²

109 16 12
                                    

Yine beden dersi ve yine okul bahçesinin kenarında yanlız oturan ben.

Her hafta, her gün, her saat, her dakika birbirinin tekrarıydı. Hep aynıydı benim için. Okul, iş, yetimhane hayat döngüm buydu. Ve her saniyesi yanlızlıktı 8 yaşımdan beride böyleydi.

2 yıl önce çalışmaya başlamıştım. Çünkü yaşım ilerliyordu ve reşit olduğumda yetimhaneden çıkmam gerekiyordu.

Ve benim gitcek hiçbir yerim yoktu.

17 yaşıma daha 1 ay önce girmiştim. Yani son 11 ayım vardı kendimi toplamam için.

İş yerim bile Minho'yu hatırlatıyordu bana. O bulmuştu bana burayı. Çalışmak istediğimi söylemiştim. Nedenini söyledikten sonra izin vermemiş ve benimle kalırsın demişti. Ama yinede istediğim için bulmamda yardım etmişti. Her gün beni bırakır alırdı.

Yine en neşeli günlerimdendi.

Süreli olanlardan...

Aynı diğerleri gibi onlarda anı olarak kaldı.

Bana doğru gelen voleybol topuna takıldı gözüm. Arkasında benden 1-2 santim uzun bi çocuk koşuyordu. Ellerini hırkamın cebinden çıkarıp topu tuttum. Yanıma vardığında suratsız ifademi bozmadan ona uzattım.

Elimdeki topu aldıpında gülümsedi. "Teşekkür ederim" ona hafifçe gülümsediğimde gitti. Ardından zil çaldı.

Gözümü bahçede gezdirirken yine o takıldı gözüme bu sefer arkadaşları vardı sevgilisi değil. Yine gülümsüyordu. Çok tatlı geldi o an gülümsemesi. Sanki sadece o varmış gibiydi benim için şuan.

Yavaşça gülümserken kendime geldim ve başımı iki yana sallayıp hızlı adımlarla okula yürüdüm. Acilen çantama ulaşmam lazımdı.

Nefes almam zorlaşıyordu. Kalbim daralıyor, görüş alanım bulanıklaşıp netleşiyordu sürekli. Daha fazla yürüyemeyeceğimi anladığımda koridordaki duvara yasladım elimi kalbime koyup sakinleşmeye çalıştım.

Nefesim düzene girmiyordu. İlaçlarımı almazsam daha kötü olucaktım. Omzumda bir el hissedince dahada panikledim. Nefes alışım dahada kötüleşti.

"Jisung tanrım! İyi misin?" Yeji'nin sesini duyduğumda sırtımı duvara yasladım. Görüş alanım git gide bulanık olmaya başlıyordu.

Yeji elindeki kantinden yeni alınmış suyu açıp "çabuk su iç belki geçer" suyu ağzıma koyduğunda yavaşça kaldırdı ve içmeme yardım etti.

Su sadece çok hafif sakinleşmeme neden olmuştu. Bunu tek geçirebilecek şey ilaç ve oydu ama benim tek seçeneğim vardı. "Y-yeji. Ç-ça-çantam. İlaç" Duyduğu şeyle hızla yanımdan ayrıldı.

5 dakika sonra elinde ilaçlarımla geldiğinde sınıfa gittiğini anladım.

Titreyen ellerimle ilaçları ağzıma atıp daha demin Yeji'nin bana içirdiği suyu tekrar içtim.

Nefesim ve kalp atışlarım düzene girerken kafamı geriye atarak sırtımı yasladığım duvara yasladım. Yeji hala endişeyle bana bakıyordu. "İyi misin?"

Kafamı olumlu anlamda salladım. Onun hala beklediğini gördüğümde bunu yaşamamın nedenini merak etmiş olduğunu anladım. "Bundan kimseye bahsetme olur mu?" Hızla kafasını salladı.

"Senin bir sağlık sorunun mu var?" Kafa salladım. "Anksiyete" dedim kısaca. Anladığına dair mırıltılar çıkardı.

Telefonu çaldığında gözüm elindeki telefonda yazan isme takıldı. Gördüğümü anladığında hızla telefonun ekranını kilitleyip cebine koydu. "A şey benim gitmem gerek. Bu arada geçmiş olsun. Dikkat et" Kafa salladığımda yanımda ayrıldı.

