78 17 2
                                    

"Jisung 17 numaralı masaya bakar mısın lavaboya gitmem gerekiyor"

Bana söylenen şeyle oturduğum yerden kalkıp 17 numaralı masaya doğru ilerliyordum.

Tek çocuklu bir aile oturuyordu. Çocuk dahaca küçüktü en fazla sekiz dokuz yaşında olmalıydı. Annesinin yanında oturuyordu. Kadının kocası ise tam karşısındaydı. Gülüşerek sohbet ediyorlardı. Çocuk saçma ama tatlı hareketler yaparak annesini ve babasını güldürüyordu.

Ben asla yapamamıştım.

O duyguyu hiç bir zaman tadamadım. Ailemle hiç yemeğe çıkma fırsatım olmadı. Onlara saçma hareketler yapacak duruma gelmedim. Daha 8 yaşıma yeni girmiştim annemi kaybettiğimde. Küçükücük bir çocuktum. Kanlı bedene sarılarak kaç saat ağlamıştım kim bilir. Kimse duymuyordu sesimi. Babam da yaptığı şeyden sonra gitmişti. Arkasına bile bakmadan.

Gerçi ona baba denilir mi bilmiyorum.

Hiç gelip saçımı okşayıp nasıl olduğumu sormadı. Hiç parka gitmedim onunla. Bana değer vermedi hiç bir zaman. Annem babam evde yokken götürürdü beni. Fazla parası olmamasına rağmen istediğim her yeri gezdirirdi.

Babam beni bıraktığında 9 yaşımı bitiriyordum. 2 yılı bile tamamlayamamıştı bana bakmak için. Bakmıyordu zaten. Bir kadın vardı, sokakta görmüştü beni. Üzerimde ince hafif yırtık kıyafetler varken. O beni alıp karakola götürmüştü polislere babamı anlattım. Beni bir yetimhaneye yerleştirmişlerdi. Babamı da tutuklamışlardı heralde bilmiyorum.

On üç yaşıma kadar sürekli beni ziyaret etmişlerdi. Şu zamanlarda da ara ara geliyorlardı.

Gözyaşlarımı silip gülümsemeye çalışarak masaya ilerledim ve hemen başında durdum.

"Hoşgeldiniz efendim. Siparişleri alabilir miyim?" Konuştuğumda küçük çocuk bana parlak gözlerle baktı.

"Bana gopchang lütfen" adam konuştuğunda elimdeki alete not aldım. Kadına döndüğümde gülümseyerek bakıp "Sondae istiyorum. 2 porsiyon da gimbap"

Daha demin lavaboya giden Ryujin ile onu elini tutan bir erkek çocuğu gelmişti. Çocuk gelir gelmez babasının yanındaki sandalyeye geçmişti.

Kadının dediklerini de not alıp kasaya döndüm elimdekini Ryujin'e verdim.

Yine yorucuydu. Omuzlarımda kocaman bir ağırlık var gibi hissediyordum. Her gün gibi yoğundu yine müşteriler. Çıkış saatime bir saat kaldığında patron beni odasına çağırmıştı. Çok nadir çağırırdı çalışanlarını. İçime köti bir his düştü sebepsizce. Durup dururken kovmazdı. İyi biriydi bence.

Kapıyı tıklayıp içeri girdiğimde büyük sandalyede oturan adam bana gülümsemişti.

"Hoşgeldin Jisung. Gel otur bakalım." Ona aynı şekilde gülümseyip gösterdiği yere oturdum.

"Seni neden çağırdım biliyor musun?" Dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım bacaklarım birbirine yapışık ellerim kucağımda duruyordu.

"Uzun zamandır bizimlesin ne kadar oldu?" Düşündü bir süre. "İki, iki buçuk yıl heralde" kafa salladığımda bana daha çok gülümsedi.

"Gayet güzel çalışıyorsun. Hiç bir sorun olmadı seninle alakalı. Müşteriler memnun" başlangıcını sevmemiştim. İşten çıkarılacak gibi hissediyordum. Kötü his içimi tamamen kapladığında kalbim hızlanmaya başladı. Tırnaklarımın kenarlarını soymaya çalışıyordum.

"İlk işe başlarkenki konuşmanı hatırlıyorum. Yetiştirme yurdunda kalıyordun değil mi?" İncitmek istemeden konuşuyor gibiydi. Söylediğine kafa salladım.

"Doğum günün ne zaman?" Diye sordu tatlı bir şekilde. "Eylülde. Eylülün on dördü." Dedim kalp atışların hızlanıyordu. Kötü bir şey olmasını istemiyordum.

"On sekizine girmene 10 ay kalmış galiba. Bilğime göre de o yaşında oradan çıkman gerekiyor değil mi?" Tekrar kafa salladım. Neden konuşuyordu böyle bir konuyu benimle ki.

"Peki oradan çıkmak için yeterli bir miktarın var mı?" Buna cevap vermek istemiyordum. Yeterli miktarım yoktu. 10 ayda da tamamlayabileceğimi pek zannetimiyordum. "Kenarda biraz birikmişim var ama tamamlamaya çalışıyorum."

"Biraz zor gibi duruyor." Dudaklarımı birbirime bastırıp ellerime baktım. Tekrar söze başlamasıyla gözlerimi ona çevirdim.

"Sana yetecek kadar para biriktirebilmen için maaşını 2 katına çıkarmak istiyorum." Gözlerimi fal taşı gibi açmıştım. "Bunu kabul etmemeliyim diğer çalışanlar ile aynı maaşı veriyorsunuz zaten yarı zamankı olmama rağmen onlara haksızlık olur."

"Jisung buna takılma bu konuyu onlarlada konuştum zaten. Bunu kendim bile düşünmeye akıl edemedim. Ryujin önerdi. Maaşını 11 ay boyunca 2 katı alacaksın"

"Teşekkür ederim Bay Kim" Oturduğum yerden saygıyla eğildiğimfe bana gülümseyerek bakıyordu. "Uzun zamandır bizimlesin artık hyung demelisin bence. Çoğu çalışanada saygı ekini bıraktırdım ama sende biraz zormuş"

"Teşekkürler Taehyung hyung" gülümsemesi büyüdüğünde arkasına yaslandı. "Böyle daha iyi. Bir şey daha söylemek istiyorum."

"Eğer bir eve çıkarken zorlanırsan bilmek istiyorum. Sana her türlü yardımda bulunabilirim." Söylediği şey ile kafa salladım. "Bugünlük erken çıkabilirsin. " Kafa sallayıp ayağı kalktım kapıdan çıkarken kısa bir "görüşürüz" demiştim sadece.

Aşağıya indiğimde Ryujin'in kasada olduğunu gördüm. Yanına ilerleyip ona gülümsedim. "Tae hyung'a önerdiğin şey için teşekkür ederim Ryujin."

"Buna ihtiyacın vardı. Teşekküre gerek yok. Kim olsa aynısını yapardı." Hayır yapmazdı. Umursamazlardı. "Yinede teşekkür ederim. Bugün erken çıkabileceğim söyledi. İdare edebilecek misiniz?"

Olumlu anlamda kafa salladı. "Ederiz. Zaten fazla müşteri yok. Saat gecenin on ikisi, bir de kapatıyoruz zaten gidebilirsin." Gülümsedim ve soyunma odasına girip üzerimdeki garson kıyafetlerini çıkarıp kendi kıyafetlerimi giydim. Çantamı alıp odadan çıktım. Restorandan çıkarken herkese iyi geceler dilemiştim.

I was alone | MinSungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin