Bölüm 33 - Yangın Adamın Ateşi

16K 733 759
                                    

Selam minik kızlarım ♡

400k için hepinize teker teker teşekkür ediyorum. Okuyan gözlerinizden, kalbinizden öpüyorum ♡

Bu arada sevgililer gününüz kutlu olsun aşklarım 🥳

Daha fazla uzatmadan bölüme uğurluyorum çok öpüldünüz ♡

                                           🌼

Alaz Ahlas Arcaoğlu'ndan...

Israrla çalan telefonumu açarak zaman kaybetmek istemiyordum. Bir an önce minik kızımı kurtarıp göğsüme saklamak istiyordum. Navigasyona göre 4 dakikalık mesafemiz kalmıştı fakat her dakika bana bir asırdan beterdi. Geçen her salise benim aleyhime işliyor, ruhumdan bir parçayı da söküp yanında götürüyordu.

Pars'ın telefonu çalınca benim aksime o hemen cevap verdi. 

"Efendim Ilgaz? Evet yanımda araba kullanıyor o yüzden açamıyor. Aden'in tutulduğu yere çok yakınız" 

"Ne diyorsun Ilgaz sen? Emin misin? Tamam ben Talat amcaya adresi vermiştim" deyince meraklı bakışlarımı yüzüne diktim.

Pars tedirgin bir ifadeyle "Ilgaz kaydı dinlerken silah sesi duymuş" dediğinde binlerce bıçak saplandı kalbime. Allah'ım lütfen ölmesin, yalvarırım ölmesin..

Pars'a dönüp aceleyle telefonumu vererek kaydı açmasını istedim. Aden'in yaşadığından emin olmam gerekiyordu. 

Kulaklarıma dolan hıçkırık sesi içimi titretti. Ağlıyordu! Yemin ediyorum döktüğü her gözyaşı için ayrı ayrı hesap soracak, o şerefsizin canını bizzat ellerimle alacaktım!

Aden titreyen sesiyle konuşmaya başladığında  "Kazanamayacaksın Rasim çünkü beni öldüren sen değil bu kurşun olacak. Çok dua etmiştim Allah'ım ya beni Alaz'a buldur ya da canımı al diye sanırım yine duydu beni" deyince ruhuma bir acı çöreklendi. Vurulmuştu, kan kaybediyordu! Kaybetme korkusunu tüm hücrelerimde hissediyordum...

Issız ormanın ortasındaki küçük depoyu gördüğümde yavaşlayıp farları kapattım ve arabayı durdurdum. Kapının önünde yaklaşık 10 kişi vardı. Muhtemelen silahlılardı ve bizden sayıca üstünlerdi. 

Telefonum tekrar çaldığında diğer seferlerin aksine bu kez cevap verdim. Arayan babamdı.

Telaş yüklü sesiyle "Oğlum gelmek üzereyiz sakın bir delilik yapayım deme. Ambulansta yolda merak etme kurtaracağız Aden'i lütfen onu da kendini de tehlikeye atacak bir şey yapma" dediğinde net bir şekilde "Özür dilerim baba. Aden kan kaybediyorken ben burada oturamam" diyerek telefonu kapatıp arabadan indim. 

Pars arkamdan indiğinde beni engellemeye çalışacağını düşünüyordum fakat o da en az benim kadar gözünü karartmıştı. Pınar'dan sonra Aden'i de kaybetmeye tahammülü yoktu. Bense onu kaybetme ihtimaliyle bile boğuluyor,çektiğim hiçbir nefesi ziyadesiyle ciğerlerime indiremiyordum.

Ağaçların arasından dolanarak deponun arkasına geçtik. Duvara yaslanıp arka tarafı kolaçan ettiğimde 2 adam vardı arka tarafı bekleyen ve bu şimdilik iyiye işaretti. Dönüp Pars'a "iki kişiler silah kullanmalarına izin vermemeliyiz. Bütün hepsini başımıza toplarsak baş edemeyiz" dediğimde usulca başını sallayıp derin bir nefes aldı. 

Adamlar kendi aralarında muhabbet ederken sessizce yaklaşıp "pişşt" dediğimde ikisi de hızla dönüp bana baktı. Pars adamlardan birini kafa atıp yere düşürdüğünde ben de payıma düşeni birkaç yumrukla yere serdim. Adamın silahını alıp  kabzasıyla başlarına vurup bayılttım. Bize arıza çıkarmamaları gerekiyordu. Adamları sürükleyerek kuytu köşeye taşıdığımızda artık içeri girmemiz için hiçbir engel yoktu.

YEKVÜCUT Where stories live. Discover now