52- SİLAH

52.9K 4.6K 1.8K
                                    

Yürüdüğüm yollar, attığım her bir adım endişemi katlayıp arttırıyordu. Kürşat gittikten hemen sonra peşine düşmüştüm, gidişi hiç hayra alamet değildi ve babasının bir şey yapacağı aşikârdı.

Kürşat'ın tam olarak nereye gittiğini bilmiyordum ama ilk başta evinin önüne gitmem gerektiğini biliyordum.  Umarım orada olurdu, belki babası bir şey yapacak olsa annesi onu durdururdu.

Bir diğer ihtimalde vardı, Kürşat'ın babasına zarar vermesi. İşte o zaman işler daha çok karışırdı.

Evlerinin önüne geldiğimde etrafta kimse yoktu, biraz yaklaştım apartmanın içine girmek için ama kapıdan çıkan takım elbiseli adamlar yüzünden adımlarımı durdurmak zorunda kaldım. Afallamış yüzlerini izlerken bir şey olduğunu anladım. Beni fark etmemişlerdi bile.

"Oğlum ne oluyor amına koyayım..." dedi biri, hepsi birden arkaları bana dönük vaziyette yavaşça yürüyorlardı. Ama gidip gitmemek arasında kalmış gibilerdi.

"Kürşat reisi ilk defa böyle görüyorum." en kısa boylusu konuştu. Demek Kürşat buradaydı.

"Ne dedi de Reis babayı bu kadar sinirlendirdi, karşı çıktığı için bu kadar kızmaz..." dedi yanında duran adama bakışlarını çevirip. "Resmen oğluna silah çekti lan."

Tüm kanım çekilmiş gibi konuşan adamların arkasından irileşmiş gözlerim ile baktım. Gözümün önüne Kürşat'ın kafasına dayanmış bir silah geldiğinde kalbim sıkıştı.

Endişe ile apartman kapısına yaklaştım ve bir anda içeri girdim. Biliyordum gidersem her şey daha kötü olacaktı ama orada öylece duramazdım. Merdivenleri çıkarken soluk alışverişlerim hızlandı, kalbim maraton koşmuşum gibi atıyordu. Demir korkuluklardan tutarken evlerinin olduğu kata yaklaştığımda bağırış seslerini işitince otomatikman adımlarımı durdurdum.

"Millete rezil rüsva mı edeceksin lan sen beni?" babası öyle bir bağırıyordu ki ben olduğum yere sinmiştim neredeyse. Çıldırmış gibiydi.

"Onun gibi bir oğlum yok deyip yoluna devam edersin, olan sana olmaz."

"Kes lan sesini, kes." dedi bu sefer, bir adım daha attım. Kürşat'ın sesini duyduğum için ufakta olsa ferahladığım için şimdi gidersem onu daha da zor bir durumun içine sokar mıyım diye düşünüyordum.

"Ahlaksız köpek." daha ince bir ses geldiğinde annesinin sesi olduğunu anladım. Sesi titriyordu, ağlıyor gibiydi ama öfkeyle konuşuyordu.

"Kıldığın namazdan, zikrettiğin Allah'ın adından utan." dedi bu sefer, olduğum yerde donup kaldım.

"Senin gibi ibne bir oğlum yok lan benim!"

Bunu der demez kapı açıldı, babası hâlâ küfürler ediyordu. Kapı kapandığında merdivenlerden aşağı inen bedenin sinirli soluk alışverişlerini duyuyordum. Saniyeler sonra merdivenin başında Kürşat göründü.

Beni gördüğü anda ilk başta afalladı, beni görünce sinirli ifadesi gevşeyip yerini acıya bıraktı. Gözleri dolu dolu oldu, yıkılmış görünüyordu. Gözlerinden, yüzündeki ifadeden yorgunluk akıyordu.

"Kürşat..." diyebildim sadece. Ama o bana aldırmadan merdivenden aşağı inip yanıma geldi, kafasıyla yavaşça sağ tarafı gösterdi.

"Çıkalım buradan, hadi." dedi, birkaç saniye yüzüne baksamda ardından kafamı salladım.

