"Louis'den Harry"

1.6K 107 287
                                    

Louis

Ruh eşinin varlığına inanır mısınız?

Ben bu fikri seviyorum. Yani bir yerlerde bir kişinin sonsuza dek size ait olduğunu, birbiriniz için olduğunuzu bilmek..

Onun olduğum gibi benim için olan zarif ruhu izlemeye devam ederken dudaklarım yumuşak bir gülümsemeye kapılmıştı bile. Kot kaprisi ve siyah kova şapkasıyla dizleri üzerinde oturmuştu. Ara sıra dolgun dudaklarından dökülen tatlı kıkırtıları ve çiçeklerle ilgilenirken yanaklarını ısırmak istememe sebep olan şirin konuşmalarıyla izlemeye kapıldığım beden varlığıma işlemiş bir büyü gibiydi.

Ruhuma ve kalbime işlemiş olan bu büyü ise dünyamı yaşanır kılarken görüntü uzun zamandır değişmeyen bir sabitlikti.

Çiçekler dışında.

Bugünün çiçekleri sarı taç yapraklarının arasına dağılmış turuncuyla zarifçe bükülmüş olan Narcissus çiçekleriydi. Çiçekler solgun, zarif parmakların dokunuşlarıyla parlarken daha fazla dayanamadım. Dakikalardır dudaklarım tatlı teninden uzak, zihnim yasemin kokusunun yokluğundan bulanıktı.

Varlığımdan habersiz çiçeklerle paylaştığı kıkırtılarına her bir adımda daha da yaklaşırken kelimeler dudaklarımdan dökülmüştü bile.

"Beni unuttun." önünde dikilmeye başlarken yavaşça başını kaldırdı ve yeşilleri görmek için çıldırdığım mavilerimle buluştu.

Güzel yeşilleri uzun, kıvrımlı kirpikleri arasından mavilerime işlemeye başlarken ne yaptığını biliyormuşcasına parıldadı.

"Seni unutmam gibi bir durum söz konusu bile olamaz bunu bilmiyor musun?" yeşillerindeki ışıltılarla kalbim ritimlerini artırmaya başlarken gözlerimi ışıltılardan ayırmadan karşısına oturdum. Bunun üzerine hafifçe kaşlarını çattı.

"Pantolonun kirlenecek ve bundan hoşlanmıyorsun Lou." şapkasını geriye doğru çekiştirdim. Güzel yüzünü kapatmaya devam etmemeliydi.

Büyük haksızlık olurdu.

"Umrumda değil seni özledim." parmaklarındaki toprakları uzaklaştırmaya çalışırken mırıldandı.

"O kadar uzun zaman olmadı."

"Benim için çok uzundu." boğuk çıkan sesimle gözleri gözlerimi buldu ve dudaklarından küçük bir iç çekiş döküldü. Ardından öpmeye kıyamadığım pamuk yanakları pembeleşti.

"Kalbimi rahat bırak." ona doğru yaklaşırken fısıldadım.

"Ama bunu sevdiğini sanıyordum." boynuna doğru eğilirken yasemin kokusu etrafımı sarmaya başlamıştı bile.

Bir koku bir insan karşısında bu kadar boynu bükük olabilir miydi? Yumuşacık teninden yükselen aromatik koku keskinliğini kaybedip kiminle olduğunu bilircesine tatlılaşmaya başlıyordu.

Burnumu boynunda gezdirip yumuşacık tenini öpüp geri çekildim.

"Lou?"

"Küçük perim." dudaklarım çenesini bulurken bu kez şapkasını çıkardım. Çikolata tonundaki saçları serbest bırakılışla rüzgâra karışırken dudaklarım kıvrıldı.

Rüya gibiydi.

"Çok güzelsin." dudakları utangaç bir gülümsemeyle kıvrılırken gözlerini kırpıştırdı.

"Bebeklerimize baktın mı?"

"Hâla uyuyorlar. Chris yanlarında hem." başını hafifçe sallayıp çiçeklerle uğraşmaya geri dönerken dudaklarımı birbirine bastırdım.

LOVE IN THE DARKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin