Bölüm 8: Ay ışığının dansı.

113 26 4
                                    

   İyi okumalar.

   -İçmeden sarhoş olmuş iki saf ruh, gülüşüyorlar ay ışığının az da olsa vurduğu odada.

-"Louis, iyi misin sen?"

   Gözlerini kırpıştırıp bana baktı. Konuşmaya çalıştığında, onu tokatlayarak ayılttığımdan kıpkırmızı olmuş yanağının acısıyla yüzünü ekşitti. Onu yerden acilen kaldırmam gerekiyordu çünkü başı dizlerimin üzerinde olsa da geri kalan bedeni boylu boyunca soğuk mutfak zemininde uzanıyordu.

-"Başından beri, sen miydin?"

   Uyandığı anda sorduğu soruyla gülümsedim.

-"Ne o beğenemedin mi?" dedim alay edercesine.

-"Çok beğendim." 

   ***

-"Şimdi çıkacağım ve geldiğimde giyinmiş olacaksın, tamam mı?"

   Başını salladı. Yanından ayrılmama izin vermiyordu fakat giyinmesi gerektiğini bildiğinden usulca başını öne eğdi. 

-"Kapının önünde olacaksın, değil mi?"

-"Seslenirsin."

   Çıktım ve kapının önünde dikilmeye başladım. Yaklaşık bir saattir her yolu deneyip ayıltmaya çalıştığım dostum, kendini benim dışımda herkese kapamıştı. Yirmilerindeki adam küçük bir çocuğa dönüşmüştü gözlerimin önünde. Tam olarak kendinde değildi fakat söylenenleri anlıyor ve cevaplayabiliyordu. Gün boyu konuştuklarımızdan çıkardığım kadarıyla çocukluğunu pek güzel geçirmemişti o yüzden böyle davrandığı için kızamıyordum fakat, bir çocuk için bile çok gevezeydi! Asla susmuyordu, sürekli bir şeyler anlatıyordu ve sadece odaya başka biri girdiğinde durgunlaşıyordu. 

   Bu haline tek benim tanıklık etmem bile onu utandıracağı için başkasını çağırmamıştım. Beraberce bu geceyi atlatırsak ertesi gün daha iyi olacağına inanıyordum. En azından ümidim vardı çünkü arada uyuyor, ne kadar uzun süre uyursa bir sonraki uyanışında o kadar kendine gelmiş oluyordu. 

-"Giyindim!"

   İstemsizce gülümsedim. Pek fena değildi çocuk Louis'le vakit geçirmek. Defalarca kez onu yanlış anlamama sebep olduğu için özür dilemişti fakat yine de fena değildi.

-"Pekala, giriyorum."

   Girdiğimde üzerinde Francois'nın gecelikleriyle yatakta oturuyordu. Francois dışında tüm ev halkı Louis'in sadece çok yorgun olduğu için zaman ayırıp içeri gelemediğini düşünüyordu. O uyurken herkese yemek bile yiyemeyecek kadar yorgun olduğunu ve yukarıya dinlenmeye gittiğini söylemiştim. Onlar da anlayışla karşılamışlardı, Valera dışında. 

   O anlamıştı. Bende içi rahat etsin diye, bir kereliğine onu Louis'in uyuduğunu ve gayet iyi olduğunu anlaması için misafir odasına götürmüştüm. Kendi gözleriyle görünce sakinleşmiş ve aşağı inmişti. 

-"Senin için siyah bir gecelik bulamadığımız için üzgünüm, mürdüm de pek fena durmadı." dedim gülerken.

   Elinde bana vermiş olduğu ama anlık telaşla şifonyerin üzerine bıraktığım mektubu tuttuğunu fark ettim.

-"Okudun mu?"

-"Henüz değil, okumamı hala istiyor musun?"

-"Evet." 

   Uzandı ve üstünü örttü. Uykusu sonunda gelmişti anladığım kadarıyla. Ben de yerdeki şilteye yerleştim. Sırtımı şifonyere verip elime mektubu aldım. Katlı yerlerinden özenle açtığımda kucağıma bir iki kağıt daha düştü, iç içeydiler. Sayfalar özenle doldurulmuştu, el yazısı ise küçük ve zarifti. 

SilvaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin