¹¹

99 15 22
                                    

Halsizdim.

Hem bedensel olarak hem de ruhsal olarak. Hayat bu yaşımda o kadar yormuştu ki beni. Dayanamaz haldeydim. Her şey beni çok yoruyordu. Beni seven insanların beni mutlu etmeye çalıştığı kadar mutsuz hissediyordum. Çökmüştü ruhum. Ayağı kalkması zordu.

Daha küçük hissediyordum. Bu yaşta bu kadar şey yaşamak garipti. Sokaktan geçen birini durdurup 'ben kanser hastasıyım ve anksiyetem var' desem bana vereceği cevap direkt şu olurdu:

'Bu yaşta mı?'

Yaşımı söylememe bile gerek kalmadan yüzümden ve bedenimden gayet rahat bir şekilde anlaşılıyordu bir liseli olduğum.

Hayat bana oynuyormuş gibiydi. Küçük yaşta; daha acı nedir, aşk nedir, hiçbir şey bilmeden annemi kaybettim. Ardından babam beni terk etti. Bunları yaşarken daha çok küçüktüm.

Bir kaç yıl sonra hayatımın düzelmeye başladığını düşünüyordum. Öncelikle iki abim oldu. Onlara gerçekten çok değer veriyordum. Bana göremediğim aile sevgisini göstermişlerdi.

Ardından birini sevdim o da beni çok sevdi. Buna tüm varlığımla tüm hayatımla inanıyordum.

Onunla çok mutluydum. Bazen herşeyi unuttuğum oluyordu yanındayken. Kollarında güvende hissediyordum. Hayatımın en güzel zamanlarıydı belkide. Daha hiç olmayabilirdi.

Beni öpüşü, sarmayalışı, herkesten korumak istercesine sahip çıkışı. O kadar güzeldi ki. Bu hale düşmemiz benim suçumdu.

Şuan da ayrı olmak istemezdim. Şuan da onun kollarının arasında olmaktan mahrum kalmak istemezdim. Bunları düşünmek canımı çok yakıyordu.

Katladığım hastane kıyafetlerini yatağın üzerine bıraktım. Tam o sırada Sehun hyung girmişti odaya.

"Hazır mısın Jisung'um?" Kafa sallayıp gülümsedim.

Sırt çantamı o almıştı. Odadan çıkarken koluna girmiştim. Çıkış işlemlerini çoktan hallettiklerini söylemişlerdi.

Hastane'nin çıkışına geldiğimizde ise Jungkook hyungun beklediğini gördüm.

Dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi ve yanına ilerlemizi izledi. Arabanın yanına vardığımızda ise Sehun hyung arka koltuğa çantamı bırakırken Jungkook hyung saçlarımı karıştırdı.

"Nasılsın minik?" Zorlukla gülümsedim. "İyiyim hyung sen?" Diye sorduğumda saçımda ki elini omzuma koydu. "Sen iyi olduğun sürece iyiyim. Hadi bin bakalım arabaya."

Arka koltuğa bindiğimde Sehun hyung ve Jungkook hyung bir kaç bir şeyler konuşuyorlardı. Benimle ilgili olduğunu biliyordum.

Onlara yük gibi hissettim çoğu zaman kendimi. Her ne kadar bunun aksini söyleseler de istemsizce düşüncelerim boğuyordu beni.

Küçük yaşımdan beri yanımdalardı. Sürekli bana bakmak zorunda kalmışlardı. Bana göremediğim aile sevgisini aratmamaya çalışmışlardı. Gelemedikleri zamanlar hediyeler gördermişler yine mutlu etmişlerdi beni.

Jungkook hyung, annem gibiydi. Dertlerimi dinler, sürekli sarılıp yanaklarımı öper ve yanımdan ayrılmazdı.

Sehun hyung ona göre biraz daha donuk biriydi. Koruyup kollardı her zaman. Biraz da sinirli biriydi. Kendime zarar verecek bir şey yaptığımda çok kızardı.

İkiside arabaya bindi. Jungkook hyung sürücü koltuğundaydı. Güzel bir müzik açıp sürmeye başlamıştı.

Tanıdık evin önünde durduğumuzda şaşkın bakışlarımı ikisine yönelttim beni yetimhaneye bırakıp karakola gitmeleri gerekiyordu.

I was alone | MinSungOnde histórias criam vida. Descubra agora