Bölüm 2 - Sağır Kurşun

47.9K 1K 358
                                    

Arabadan inen yüzü çok yakından tanıyordum. Şahin! Kuzey'in şoförü, yakın korumasıydı. Belindeki silahı çıkarıp ön cama doğrulttu.

Alaz başımı tutup torpidoya doğru eğerken bağırdı "sakın kafanı kaldırma!". Korkudan başımla onayladım sadece. Duyduğum silah sesiyle ön cam paramparça olup üzerimize yığılırken Alaz tekrar bağırdı.

"Aden arabadan inip ters yöne doğru koşacağız, anladın mı? Anladıysan başını salla".

Gözyaşlarım akarken başımı salladım hızla ve kilitli kapıyı açıp hızla indim. Kapıyı açık bıraktım ve koşmaya başladım. Var gücümle koşarken Alaz'ın yanımda olmadığını fark ettim. Bir an arkamı döndüğümde Şahin'in silahının Alaz'ı hedef aldığını gördüm. Tek suçu beni korumak olan masum, gencecik bir adam benim yüzümden zarar görecekti. Buna izin veremezdim!

Ters yöne doğru koşmaya başladım. Yanlarına vardığımda Alaz yüzüme öfkeyle bakarken Şahin telefonunu çıkarıp birini aradı. 

"Abi, Aden yenge burada. Bahsettiğin lavuk yanında icabına bakıyorum. Yengeyi yarım saate getirmiş olurum" deyip kapattı.

Tüm gücümü toplayıp bağırdım "Şahin indir o silahı! Bırak gitsin adam, hiçbir suçu yok sadece şiddet gördüğümü düşündüğü için yardım etmeye çalıştı. Ben geleceğim seninle" deyip Şahin'e doğru bir adım attım.

Alaz bağırdı "Aden sakın! Saçmalama ne yaptığını sanıyorsun?".

Şahin güldü "yenge abim leşini önüme sereceksin dedi kusura bakma. Yoksa seni mi kıracağım ama biliyorsun, emirlerinin uygulanması konusunda katıdır". 

Silahın emniyetini açtığında Şahin'in yanına gittim. Boynumdaki asılı çantada ne olur ne olmaz diye taşıdığım ruj şeklindeki şok cihazını çıkardım. 

Kendimi toparlayıp "tamam anahtarları verir misin ben bir yüzümü gözümü düzelteyim arabada gitmeden. Kuzey beni böyle dağılmış görürse sana ne yapar eminim tahmin etmen çok zor değildir" dedim.

Dönüp Alaz'a baktığımda yüzünde anlam veremediğini gösteren bir ifade vardı. Şahin anahtarları çıkarmak için silahı indirip elini cebine soktuğunda şok cihazını boynuna bastırdım. Kıvranarak yere düştü, elinden düşürdüğü silahı ayağımla uzağa iterken Alaz'a hadi dercesine elimi salladım.

Aynı anda koşmaya başladık. Nereye gideceğimizi, ne yapacağımızı bilmiyorduk. Bir an önce buradan kurtulmamız lazımdı. 

Nefes nefeseyken Alaz "bir an gerçekten gideceğini düşündüm biliyor musun?" dedi.

Nefesim tıkanmışken kıkırdadım "mahalle yanarken kim taranırmış bilirsin değil mi? Merak etme taranmayacaktım" deyip gülmeye devam ettim. Cümlem bittiğinde oda sesli bir kahkaha attı. Biraz sonra ölebilecekken fazla neşeli değil miyiz?

Karanlık sokaklarda dakikalarca koştuk. Issız bir sokağa geldiğimizde çömelip duvarın arkasına saklandık. Cebinden telefonunu çıkarıp birkaç tuşa bastıktan sonra kulağına götürdü. Kısa bir sessizliğin ardından "konum atacağım yere hemen gelmeniz gerek" dedi. 

Dönüp korku dolu gözlerle ona bakarken ellerimi saçlarıma geçirdim. "Özür dilerim ne diyeceğimi bilmiyorum gerçekten. Benim yüzümden başına gelenlere bak" artık daha fazla tutamadım gözyaşlarımı. 

Ellerini uzatıp yaşlarımı silerken "sessiz ol ve saçmalama lütfen. Bu tamamen benim tercihimdi, tabii bu şekilde gelişeceğini ikimiz de tahmin edemezdik ama olsun. Sakin ol birazdan gelip alacaklar bizi" deyip eğilip sokağı kontrol etti. 

"Geliyor duvardan atlayabilir misin?" diye sordu.

"Denerim" dedim korkuyla. Yanımızdaki duvarın üzerine bir çırpıda çıkarken elini uzatıp beni de çekti. Tam çıktığım anda dengemizi kaybedip birlikte yere düştük. Üzerime düşen Alaz'ın verdiği ağırlıkla tam bağıracaktım ki elini ağzıma kapattı. "Sessiz ol, sen bizi yakalatmaya mı çalışıyorsun?" diye sordu gülerek.

YEKVÜCUT Where stories live. Discover now