Yeji'nin yanımdaki kaloriferin üstüne ilaçlarımı ve suyu bıraktığını gördüm. Onun suyuydu birde. Geri ödemeliyim parasını.

Kendimi topladım ve eşyalarımı alıp sınıfa gittim. İlaçlarımı geri çantama koyarken zil tekrar çaldı. Çantamın fermuarını çekip sınıftan ayrıldım. Ve tekrar bahçeye indim ders yine bedendi.

İlk ders olduğum yerin boş olduğunu gördüm ama başka bir banka oturdum. Yanıma deminki ders koşan çocuk geldiğinde yüzüne baktım. Bana sıcak bir gülümseme sunup konuştu. "Buraya oturabilir miyim?"

Dudaklarımı birbirine bastırıp kafa salladığımda yanıma oturdu. Çok tatlı birine benziyordu.

"Şey merhaba" dedi. Sesi de bayağı kalındı yüzüne göre. Telaffuzuna bakılırsa koreli değildi.

Ona dönüp gülümsedim. "Merhaba" dedim. "Ben bu okula yeni geldim. Ne deniyor ona. Heh arkadaş. Hiç arkadaşım yok." Yeni öğreniyordu galiba koreceyi.

"Yabancı mısın?" Utangaç bir şekilde kafasını gülümseyerek eğip kafa salladu. "Koreliyim ama avusturalyada büyüdüm. Buraya geleli 1 yada 2 yıl oluyor." Kafa salladım. Sayılarla arası iyi değildi galiba. Çünkü onları ingilizce söylemişti.

Malezyada olduğum zaman malayca değilde ingilizce öğrenmiştim. Zaten kısa bir süreydi o da.

3 ay kadar kısa bir süre.

İnsanlarla orda fazla bir muhabbetim yoktu. Hep evdeydim gerçi. Sadece markete çıkma iznim olduğu zaman çıkardım. Onda da insanlarla ingilizce anlaşıyordum.

İngilizce dersimde bayağı iyiydi.

"Adın ne?" İngilizce sormama şaşırmıştı.

"Felix. Korece adımsa Yongbok" Ona gülümsedim. Aşırı sevimli bir çocuktu. Umarım yakın arkadaş olurduk. "Bende Jisung"

Tekrar kafa salladı. Gülümsemesi hiç düşmüyordu. "İngilizceyi nerden biliyorsun?"

"Malezya'ya gitmiştim orada malayca değilde ingilizce kullanmıştım. Dersimde bayağı iyi" kafasını olumlu anlamda salladı. Bende İngilizcede onun korecede takıldığı gibi takılabiliyordum.

"Korece konuşalım lütfen öğrendiğim şeyleride unutmak istemiyorum" bu sefer kafa sallayan bendim.

"Hangi sınıftasın?"

"11-A ama bugün derslere girmedim. Okulu görmeye geldim. Ailem de müdürün yanında şuan." aynı sınıfta olmamıza sevinmiştim. Uzun süre sonra bir arkadaşım oluyordu.

"Bende o sınıftayım" Mutlu olmuş gibi dahada gülümsedi.

Aşırı pozitif biriydi. Yanında mutsuz kalmak imkansız gibi biriydi. Sarı saçları vardı. Ensesindekilerin uzunluğu ensesini kapatıyordu. Çilleri çok tatlıydı yüzüne yakışıyordu. Küçük dudakları ve burnu vardı. Yüzü ile sesi çok zıttı.

"Gitmem gerek yarın okula gelirsem görüşürüz" Ayağı kalktığında gözlerimi yüzüne sabitledim. O bana hala gülümserken ona tekrar gülümsedim. "Görüşürüz" ardından gitti.

~🌒~

Kendimi yurttaki yatağa bıraktığımda odanın kapısı açıldı. Muhtemelen oda arkadaşım gelmiş olmalıydı.

Onunla hiçbir samimiyetimiz yoktu sadece o ilk geldiği zaman adımı sormuştu. Sonra ben onunkini sordum ardından muhabbetimiz bitti. Aynı okulda bile okumuyorduk. Arada bir günaydın ve iyi geceler derdik. Ya da çok önemli bir konu olursa.

Yerimden kalkıp kıyafetlerimi alıp banyoya girdim. Üzerimi değiştirip çıktım. Telefonumu alıp yatağımın içine girdim uykum yoktu ama biraz dinlenmek istiyordum.

I was alone | MinSungWo Geschichten leben. Entdecke jetzt