¹⁵

73 14 15
                                    

"Sen gerçekten ne yaptığını sanıyorsun? Yeji ile yakın olup bizi ayıracağını mı düşünüyorsun? Ayırsan bile sana asla ama asla dönmeyeceğim. Saçma düşüncelerinden vazgeç."

"B-ben öyle ya-yapmaya ça-" 

"Kes sesini. Ne yaptığın gayet açık işte. Benden o bakışlarını çek ve sevgilimden uzak dur." 

Canım yanıyordu. Canım o kadar çok yanıyordu ki anlatamazdım. Beni yaşadığımız şeylerle hiç tanımamış mıydı yani. Böyle bir şey yapmaya çalışacağıma inanıyor muydu? Yeji'ye isteyerek yaklaşmıyordum. Kendisi bana geliyordu. 

Ben bunları hak edecek ne yaptım? Her hareketim batacak duruma gelmiş miydik ki? Benden ne zaman bu kadar nefret etmeye başladı anlam veremiyordum. Gerçekleri öğrense böyle davranır mıydı? Canımın acısı hiçbir şey dindiremezdi. Eskisi gibi bakmayan gözleri bir bıçak gibi deşiyordu kalbimi. Belki de hak ettim. Onu terk ettiğimi sanmasıyla hak ettim. Beni aşağıda bekleyen iki arkadaşım vardı. Son üç ayda anca olabilen iki arkadaşım. Burda sevdiğim adam ile aynı sınıfta olduğumu tahmin bile edemezlerdi. Sınıfa unuttuğum okuma kitabım yüzünden gelmiştim. Ama lanet olsun keşke kitap kalsaydı burada. Keşke eve kadar hatırlamasaydım unuttuğumu. Ertesi gün okul başladığında alırdım. Çok mu önemliydi bir kitap? Belki öyleydi ama kalp acımdan değil.

Sevgilisine bakmaya gelip beni gördüğünde anında güzünden silinen sevgi ifadesi yerine gelen nefret anında parçaladı beni. 

Sınıf kapısının tekrar açılması ile hiç istemediğim biri daha geldi. 

Omzumdaki çantamın saplarından sıkıca tutup hızlı adımlar ve gözyaşlarım ile Yeji'nin yanından geçerek çıkmaya çalıştığımda. Yeji kolumdan tutarak beni engelledi. Kızarık gözlerim ile 'bırak gideyim' der gibi baktım. O ise sinirli bir şekilde Minho'ya döndü. 

"Minho? Ne konuştuk seninle?"

"Yeji yine onu mu savunacaksın? Bırak hak ettiğini yaşasın." Yeji'nin daha da sinirlendiğini hissediyordum. "Neyi hak etmiş pardon? Farkında değilsin belki ama Jisung'un ne yaşadığını bilemezsin Minho. Her şeyi sadece kendi gözünden bakarak yargılama. Birazcık olsun sadece minicik dikkat etsen Jisung'un ne kadar canının yandığını görebilirsin."

"Sen farkında değil misin aramızı bozmaya çalıştığından. Sana yaklaşacak aramızı bozacak. Yapmaya çalıştığı şey bu. Ve başarıyor gibi ha?"

Kolumu bırakıp histerik bir şekilde güldü Yeji. Sadece izliyordum. Ne söyleyecek bir şeyim vardı ne de yapacak bir şeyim.

"Şaka falan yapıyor olmalısın sen. Onu benden daha iyi tanıyorsun. Ve benim tanıdığım kadarıyla bile bunu yapacak biri değil. Kaç yıl geçmişiniz var kim bilir onca yıldır şu çocuğu hiç mi tanımadın bile. Benimle ayrılsan arkamdan böyle şeyler söyleyecek misin? Geçmişiniz konusunu benim açmam hiç ama hiç doğru değil ama bunu bana sen yaptırıyorsun. Sen böyle biri değildin Minho. Çok değiştin." Bana döndü ve gülümsedi. "Gidebilirsin sen Jisung. Kusura bakma lütfen."

Hiçbir şey demeden çıktım. Neler konuşacaklar merak etmiyor değildim. Dinlemeli miydim?

"Sırf hırsın yüzünden senden hoşlanıyorum diye benimle çıktın. Kalp yaranı geçirmek için. Beni hiçbir zaman sevmediğini biliyordum. Ama yine de devam ettim bu yalan ilişkiye. Belki yardımcı olabilirim de sararım yaralarını diye. Bunu ben Jisung'un önünde yapmamaya çalıştıkça oraya çektin beni. Amacın sadece çektiğin acının aynısını ona çektirmekti değil mi? Beni terk etti değiştin değil mi? Ya isteyerek yapmadıysa ya zorlandıysa buna. Nerden bilebilirsin ki? Hiç geri döndüğünde sordun mu ona? Hayır. Sadece beni gözüne sokarak çektiğini çektirmek istedin. Ama bundan sonra bitti. Yalan bir ilişki yaşamak istemiyorum."

"Ne demek bitti?"

"Ya sen ciddi misin dediklerimden en önemlisi bu mu sence? Gerçekten salaksın. Jisung'u hala sevdiğinin pardon hala aşık olduğunun farkına var sonra gerçekleri öğren. Sonra teşekkür edersin bana."

Yeji'nin çıkacağını anladığımda hızla merdivenlerden aşağıya indim ve bahçede beni bekleyen Felix, Jisung ve Jungkook hyungun yanına gittim. "Kusura bakmayın bulamadım." 

"Sorun değil hadi gidelim." Hepimiz arabaya bindiğimizde arkaya oturmak istememle birlikte Jisung ve ben oturmuştu. 

Gözlerimi cama çevirdim ve olanları düşünmeye başladım olanları. 

Gözümün önünden gitmeyen tek şey bana nefret ile bakan bakışlarıydı. Bağırarak söylediği kelimeler deşiyordu sanki. O kadar kötü hissediyordum ki yok olmak istiyorum. Koparılmış ve yere atılmış bir çiçektim. Aylar önce solmuştum. Ümidim yoktu. Beş dakika önceye kadar sanırsam. 

Yeji'nin söylediklerini dinlemesini diliyordum sadece. Belki beni affedebilirdi. Ayrıldıklarını biliyordum. Duymuştum ve bencilce onun olmayı tekrar istiyordum. Eskileri düşününce gözlerimde yaşarmalar oluyordu. Bana gelirse saatlerce ağlayabilirdim. Gözlerine bakarak dokunmadan ağlayabilirim. Belki de beni dinler ve yine de dönmez geri. Bu daha çok yakar canımı. Bende tamamen vazgeçmiş olması.

İçimde ufak bir ümit yeşermişken onu geri kaybetmek istemiyordum. Kalbimden kırılan parçalar ağlamam için gözlerime batıyordu. Bunun en çok acı verici yanı da kalbimi kıranın da ve o kırık parçaları gözüme batıranın da o olması. 

 Hyungun evinin önünde durduğumuz zaman beklemeden arabadan indim. Gözlerimi kimseye göstermemeye çalışıyordum. Ama Jungkook hyungun anladığına emindim. Eve girdiğimizde lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım. Soğuk suyun yüzüme çarpması ile kendime geldim. 

Oturma odasında Jennie nona ile sohbet ediyorlardı. Moralimin düşüklüğünü belli etmemeye çalışarak gülümsedim ve yanlarına oturdum. Filmler izleyip oyunlar oynayıp eğlenmeye çalışmıştık. Yani ben çalışmıştım onlar gayet güzel eğlenmişlerdi. 

Jungkook hyung, Felix'i evine ve Jisung'u yurda bıraktı. Bu sırada bende odama çekilmiştim. Kalbimde hala okulda olanların acısı vardı. Gerçi benim kalbimde on ayın acıcı vardı  ve geçmezdi. Ne yapsam geçmezdi.

Odamın kapısı açıldığında yastığımdan başımı kaldırdım. Hyung geldiğinde tamamen doğruldum. Gülümsedi ve yanıma oturdu. 

"Anlat bakalım ne oldu bugün"

"Sınıfta onunla karşılaştım" Uzatmaya gerek yoktu anlamıştı zaten. "Bir şey dedi mi peki?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. Söylemeye gerek yoktu. Kendini bana çekerek sıkıca sarıldı. "Jisung'um atlat artık. Çok çektin at artık onu kalbinden. İndir onu o tahttan. Unutmalısın."

"Hyung çok zor, yapamıyorum. Gözümün önündeyken nasıl unutabilirim ki. O yüzü, anılarımız sürekli aklımdayken nasıl yapabilirim?"

"JUNGKOOK! BURAYA GEL" 

"Hyung, nona çağırıyor. Git hadi ben de uyuyacağım."

"Tamam. Ama bir şey olursa hemen çağır beni." Kafa salladım gülümseyerek. Odadan çıktığında ise kafamı tekrar yastığa koydum uyuma umudu ile. 

Bir süre sonra tam uykuya dalacağım sırada telefonumun bildirim sesi sıçramamı sağladı. 

+82********
Jisung?

I was alone | MinSungWhere stories live. Discover now