12

978 82 13
                                    

Yoongi

"Pekala ben yapamayacağım sanırım."

"Ne? Saçmalama hyung. Hadi."

"Jungkook ciddiyim yapamam. Çok gerildim. Diyemem ben."

"Yaparsın yaparsın."

"Ya yapamam diyorum. Hem sevmez ki beni o. Çok çirkinim ben onun için." (biası yungi olan ben bundan sonrasını çarpılarak yazıyorum)

"Of hyung... Çocuk musun sen ha? Hadi!"

"Saçmalarsam eğer yardım edeceksin ama söz ver."

"Söz hyung söz."

Gerginlikle oflayıp terleyen ellerimi pantolonuma sürttüm. Taehyung ve Jimin bahçede ki büyük elma ağacının altında oturmuş sohbet ediyorlardı. Jiminin üstünde sade açık pembe bir elbise vardı. Ve o kadar zarif görünüyordu ki. Hafif esen rüzgar sarı saçlarını okşar gibi havalandırıyordu. 

"O saçları ben okşamak isterdim..."

"O zaman kaldır kıçını da gidip konuşalım artık."

Ne? Sesli mi düşündüm yoksa? Neyse bozuntuya verme Yoongi.

"Sen nasıl böyle sakin kalabiliyorsun ya?"

"Sakin olduğumu kim söyledi?"

"Davranışların?"

"Sakin değilim. Ellerim şuan nasıl terliyor bilemezsin."

"Ben...off demeye utanıyorum ama daha önce hiç bu kadar heyecanlanmamıştım..."

"Biliyorum hyung. Ama eğer şimdi cesaretli olursak gelecekte çok mutlu olabiliriz. Sadece itiraf etmeliyiz."

"Peki..."

Ikimizde derince nefes alıp birbirimize baktık. Bakışlarımızla hazır olduğumuzu belirttikten sonra büyük ağacın altında oturan iki güzel omegaya ilerledik. Bizleri farkettiklerinde hemen ayaklanıp önümüzde eğildiler. Ama ben bu saygıyla eğilme işinden Cidden bıkmaya başlamıştım.

Jm "Bir emriniz mi vardı efendim?"

"Hayır biz... sizinle konuşmak istiyoruz."

Bunu dediğim an ikisinin de yüzünde gözle görülür bir gerginlik oluşmuştu. Onlar bir sey demeyince Jungkook konuştu.

"Çardağa geçelim mi?"

Başlarını usulca salladiklarinda onlara öncelik tanıdık yürümeleri için. Önce birbirlerine baktılar ardından önümüz sıra yürüyerek çardağa geçtiler.

Döndümüz de oturunca onlar da karşımızda başları eğik şekilde duruyorlardı. Gergin ya da korkmuş hissediyorlardir şuan eminim ki.

"Bu diyeceğimizden sonra lütfen çok iyi düşündükten sonra bize cevap verin lütfen. Olur mu?"

Başlarını sallamışlardı.

"Şu ki biz sizden hoşlanıyoruz."

Ikisi de bize başlarını kaldırıp şaşkın bakışlarla baktılar. Ve bundan sonrasında Jungkook bir sey demedi. Onlar da dememişti. Ortada sinir bozucu bir sessizlik oluşmuştu.

"Biz...ne diyeceğimizi gerçekten bilmiyoruz."

"Şimdi birşey dmeek zorunda değilsiniz. Iyice düşündükten sonra bize cevabınızı verin lütfen. Ve... eğer cevabınız olumsuz olursa endişelenmeyin size bir sey yapmayız. Bizi seçmeniz için zorlayamayız sizi. Eğer sevmezseniz köylerinize geri dönebilirsiniz. Kabul ederseniz eğer sizi mutlu etmek için her şeyi yapabiliriz."

Niye bu kadar endişelendin ki salak Yoongi? Sana hayır demedi daha.

Jiminin bana baktığını farkettiğimde bende ona baktım. Kafası karışık duruyordu. Biraz da endişeliydi.

"Peki... Bizi kimin sevdiğini sorabilir miyim?"

"Ben seni seviyorum. Yoongi de Jimini."

Şimdi de utandım. Gerçekten salağım ben...

Jungkookun cümlesiyle ortada yine o sessizlik oluşmuştu.

.
.
.

Konuşmamız üzerinden 2 gün geçmişti. Ve hala bir cevap gelmemişti. Acaba red mi ettiler bizi? Red etseler söylerlerdi ama.

Ama ya korktukları için demedilerse? Iyi de onlara korkmaları gerektirecek bir sey olmadığını söylemiştik zaten. Ama yine de korkmuşta olabilirler...

OFFFF

"Iyi misin oğlum?"

Babam gelmişti yanıma. Ne demeliyim ki şimdi?

"Iyiyim baba."

"Hmm... babaya yalan he? Bu kötü birşey evlat."

Yalan söyleyemeyen salak ben yılların birikimine sahip babasına yakalandı.

Babam yanıma oturdu sonra.

"Hadi anlat ne sıktı canını?"

"Sey... Ben aşı- hayır hayır birinden hoşlanıyorum."

"Biliyorum."

"Sonra iki gün ön- biliyor musun?"

"Jimin değil mi?"

"Şey evet."

"Hareketlerin apaçık onu sevdiğimi gösteriyordu zaten oğlum."

"Oh..."

"Ee iki gün önce diyordun?"

"Ben ve Jungkook onları sevdiğimizi itiraf ettik iki gün önce. Onlara cevaplarını iyice düşündükten sonra vermelerini söyledik. Sonra eğer cevapları hayır olursa sorun olmayacağını korkmamaları gerektiğini söyledik."

"Hmm... pekala sen hiç iyi düşündüm mü?"

"Neyi?"

"Jimini gerçekten sevip sevmediğini."

Oh. Güzel soru.

"Doğrusu oturup bunun üzerine çok düşünmedim. Fakat... ona karşı boş olmadığımı biliyorum. O beni mutlu ediyor. Hep yanında olmamı istememe sebep olacak güzel bir enerjiye ve... gülümsemeye sahip. Onu hep görmek istiyorum. Daha yakın olmak istiyorum. Yani... bence seviyorum."

Babam gülümsemişti.

"Sevdiğini biliyordum zaten. Az önce onu anlatırken dudaklarından gülümseme düşmedi hiç. Seni gülümserken çok görmem. Hep somurtur durursun. Fakat o çocuk seni gülümsetiyor. Onu anlatman bile seni böyle gülümsetiyorsa daha yakın olsanız kim bilir nasıl olacaksın. "

Babamın dediği şeylere neden utandım ki ben şimdi?

"Onlara dediğiniz şeyleri iyi ki demişsiniz. Uzun zamandır buradalar ve diğer omegalardan sadece ikisi kaldı. Doğal olarak kendilerine ne olacağını  merak ediyorlardır."

Başımı sallayarak onayladım onu.

"Peki senin canını sıkan ne tam olarak onu anlayamadım."

"2 gün önce konuştuk onlarla fakat daha bir cevap vermediler. Diyorum ki acaba red ettiler de cevaplarını söylemeye mi korkuyorlar."

Cümlem bittiği zaman babam gülmüştü. Komik birşey mi dedim ki ya?

" Oğlum bu konu 2 günde düşünülüp karar verilecek bir konu değil. Boşuna sıkma canını. Biraz daha zaman ver ona."

"Haklısın..."

Sabırsızlığım tuttu işte...

Green Angel ~ Taekook / Yoonmin ✔️Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora