19

470 49 1
                                    

Ertesi gün

Yoongi

Gözlerimi açtığımda sedyede yatıyordum. Gözlerimi...açtığımda dedim fakat bir gözümü açamadım. Elimi sol gözüme götürdüğümde sargılı olduğunu farkettim. Ne yani kör mü oldum ben simdi!

Etrafıma baktığımda kimse yoktu çadırda. Doğrulmaya çalışınca kolum acımıştı. Ve o anda farketmiştim ki kolumda saygılıymış.

Sakat kalmanın tam sırasıydı Yoongi aferin...

Zorlukla doğrulduğum sırada Jungkook girmişti içeri.

"Hyung!"

Beni gördüğü an yüzü gülmüş ve hemen yanıma gelmişti. Yanıma oturup beni inceledi.

"Canın acıyor mu?"

"Biraz kolum acıyor onun dışında bir sorun yok. Ve... Ben kör mü oldum Jungkook?"

"Hayır hyung. Sadece yüzünü kılıç sıyırmış. Çok ciddi bir sey yok."

Rahatlamayla başımı salladım.
"Sen nasılsın kardeşim?"

Jungkook gülümsemişti kardeşim diyince.

"Önemli birseyim yok merak etme beni."

"Peki savaş?"

"Destek ordu geldi. Kim krallığı da katıldı bize. Şuan kazanıyoruz."

"Ah çok şükür..."

"Açsın değil mı hyung? Sana yiyecek bir şeyler getireyim mi?"

"Olur acıktım."

Jungkook hızlıca kalkıp çadırdan çıktı. Biraz sonra elinde birkaç yiyecekle geri dönmüştü.

"Besin stokumuz git gide azalıyor. Birkaç güne kazanmazsak tamamen bitecek ve aç kalacağız."

Al sana yeni bir sıkıntı...

Jungkook elindekileri bana yedirmişti. Verdiği suyu da içtikten sonra dışarıda ki sesler de artmıştı. Biraz sonra ise birkaç asker yaralı olan askerleri sırtlanmış şekilde getirilmişti çadıra.

"Oh. Prensim uyanmışsınız. Yaranıza bakayım."

"Beni boşver asker. Onları iyileştir."

Ben hemen az önce yattığım sedyeden yaralı olan askerlerden birini yatırsınlar diye kalktım.

"Yatır buraya."

Asker sırtında ki yaralı askeri dikkatlice sedyeye yatırınca sağlıkçı olanlar hemen onların tedavilerine başlamıştı.

"Hyung. Ben geri dönüyorum."

Jungkooka baktım. Tanrım... küçük kardeşimle birlikte benimde orada olmam gerekti!

"Dikkatli ol olur mu?"

Jungkook bana gülümseyip başını salladı. Onun yerde ki kılıcını ve zırhını alıp çadırdan çıkışını seyrettim. İçim içimi yiyordu.

Arkamda canlarının acısıyla inleyen askerlerimi duyunca onlara baktım.

"Benim yapabileceğim bir şey var mı?"

"Aslında evet var efendim. Ben burayı dikerken sizde diktiğim yerde ki akan kanları silmelisiniz. Kan aktıkça dikeceğim yeri görmek zorlaşıyor."

"Anladım."

Hızlıca -kolumun izin verdiği kadar- yerde ki tasa su doldurup temiz bir bezi ıslattım ve askerimin yanına, yere oturdum. Sağlıkçı olan asker diktikçe bende akan kanları hızlıca sildim. Yaklaşık yarım saat sonra iş hallolunca elimde ki bezi iyice yıkayıp sıktım. Az önce dikilen askerin alnında ki, boynunda ki ve göğsünde ki terlerim sildim. Onunla işim bitince aynısını diğer yaralı askere yaptım. Onunla da işim bitince kalktım ve tasta ki suyu döküp sedyede öylece yatan askerlerime ve yorgunlukları yüzlerinden okunan sağlıkçı askerlerime baktım. Çadırdan dışarı baktım sonra. Her yer toz duman içindeydi. Yerde akıtılmış kanlar ve ölü atlar. Hüznüm ve sinirim artıyordu git gide.

Green Angel ~ Taekook / Yoonmin ✔️Where stories live. Discover now