"Yirmi Bir Gram"

3.1K 253 538
                                    

Altı Ay Sonra

Harry

Kaç hayat yaşarız? Kaç kez ölürüz? Ölüm anında hepimizin yirmi bir gram kaybettiğimizi söylerler. Yirmi bir grama kaç yaşam sığar? Ne kadarı kaybolur? Yirmi bir gram ne zaman kaybolur? Ne kadarı onunla gider? Geriye ne kadarı kalır?

Yirmi bir gram...

Beş madeni para ağırlığı, bir kurşun ağırlığı, bir çikolata parçası...

Yirmi bir gram ne kadar eder?

Bilmiyorum.

Bildiğim tek şey altı ay, iki gün, beş saat, otuz yedi dakika, yirmi yedi saniye kadarlık bir zaman dilimi önce yirmi bir gramın bedenimden uçup gittiği.

Yirmi sekiz, yirmi dokuz...

Kayboldum.

Büyük bir kaybın ortasındayım. Ne bir adım ileri gidebiliyorum ne de bir adım geri gidebiliyorum. Yaptığım tek şey öylece durup nefes almak. Nereye gitmem gerektiğini bilmiyorum.

Pusulamı kaybettim çünkü.

Siz hiç içinizdeki boşluğu dolduran biriyle tanışıp sonra o gittiğinde acı dolu olan o yalnızlığı hissettiniz mi? Ben iliklerime kadar hissediyorum o yalnızlığı.

Harap olmuş bedenime aldığım her bir nefes ızdırap sadece. Bunca mahvolmuşluğuma rağmen iki nefes var içimde canıma sımsıkı tutunan. Sevgilimden kalan iki küçük nefes...

Bir keresinde zamanın tüm yaraları sardığını duymuştum. Ama bu benim başıma hiç gelmedi. O kadar zaman geçti ama benim acım hâlâ ilk günki kadar kuvvetli hâlâ ilk günki kadar öldürücü.

Benim acım hâlâ amansızca bedenimi yiyip bitiriyor.

Parmaklarımı buğulanmış camdan yavaşça çektim. Dolunay geceyi kendine hapsederken kırık kalbimde beni kendine hapseden adamı aramaya başladı ama sonra farkına vardı acı gerçeğin.

Sevgilim yanımda değildi ki.

Görüşüm buğulanırken gözlerimi kırpıştırdım ve saniyeler sonra ilk damla süzüldü sol yanağıma oradansa bitap düşmüş kalbime doğru ilerledi.

Yangın yeri olan kalbim gelen damlayla yangısını daha da arttırdı. Bir gram bile azalmadı canımı yakan alevlerim. Bir gram bile sönmedi ateşlerim.

Damlalar özgürlüğünü ilân etmişken karnımdaki acıyla inledim. Sancı canımı yakarken sevgilimin yokluğu bir kez daha süzüldü zihnime, bir kez daha yankılandı alevler içindeki kalbimde yokluğu.

"Lou." elimi karnıma sarıp yavaş yavaş adımlamaya başladım.

"Lou." titrek sesim ıslak dudaklarımdan dökülürken derin bir nefes aldım. Sancım şiddetini artırırken bacaklarım titredi. Bedenimi taşıyamazken yavaşça yere oturdum. Dizlerimi kendime doğru çektim. Acı artarak yayılırken bağırdım.

"Louis William Tomlinson!"

Ses yoktu.

Sevgilim yanımda değildi.

Sevdiğim adam yanımda değildi, yalnızdım. Can kırıklarım tenime batarken fısıldadım.

"Nerdesin Lou?" acım daha da artarken kalbim korkuyla kasıldı. Normal bir sancı değildi bu. Daha zaman vardı. Böyle olmaması gerekiyordu.

"Tanrım! Bana yardım et." titrek nefesler alıp verirken çalan kapıyla doğrulmaya çalıştım ama canım o kadar çok acıyordu ki. Şiddetli çığlığımla kapı yumruklanmaya başladı.

LOVE IN THE DARKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin