¹²

114 14 17
                                    

Yemeklerimizi yedikten sonra Jennie nona mutfağı toplarken Jungkook hyung ile ben oturma odasına geçmiştik. Hyung rahat bir şekilde kafasını koltuğa yaslamıştı. Ben ise göğsünde yatıyordum. Kolunu omzumun üzerinden atarak bana sarılmıştı bi nevi. "Evi beğendin mi?"

"Evet. Çok değiştirmişsiniz. Ama böyle daha iyi."

"Jennie dedi ki 'ben bir mimar olarak bu evde yaşayamam' dedi ve kendi düzenini kurdu. Ben sadece satın alma işleminde biraz yardım ettim."

"Çok güzel olmuş." Belinde ki kolumu kaldırıp dudağımla oynamaya başladım.

"Jennie, Minho'yu bilmediğinden pat diye öyle bir soru sordu. Onun adına özür dilerim." Hüzünlü sesi ile konuştuğunda kalbime bir şeyler oldu. Onun adını duymak bile kötü yapıyordu.

"Sorun değil hyung. Bilmiyordu nasıl olsa." Konuşmamın bitmesi ile kapı çalmıştı. Ben tam kalkacakken Jennie nonanın kapıya koştuğunu duymuştum bile.

Kapıdan gelen sevinç çığlıkları ile ayağı kalktım. "Ya hayır ya. Bu ikisi yan yana iken çok enerjikler. Benimkini sömürüyorlar."

Kapıya gitmeden önce Jungkook hyunga baktım. "Kim ki o hyung?" Gözlerini devirip ayağı kalktı ve beni kolunun altına aldı. "Nonanın sevgilisi."

Kapıya geldiğimizde Jennie nonanın yanında benden biraz uzun, sarı saçları belinin aşağısına kadar gelen bir kız vardı.

"Hoşgeldin." Dedi Jungkook hyung sadece. Ben ise meraklı bakışlarımla sırayla hepsinde gezdiriyordum gözlerimi.

"Seni gördüm ya pek hoşbulamadım ama neyse. Ee bu tatlı çocuk kim?" Bana bakarak gülümsediğinde aynı şekilde ona sevimli gülümsemelerimden birini sundum. "Sana bir ara bahsetmiştim ya Jisung diye. İşte bu o Jisung."

Şaşkınlıkla bana baktı. Anında yanıma gelip yanaklarımı sıkmaya başladı. "Yaa çok tatlısın ama sen."

Jungkook hyung beni geri çekip kurtarmıştı. "Chaeyoung rahat bırak çocuğu."

"Sus be. Kaç yaşındasın sen?" Diye sordu. Kendimi ister istemez küçük bir çocuk gibi hissetmiştim. Genellikle bu soruyu onlara sormaz mıydınız?

"17" dudaklarımın arasından çıkan sayı bir anda beynimde yankılandı. Bilmiyordum sebebini. Neden bir sayı kafamın içinde yankılanırdı ki.

"Çok miniksin. Bende 28 yaşındayım." Dudaklarımı birbirine bastırıp kafa salladım. "Neyse siz takılın benim Jisung'la işim var. Yukarıdayız."

Jungkook hyung beni merdivenlere yönlendirdiğinde neden yaptığını gayet iyi anlamıştım. Yeni yeni insanlarla tanışıp anında kaynaşamıyordum. İster istemez gerilmiştim. O da bunu çok iyi anlamıştı.

Yukarı çıktığımızda merdivenlerin başında durdurdum hyungu. "Ben biraz uyumak istiyorum." Bana döndüğünde kafa salladı. "Nasıl istersen. Her zaman ki kaldığın odayı Jennie nona hazırlamıştı."

"Tamamdır hyung." Yavaş adımlarımla odaya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda çok düzenli bir oda karşıladı beni. Yatağın o rahat duruşu bile beni kendine çekiyordu. Resmen gel uyu diyordu.

Yavaşça yatağa oturdum. Kıyafetlerim yurttaydı. Yarın almalıyım onları.

Uzandığımda beyaz tavan ile karşılaştım. Aklıma tanıştığım kişiler geldi bir anda. İster istemez yanlarında çok geriliyordum. Bana ne kadar yakın davranmaya çalışsalarda garip hissediyordum.

Kafamda ki düşüncelerimi susturamamaya başlamamla yattığım yerden kalktım odada ki başka bir kapıyı açarak lavaboya girdim. Suyu açıp önce yüzümü yıkadım.

Soğuk suyun yüzümle temas etmesi beni sakinleştirmek yerine daha kötü yapmıştı. Nefes alış-verişlerim hızlanmıştı. İlaçlarım tam olarak nerede bilmiyordum.

Lavabodan ve odadan sakinleşerek çıkmaya çalıştım.

Jungkook hyungun odasının çokta uzak olmamasına o an şükrettim. Hızlı olmaya çalışıyordum. Daha da kötü olmak istemiyordum.

Hasta olmak canımı öylesine yakıyordu ki. Ama sorun hasta olmak değildi. İnsanlar bunu öğrendiğinde yüzlerinde ki acı ifadeyi görmek kavurdu beni. Nefret ediyorum bundan.

Hyungun odasına ulaştığımda kapıyı açmamla daha tutmadı bacaklarım beni. Anında içeri doğru yığılırken gördüğüm şey Jungkook hyungun yataktan acele ile kalkmasıydı.

Gözlerim kapandığında yanıma geldiğini hissettim. Ardından sanki tüm duyularım, hislerim, her şeyim alınmış gibi hissedemedim hiçbir şeyi.

Ama sanki o anlık birşey gibi 5 dakika kadar sonra -o kadar sürdüğü sadece bir tahminimdi- açtım gözlerimi.

Jungkook hyung beni yatağına yatırmıştı. Sakinleşmiştim.  Nefes alırken zorlanmıyordum. Kafamda bir sürü konuşan ses yoktu.

Jungkook hyung uyandığımı görünce çıkmaya kalktığı odadan çıkmadı. Hemen yanıma çöktü sadece.

"Jisung? İyi misin?" Kafa salladım gülümsemeye çalışarak. "Çok şükür" diyerek aniden sarıldı. Tek elimi kaldırıp sırtına koyabildim yavaşca. Çok durmadan geri çekildi ama elleri hala üzerimdeydi.

"Ne oldu bir anda?"

"Kriz geçirmeye başladım. Nefes almalarım zorlaşınca ilaçlarımı sormak için geldim. Ama neden bayıldığımı bilmiyorum." Yavaşça konuşarak söylemiştim.

"Off önceden söylemeliydim sana ilaçlarının yerini. Çok özür dilerim. Çok aptalım lanet olsun." Kendini suçlamaya başladığında tek elimi omzuna koydum.

"Hayır hyung. Senin suçun yok ki nerden bilebilirdin. Daha hastaneden yani çıkmış sayılırım. Hem unutmuş olabilirsin. İnsanlık hali. Bak iyiyim geçti."

Yavaş hareket ederek doğrulup yatak başlığına sırtımı dayadım. Azıcıkta yana kayarak yanıma oturması için işaret ettim. Hyung hemen oturduğunda kolumu gövdesine sararak kafamı göğsüne koydum. Kolunu omzumun etrafından geçirerek bana sardı.

"Hyung benim için en iyisini yapıyorsun zaten. Bir ilacı söylemeyi unuttun diye kendini asla suçlama." Saçlarımı öptüğünde daha da sokuldum göğsüne.

"Jisung'um seni o kadar çok seviyorum ki. Tek bir kılına zarar gelmesinden korkuyorum. Koruyup kollamak istiyorum. Seni oradan uzun zamandır çıkarmak için uğraştım. Akrabası olmadan olmaz dediler. Evlatlık için başvurdum aranızda 16 yaş ve fazlası olmalı dediler. Yapamadım bir türlü."

"Biliyorum hyung. Çok teşekkür ederim. Asla hakkını ödeyemem."

"Sağlıklı olduğun sürece ödersin. Sana bir şey sormak istiyorum." Sorması için kafa salladım.

"Biliyorum daha önce sordum. Hatta ısrarla reddettin. Ama gerçekten bunu çok istiyorum. Oradan çıktıktan sonra benimle yaşa. Biriktirdiğin paran kenarda dursun."

"Hyung biliyorsun bunu ben kabul edemem. Bana çok fazla destek sağlıyorsun. Daha fazlası olamaz ki. Param var şuan güzel küçük bit ev tutarım yaşarım."

"Jisung'um olmuyor ama böyle. Lütfen. Ben senin yanımda olmandan çok mutlu oluyorum. Benim kardeşimsin sen. Bana hiç bir zaman yük olmadın ve olmayacaksın. Kafanda hep bu var. Çıkar bunu. At o kafadan... Bak ev kocaman tek Jennie nona ve ben varız. Sen asla ve asla fazlalık olmazsın. Küçücük bir evde bile olsak olmazsın. Sen benim en değerlimsin."

Dolmuş gözlerimden bir yaş akıttığımda kafamı kaldırıp hyunga baktım.

"Her zaman bana bir abi veya baba oldun. Seni çok seviyorum hyung. Şimdilik bu konuyu düşünmek için kenara bırakmak istiyorum." Ellerini yanağıma çıkarıp yanağımdaki ıslaklığı sildi. Anlıma küçükmbir öpücük kondurdu ve beni kendine çekerek sarıldı.

"Ve asla bahsetmesende biliyorum. Onu çok düşünüyordun. Vazgeçmeni çok istiyorum. Artık aşk acısı çekmeni istemiyorum. Ama tabii dememle pat diye geçecek bir şey değil. Sadece çok düşünmemeye çalış tamam mı?" Sakince kafa salladım.

Jungkook hyung olmasa ne yapardım bilmiyorum.

I was alone | MinSungWhere stories live. Discover now