94 17 2
                                    

Gözlerimi açtığımda tanımadığım bir odadaydım. En son Yeji'nin üzerine doğru bayıldığımı hatırlıyordum.

Şuan ise hastane odasında olduğumun farkındaydım. Tek umduğum doktorun kimseye bir şey söylememiş olmasıydı. Birilerinin hastalığımı öğrenip bana acımasından nefret ediyordum. Odaya Jungkook hyung ve Sehun hyung girince onların burada ne işi olduğunu düşünmeye başladım.

Onların ardından Felix ve Jisung girmişti. Hepsinin kırmızı gözlerinden anlaşılıyordu birşeyleri öğrendikleri. Felix ne kadar ağladıysa ara ara hala hıçkırıyordu. Yavaşça gülümsedim.

"Sung'um nasılsın?" Dedi Jungkook hyung zor duruyor gibiydi. Her an ağlayabilirdi. Ona kocaman gülümsedim. "İyiyim hyung. Sen nasılsın?" O da gülümsedi. Bana cevap vermek yerine herkesin sormak istediği soruyu sordu.

"Neden bize söylemedin böyle bir şey olduğunu?" Sesi çok kırılgan çıkmıştı. İstemsizce gözlerim dolmuştu. "Sadece kimseyi endişelendirmek istemedim."

"Söylemeliydin Jisung'um. İlla ki endişelenirdik. Ama hep yanında olurduk. İyileşmen için her türlü yardımda bulunurduk. Hala yapabilirim. Yapacağım da. Ne kadar ısrar edersen ne dersen de yapacağım. Keşke önceden bilseydim." İstemsizce gözümden yaş düştüğünde Jungkook hyungunda ağladığını gördüm.

"Hyung hem o kadar da ciddi bir kanser değil ki. Hızlı da ilerlemiyor. Zaten ilk evrelerindeyim. Tam da kanser değil gibi bu durumda ha?" Ağlamamaya çalışarak söyledim şeyle Jungkook hyung gözlerini elleriyle tuttuğu elimden çekip bana baktı.

"Seni ilk gördüğüm anı hatırlıyorum bazen biliyor musun? Çok kötü haldeydin. Ağlamaktan yaş kalmayan kıpkırmızı gözlerine rağmen bana kocaman gülümsemiştin. Seni ben o zamandan beri koruyacağıma, canının azıcık bile yanmasına izin vermeyeceğime söz vermiştim. Oysa senin bana bunu söylemeden acılara katlanman benim canımı çok yakıyor birtanem. Bilmediğim süreler boyunca aynı anda hem anksiyete hem de kanser ile uğraştığını şuan öğrenmek o kadar çok canımı yaktı ki. Lütfen sana en küçük bir şey olduğunda haberim olsun. Sana dediğim şeyi hatırla."

'eline küçücük bir iğne battığı an bile koşarak yanına gelip hep yanında duracağım.'

Ben küçükken söylediği şeyler aklımda dönerken gözyaşlarımı tutamıyordum. O da ağlamasına rağmen kollarını açmış ve sarılmamı beklemişti. Diğer tarafta ki elimin üzerinde ki serum kelebeğine rağmen ona sıkıca sarıldım.

İki ayrıldıklarında Sehun Jisung'un diğer tarafın oturdu. İşaret parmağını Jisung'a doğru sallayıp konuşmaya başladı. "Bir daha bize bir şey söylememezlik yaparsan. Seni döverim çocuk. Bak ciddiyim." Gülmeye başladığımda Sehun hyung da ciddiyetini bozmuş o da gülmüştü.

Jungkook hyungun telefonu çaldığında üniformasının cebinden çıkarıp kimin aradığına bakmış ve telefonu açmıştı. "Efendim." Demişti. Kimin aradığını bilmiyordum karakoldan olabilirdi.

"Hastanedeyim." Hepimiz susmuş ona bakıyorduk. Sanki önemli birşey dinliyormuş gibi. "Hayır hayır bana bir şey olmadı. Jisung okulda bayılmış." Karakol olmadığı buradan anlamıştım. Yakını olmalıydı. "Tamam veriyorum." Telefonu bana uzattı. "Taehyung seninle konuşacak" dediğinde telefonu alıp kulağıma götürdüm.

