Bölüm 19: Sen, sensin işte.

80 6 2
                                    

   İyi okumalar.

   -Belki de yaktığımın iki katı değil, yaktığımı sandığım kadar yanıyorum.

-"İlk çıktığımda seni göremedim." diye seslendim içeri doğru, giysilerimi değiştirirken. "Arkamdan çıkmasaydın geri dönecektim oraya."

   Bir süre ne demesi gerektiğini düşündü sanırım. Üzerimdeki sabahlık gibi olan geceliği giymeden evvel sargı bezlerini çıkardım, ağrı sızı kalmamıştı omzumda.

-"Soldaki yollardan birine girmeyi defalarca düşündüm ama yapmadım. Yangın büyür diye sağ taraftaki yolları kontrol ettim."

-"Bir şey çıktı mı o taraftan?"

-"Yangına yakın olan yoldan bir şey çıkmadı ama en uzaktakinde başka bir kedi vardı. Ne olur ne olmaz diyerek çıkardım oradan onu. Onu uzaklaştırıp geri döndükten sonra seni görmeseydim kafayı yerdim muhtemelen."

-"İyi denk getirmişim o halde."

   Bir süre ikimiz de konuşmadık, giyinmiştim ben de fakat öylece dikiliyordum odanın ortasında.

-"Sana hala kızgınım ama kızgın değilim de."

-"Neler olduğunu anlatsam kızgın olmazdın." dedim. Bir süre düşünüp vazgeçtim sonra bu düşünceden. "Üzgünüm, daha çok kızardın sanırım."

-"Odadan odaya mı konuşacağız?"

   Derin bir nefes alıp verdim, çoktan giyindiğimi fark etmişti.

-"Hala duman kokuyorum."

-"Sence bu önemsenecek bir şey mi şu an? Ayrıca kedi neden gelmiyor? O da mı kokusundan şikayetçi?"

   İstemsizce güldüm.

-"O bacaklarıma sürtünmekle meşgul. Onu yıkadığın için teşekkürler bu arada, acı dolu geçmiş olmalı."

-"Yıkadım denilemez, sadece temizlendi biraz. Ona bir isim verdin mi?"

-"Hayır, ona bir isim verirsem bağlanırım diye korkuyorum."

-"Neden bağlanmayasın?"

-"Bilmiyorum, doğru düzgün bakabilir miyim emin değilim."

   Topallayarak içeri geçtim. Louis koltukta arkasına yaslanmış oturuyordu değiştirdiği kıyafetleriyle. Kedi benimle birlikte içeri adımlarken onu görünce koşarak üzerine atladı. Yorgun gülümsemesinden bunun hoşuna gittiğini anlıyordum. Evine gelene kadar kediyi kucağına almak için kırk takla atması da yardımcı olmuştu tabii bunu anlamama.

   Kedi dizinin üstüne kıvrılınca onu koltuğa bıraktı ve ayaklanıp yerine oturmamı işaret etti.

-"Kızacağıma inanıyorsan hiçbir şey anlatma fakat bu ayağın nasıl bu hale geldiğini anlatsan iyi olur yine de." dedi yere çömelirken.

   Gösterdiği yere oturduğumda kedi bu sefer benim dizlerimin üzerine kıvrıldı. Üzerimdeki siyah sabahlığın kumaşı hoşuna gitmiş olmalıydı. Onu rahatsız etmemeye çalışarak oturduğum yerde dikleştim ve suç işlemiş bir çocukmuşçasına Louis'in gözlerine baktım.

-"O yanan taraftaydı, ben de onu oradan almak için ceketimi başıma aldım. Ona yaklaştığımda da kaçmaya başladı ve kısa bir kovalamacanın ardından önce onun önüne, sonra da benim ardıma yanan dal parçaları düşünce benden kaçmayı bıraktı."

   Louis merakla yüzümü inceledi bileğime bakmayı bırakıp. Sözlerime devam ettim.

-"Oradan çıktık fakat arkamızda da yangın vardı önümüzde de... Sonuç olarak yola devam etmek zorunda kaldık. Tam kurtulacağız derken de önüme son bir dal düştü, ayağım takıldı ama düşmemeye çalıştığım için bu hale geldi." dedim tüm dürüstlüğümle açıklama yaparak.

SilvaWhere stories live. Discover now