10 🐾

4.1K 638 173
                                    

-

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

-

Kim Taehyung yatağımın ucuna oturmuş, çalışma masamın sandalyesinde oturmakta olan bana bakarken ne yapacağımı bilemez hâlde hissediyordum.

Onu bu duruma getiren gerçekleri bilmek istiyor ama sorma konusunda cesaret gösteremiyordum. Televizyonda, dergilerde ya da sosyal medyada gördüğüm adamdan daha farklı duruyordu karşımda otururken. Ellerini kucağına koymuş parmakları ile oynuyor, arasa burnunu çekiyor ve yeniden ağlamamak için direniyordu. Onu bu kadar yıkan kız kardeşinin içinde bulunduğu durum muydu? Neden bana gelmişti? Merak ettiğim buydu, neden buradaydı ve karşımda küçük bir çocuk edası ile oturmaya devam ediyordu?

"Jeongguk..."

Adım dudaklarından döküldüğünde tonlamasında bile hüzün vardı, bakışlarımı gözlerine çevirdim. "Kim Taehyung." Gülümsedi lakin gözlerine kadar ulaşan, içten gelen bir gülümseme değildi bu. Her an yeniden yaşlar dökmeye hazırlanan gözlerine bakmak çok zordu. "Benden nefret ediyorsun, değil mi?" diye sordu, başımı hızla iki yana sallayarak onu reddettim.  Ondan nefret etmiyordum, en azından artık içimde kötü hisler yoktu ona karşı. Kim Taehyung bir şeyleri kendi doğrularına, kendi gördüğü ve yaşadığı olaylara göre yorumlamıştı. İnsanların benzer konuşmaları beni kendi türümü tanımadığıma dair düşüncelerin içine itiyordu. "Bana nasıl baktığını bilmiyorsun, Jeongguk. İlk gördüğün andan beri. O kitapçının önündeki ağlayan çocuk olarak da böyleydin. Gözlerinden bana doğru gelen saf bir nefret vardı." Haksız olduğunu iddia etmenin bir anlamı yoktu, söylediklerinin her bir kelimesi doğruydu.

Kim Taehyung'a karşı nefret beslemiyordum, içimdeki duygularım ne olduğu ve hangi yönde ilerlediği muammaydı. Onu ağlarken görmenin canımı acıttığını biliyordum. Yarım saat kadar önce bizzat yaşamıştım bu gerçeği. "Senden nefret etmiyorum. Bu hisleri yaşadığım bir dönem olduğunu inkâr edemem ama geçti, gitti." Kim Taehyung'un gözlerine ulaşmayan gülümsemesi yeniden belirdi. "Beni anlamıyorsun, değil mi?" diye sordu, gözlerini benim gözlerime kenetlenmiş hâldeydi. Bakışlarındaki yorgunluk iç geçirmeme sebep oldu. "Anlamaya çabalıyorum." Onu anlamak zordu, zihnimin her kıvrımı ile düşünmeye çabalasam bile bir sonuca varamıyordum. "Hayır, anlamıyorsun." dedi bir kez daha, sesindeki çaresizlik sinirimi bozuyordu şimdi.

"Sana aşığım ben, Jeongguk. Kitapçının önünde gördüğüm günden beri ama olmuyor. Senin kalbine asla giremeyeceğim. Gözlerin asla benim sana baktığım gibi bakmayacak. Bu gerçeği kabul etmenin ne kadar yaralayıcı olduğunu bilemezsin."

Bazı anlar vardı insanın ne yapacağını, ne söyleyeceğini, ne tepki vermesi gerektiğini bilemediği. O anı yaşıyordum. Kim Taehyung'un gözyaşları yeniden yanaklarından süzülürken başını yere eğmiş, ellerini birbirine bastırmıştı. Parmakları birbirini öyle sıkıyordu ki boğumlarının etrafındaki beyazlığı görebiliyordum. Dilim lâl olmuş, sesim çıkmıyordu. Gözlerim görüyor ama neler olduğunu algılayamıyordu. Bir aşk itirafı beklenmedikti. Benliğimi böylesine sarsacak bir bilgiydi. Hemen karşımda oturmaya devam eden adama tek kelime edemiyor olmak içimi sıkıntı ile dolduruyordu. Ne diyebilirdim? Hislerine karşılık vermediğim açıktı, o da bu gerçeğin içinde yaşadığı acıları dile getirmişti. İç geçirdim, ayağa kalktığımda sandalye rahatsız edici bir ses çıkardı.

boy in the bubble' taekookWhere stories live. Discover now