O önden, ben aşağıdan giderken dış kapıya dönmek yerine karanlık bodrum katının kapısı gibi görünen yere yöneldi. Kaşlarım çatıldı, ne yaptığını bilmiyordum. Kapıyı açıp omzunun üstünden bana baktı.

"Bodrumun dış kapısı var, binanın arkasına çıkıyor. Oradan çıkalım, seni görmesin babam." dedi, sesi öyle yumuşak geliyordu ki bu ses tonuna bile oturup saatlerce ağlayabilirdim.

İstemsizce gözlerim doldu, yutkunup kafamı salladım. Kürşat zor da olsa bakışlarını benden çekip açtığı kapıdan içeri girdi, ben de arkasından gittim. Karanlığın içinde ilerleyip diğer kapının önüne geldik. Kapının önünde duran bir kutuyu ayağıyla kenarı itti, ardından sessizce demir kapıyı açtı.

İlk benim çıkmam için kapıyı tuttu, yumruklarımı sıkarak dışarı çıktım. Benim hemen arkamdan o geldi ve kapıyı kapattı. Burası binanın arkasına, yani eski yıkılmış binanın önüne çıkmıştı. Kimse yoktu etrafta, sadece yaşlı bir tesettürlü teyze elinde bir poşetle kenardan yürüyordu.

"Şöyle gidelim." dedi Kürşat, sanki birbirimizi ilk defa görmüştük. Öyle yabancı çıkıyordu sesi.

"Yurt binasının oraya gidelim." dediğimde hiç itiraz etmeden kafasını salladı. Mahallede gezmeye hazır değildi, biliyordum.

İkimiz yan yana, hiç sesimizi çıkarmadan yurt binasının oraya yürüdük. Elini cebine koymuş, omuzlarını düşürmüştü. Yürüdüğümüz yolu kafasını hafifçe eğmiş izliyordu.

Hava çökmek üzereydi, eski yurt binasının bahçesine girdiğimizde ağacın kenarına ilerledik. Sanki geldiğimizin bile farkında değildi, nereye gittiğini umursamadan saatlerce yürüyebilecek bir hali vardı. Adımlarımı yavaşlattım, birkaç adım önüme geçti.

Koskoca adamın böyle küçük bir çocuk gibi durması içimi yakarken dudaklarımı birbirine bastırıp büyük adımlar atarak yanına gittim ve kolundan tutup kendime çevirdim.

Afallayarak bana baktığında ona aldırmadan kollarımı sırtına doladım ve onu kendime çekip sıkı sıkı sarıldım.

Durdu, saniyeler geçti.

Elini cebinden çıkarıp, kollarını bana sardığında titreyen nefesini duyuyordum. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu ama ben umursamadan göz pınarlarımda biriken acıyı, onun gömleğine damlatıyordum.

"Caner, ben ne yapacağım..." titreyen sesiyle. Daha sıkı sarıldım.

"Sen tek değilsin, ben senin yanındayım." dedim kafamı kaldırıp boynundan sıkıca öperken.

Hiçbir şey söylemedi ama kollarını daha da sıklaştırdı.

Bir süre öylece kaldık, daha sonra kendini biraz geriye çektiğinde ona ayak uydurdum. Onun gözlerinden bir damla yaş düşmemişti ama benim gözyaşım durmuyordu.

"Seni söylemedim." dedi gözlerime bakarken. Kaşlarım çatıldı.

"Nasıl?"

"Sadece kendimi açıkladım, seni sevdiğimi söylemedim. Adını vermedim." bunu beni ferahlatmak için söylediğini yüz ifadesinden bile anlamıştım.

Ama o bu durumdayken ben adım anılmıyor diye ferahlayamazdım, rahat edemezdim. Zaten babasının buna inanmayacağını da biliyordum. Şimdi her şey daha açık ve netti.

Yine de Kürşat'ın içi rahat etsin diye kafamı salladım, yeniden boynundan öpüp sıkıca sarıldım.

***

Dün attığınız bütün yorumları ve mesajları okudum, ben sadece hikayenin boku çıktı olayı olmasın diye uzatmadan final yapmayı düşünmüştüm. Ama dediğiniz gibi çok fazla eksik kalır.

Devam ediyoruz...

MEMLEKETSİZ Where stories live. Discover now