle konuşuyordu, başımı onun boynuna yasladım ve kokusunu içime çektim.

Kendimi yorgun hissettiğim bir günün sonunda sevdiğim adamın kollarının arasına girmek beni mutlu etmişti. Kim Taehyung'a aşıktım. Benliğimin kabul ettiği tek kişiydi. Derslerin sonunda Jieun noona ile buluşmak için kafeye gittiğimde gerilmeden edememiştim. Sözcüklerimi nasıl seçmem gerektiğini bilmiyordum. Boşanmış bir ailenin çocuğu hissi peşimi bırakmıyordu. Ona kırgın olduğum noktaları dile getirip getirmemek konusunda emin değildim. "Jungkook." diye beni kollarının arasına alırken mutlu görünüyordu, ona sıcak bir sarılma vermiştim. "Noona, seni özledim." dedim, karşılıklı sandalyelere oturduk. O kendine sıcak bir orman meyveli çay söylerken ben de kahve aldım. "İlk kez bir insan formuna büründüğünde karşıma geçmiş, 'Seokjin benim babamsa, sen de annem misin?' diye sormuştun ve o kadar tatlıydın ki senin annen olmak benim için mucizevi bir şeydi." derken gözlerini yüzümden bir an olsun çekmemişti.

"Evet, benim için de öyleydi."

Kendi ağzımın içinde mırıldandığım cümleyi duyup duymadığından emin olamamıştım bir an. "Bana kırgın olduğunu görebiliyorum, özür dilerim Jungkook. Sana söz verdiğimiz aile ortamını bozmayı ben de istemezdim." dedi, gözlerini benden çekti ve etrafa bakındı. O an konuşmam gerektiğini anlamıştım. "Sana kırgınım noona ama sebebi ayrılmış olmanız değil. Beni bıraktın. Aylardır seninle ne zaman görüştük, hatırlamıyorum bile. Seni yanımda istediğim o zamanların hepsinde bir boşluk görmek beni kırdı." diye içimi döktüm, nefes alıp vermek zordu. "Ben biyolojik babamın kim olduğunu öğrendiğimde tamamen bir boşluğun içine süzüldüm. Kedi bedenine hapsoldum, kendimi kaybettim. Seni yanımda istedim çünkü benim ailem sizdiniz ve senin de ailen olduğumu bana göstermeni diledim."  Onun karşısında ağlamak benim de istediğim bir durum değildi ama gözyaşlarıma hâkim olmak çok zordu.

Jieun noona ne yapacağını bilemez hâlde bana bakarken garson siparişlerimizi getirmişti. Genç bir kedi-insanın ağlıyor olmasının ona tuhaf geldiği belliydi, gözleri bir süre benim üzerimde kaldı. "Jungkook-ah." dedi Jieun noona, masanın üzerinden uzandı ve elimi tuttu. "Seni seviyorum, bebeğim. Ben... Kendimi nasıl açıklayabilirim, bilmiyorum. Seokjin ve senin ilişkinde kendimi her zaman üçüncü biri gibi hissederdim. Bir aile olduğumuz hissi beni yavaş yavaş terk ediyordu. Seni ilk bulan, sahiplenen, bir süre bakan Seokjin'di ve ben sizin için ne olduğumu bilemiyordum. Bana anne demeyi bıraktığında aramızdaki o bağın koptuğunu hissettim." diye kendini açıklamaya çabalarken gözleri dolmuştu. "Seokjin hyunga da baba demeyi bıraktım ama o hiçbir zaman yalnız kalmama izin vermedi. Anlamıyorsun noona, siz benim ailemsiniz. Seokjin babam, sen annemsin. Ben böyle büyüdüm ve sonra annemi yanımda görememeye başladım." Gözyaşlarımı sildim, hâlâ eli bir elimi sıkı bir şekilde tutuyordu.

boy in the bubble' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin