²⁰

47 9 4
                                    

Uzun zamam sonra en güzel sabahıma uyanıyordum. Belimde ve boynumun altında hissettiğim kollar bana huzur veriyordu. Sırtıma gömdüğü yüzü ile nefeslerinden hafif hafif gıdıklanıyordum. Bacağımı oynatmaya çalıştığımda fark etmiştim. Bacağı da bacaklarımın üzerindeydi. En ufak sese uyanan o bu minik kıpırdanmaya da uyanmıştı. Kafasını saçlarıma doğru kaldırıp, belimde ki kolunu sıkılaştırmıştı. Sırtım tamamen onun gövdesine değiyordu. 

Kollarının arasında ona döndüm. Gözleri hala kapalıydı. Ama uyanıktı biliyordum. Başımın altındaki kolunu büküp parmak uçları ile saçlarımı okşadı. Kolumu onun omzunun üzerinden sırtına sarıp kafamı göğsüne gömdüm. 

Kokusunu çok fazla özlemiştim. Derince içime çektim. Kafamı geriye çekip yüzüne baktım. O da gözlerini açıp bana gülümseyerek bakmaya başlamıştı.

"Günaydın." Hafif kalınlaşmış sesiyle söylediğinde aynı şekilde ona karşılık verdim. Tam bana yaklaştığında, öpeceğini anladığım zaman kapıya tıkladılar.

"Hyung, Jisung hyung kalkın kahvaltı hazır."

Minho geri çekilirken sinirli bir nefes aldı. "Geliyoruz, geberteceğim seni." Onun bu haline gülüp ayağı kalkmıştım. Minho da yatakta oturur hale gelip üzerinde kaymış tişörtünü düzeltti.

Normalde tişörtsüz uyuduğunu, tişörtün onu rahatsız ettiğini biliyorum. Ama ben rahatsız olmayayım diye yapmıştı. Söylememişti. Alışkanlıktan eliyle tişörtünün eteklerini tutup bana baktıktan sonra geri çekmesinden anlamıştım.

Böyle düşünmesine de aşıktım onun.

Lavaboya girip elimi yüzümü yıkadıktan sonra ben çıkarken o girdi. Odaya tekrar döndüğümde dün gece şarja taktığım telefonumu elime alıp gelen mesajlara baktım. Felix dışında kimse yazmamıştı. Ona cevap verdikten sonra Minho odaya girdi. Bende telefonu bıraktım.

Üzerime eğildi. Ellerimi omuzlarına koydum. Dudaklarımız tam değeceği sırada bu sefer Minji geldi. "Oppa hadi."

"İkinizi de çok fena döveceğim şimdi." Minji onu umursamadan gittiğinde Minho'nun yanağına öpücük kondurup kalktım.

Elinden tutup aşağıya sürükledim. Hazır masanın bir ucuna oturdum. Herkes oturunca kahvaltımızı yapmaya başladık.

"Bugün ne yapıyorsunuz?" Minho, ikizlere karşı sorduğunda Minji biraz düşündü. Ama onun yerine Minsu cevap vermişti. "Evinde yatıyoruz."

"Temizlikçi çağıracağım. Evim hariç her yerde yatabilirsiniz."

"Yaa bak bu kötü oldu. Neyse ben Jisung oppa ile alışverişe çıkabilirim. Değil mi?" Bana bakarak sorduğunda Minho'ya baktım. Onunla vakit geçirmek istiyordum. Sonuçta daha yeni barışmıştık. Minji'yi de kırmak istemiyorum.

"Minji seni bugün o yere götüreyim mi? Hep söylüyordum ama götürmemiştim. Hem onlarda yeni barıştılar biraz vakit geçirirler." Minsu sanki aklımı okumuş gibi konuştuğunda ona gülümsedim. Minji kafa sallayıp sevinçle onaylamıştı. Minho ise bana bakıp sırıtmıştı. Aklını okuyabiliyordum resmen. Bir insan hiç mi değişmez.

Yemeğimizi yedikten sonra ben üst kata lavaboya çıkmıştım. Ben çıkana kadar Minji ve Minsu mutfağı toplamış ve gitmişlerdi. Tam oturma odasına gideceğim sırada belime dolanan kollar ile korkup irkildim. Ardından gülümseyerek Minho'ya döndüm.

Yanağıma bir öpücük kondurduğunda kollarını tuttum ve kendimden ayırdım. "Bence çok erken yakınlaşıyoruz. Hm?" Sanki dün gece birlikte uyumamış gibi bunu söylemem aşırı garipti. "Hayır hiçte erken değil. Hatta geç kaldık. 1 yıl falan."

"Ama daha yeni barıştık."

"3 yıldır birlikteydik. Hala çekingen bir ilişki yaşamak mı istiyorsun. Şahsen ben en başa dönmek istemem. Sanki hiç ayrılmamışız gibi devam etsek?"

Ona söylemeli miyim? Bilmiyorum. Ama ben onca geçirdiğim krizleri, zorlukları olmamış gibi yapamazdım. Elinden tutup oturma odasında ki koltuğa götürdüm. Yanına oturup gözlerinin içine baktım. "Minho ben. Ben son zamanlarda yaşadığım şeyler için olmamış gibi davranamam. Geçirdiğim bütün krizler, hastanede kalmam, ve diğer bütün şeyler. Üzgünüm ama en çok da senin bana bakışların çıkmaz aklımdan. Yavaş yavaş birbirimizi affederek devam etmeliyiz."

"Anlıyorum. Ama ben seni çoktan affettim. Senin beni affetmen içinse elimden geleni yapacağım. Unutturacağım sana bütün yaşattıklarımı." Kocaman gülümseyip kollarımı boynuna doladım.

Elleri anında belimi bulurken boynuma kondurduğu öpücükle huylanıp anında geri çekildim. Gülmesi sinirimi bozmuştu. Koluna hafifçe yumruk attım. "Ya biliyorsun huylandığımı."

"Hangi insan boynundan huylanır ki?" Gülerken söylediğinde ona sinirle baktım. "Tamam tamam. Gel sarılayım yapmayacağım." Kollarını açtığında yine sarıldım. Tekrar öptüğünde vurmak için geri çekildiğimde kaldırdığım kolumu tuttu ve koltuğa yatırıp üzerime çıktı. Bileklerimden tutup başımın üzerinde birleştirmişti. Elini bel oyuntularıma bastırıp gıdıklıyordu ben ise kahkahalarda boğulup durması için yalvarıyordum.

Tek elimi kurtardığımda onu iteleyip yerimden kalktım. Bu sefer ben onun üzerine çıkıp ellerini tutarak göğsüne yatmıştım.

"Yapmayacaktın hani?" Saçlarımın üzerini öptüğünde kafamı kaldırıp ona baktım. "Çok fazla özledim seni. Nasıl anlatsam bilemiyorum. Sana çektirdiğim bütün her şey için çok pişmanım. Ama eğer neler olduğunu bilseydim kesinlikle böyle şeyler yapmazdım. Sen beni terk ettin sandım. Aynı acıyı sende yaşa istedim. Fazla ileri gittim Jisung'um. Lütfen beni affet."

Kollarını belime doladığında söyledikleri ile gözlerim doldu. İkimizi de perişan etmiştim. Ve hala onu affetmemi istiyordu. Affedilmesi gereken bendim oysaki.

"Seni çoktan affettiğimi söyledim. Hem bunu bize yaşatan benken neden sen af diliyorsun."

"Hayır senin hiçbir suçun yok. O piç-"

"Kapatalım konuyu. Bugün çok eğlenelim."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: 3 days ago ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

I was alone | MinSungWhere stories live. Discover now