"Hyung." Konuştuğumda diğer taraftan ilk başta hışırtılar gelmişti. "Jisung iyi misin? Bir şey mi oldu?" Endişeli sesiyle gülümsedim. Hemşirenin yanımdan giderken 1 gün buraya hapis olacağımı söylediğini hatırlıyordum. İşe de gidemeyeceğim anlamına geliyordu.

"İyiyim hyung. Küçük bir şeydi sadece. Bir de burada 1 gün kalmam gerektiğini söylediler. İşe-"

"Ciddi bir şey değil ve 1 gün kalman gerektiğini söylediler?! Ciddi olmasa neden desinler? Ayrıca işi boş ver yeni bir eleman aldık bugün ayrıca fazla yoğun olmuyoruz. En az 5 gün seni restorantın etrafında görmeyeyim. Anladın mı?"

"Anladım." Demiştim sadece böyle önemsenmek beni mutlu ediyordu. "Yanına geliyorum istediğin bir şey var mı?"

"Yok hyung." Azar işitmiş bir çocuk gibi hissediyordum. Sanki Jungkook hyung bir anne gibi güzelce söylemişti. Taehyung hyung ise bir baba gibi kızmıştı. Bu durum istemsizce gülümsetiyordu.

Jungkook hyung elimden telefonu aldı ve odanın dışına çıktı.

Felix bana yaklaşıp sıkıca sarıldı. Ağlamaya başlamıştı. "Jisung'um" demişti sadece. Felix'in ne kadar duygusal biri olduğunu da buradan anlamıştım. Kısa sürede bana bu kadar değer vermesi de istemsizce gülümsetmişti beni.

Ayrıldığında öylece yabancı gibi duran Jisung'a kollarımı açmıştım. O da bana sarıldıktan bir süre sonra çekilmişti. Sehun hyung bana tekrar sarılıp yanağımı öpmüş ve ayağı kalkmıştı. "Ben şu Jungkook'a bakayım. Ayıramıyorum ikisini."

Dışarı çıktığında kalan ikili iki tarafıma da oturmuştu. "Ben okulda bayıldığım da Jungkook hyungu mu aradılar gelmesi için."

Felix ile Jisung anlık birbirlerine baktılar. "Öyle olmadı aslında." Felix konuştuğunda kaşlarımı kaldırdım. Felix devam etti. "Onları hastane çalışanları aramış. Okula ambulans geldi. Minho seni kucağında ambulansa bindirip seninle buraya kadar geldi. Sen uyanınca gitti. Bir de geçmiş olsun dedi sana." Gözlerim anında dolmuştu.

Bana bağırışı aklımdan gitmiyordu. Kalbim sıkışmaya başladığı anda Felix'e döndüm. Bana kenarda duran ağzı açılmamış şişeyi uzattı. Sakinleşmek için içtiğimde Jisung'un endişeli gözlerine gülümsedim.

O sırada Jungkook hyung ve Sehun hyung girmişti odaya. Arkalarından da Taehyung hyung girince ona gülümsedim.

Yanıma gelip Felix'in kalktığı yere oturdu. "Jisung neyin varmış söylediler mi?" Söylediği şey ile dudağımı ısırıp Jungkook hyunga baktım. Bilmiyorum bakışlarından sonra söylemeye karar verdim. Taehyung hyunga güveniyordum. Sonuçta 2 yıldır tanışıyorduk.

"Anksiyetem vardı ağır kriz geçirince..." Yine Jungkook hyunga baktım sanki onun devam etmesini ister gibi. "Kriz de kanserini etkilemiş bayılmış. Kanseri olduğunu kimseye söylememiş yeni öğrendik."

Taehyung hyungun gözleri şaşkınlıkla bana döndü. Yüzündeki üzgün ifade kendini açıkça belli ediyordu.

"Neden söylemedin? Elimden geldiğince yardım ederdim. Kim bilir ne kadar canın yanmıştır. Tam olarak kanserin durumu ne?"

"Çok ağır bir şey değil. Dahaca ilk evreleri ve yavaş yayılıyor." Buruk bir şekilde gülümsedi. "Söylemek için ilerlemesini, tedavi edilemeyecek hale gelmesini mi bekliyordun." Soru sormuyordu. Kızıyordu söylemedipim için. Yatağın içinde küçükmek istedim bir anldığına.

Tae hyung beni kendine çekip sıkıca sarıldı.

Yine gözlerim dolmaya başlamıştı.

Göremediğim fazla sevgidendi sanırım.

I was alone | MinSungWhere stories live. Discover now