Bölüm 11 - Yara Bantları

5.9K 210 166
                                    

   Selaaam, ben geldim. Normalde yarın atacaktım da  bölüm sıkıcı diye saldım gitti valla dkdkddkdksk Bana pazartesine kadar bölüm derseniz sizi vururum mxmddmdmd
   Hadi iyi okumalaaar, sizi seviyorum.


Sarsılarak uyandım.

Gecenin kaçı olduğunu bilmiyordum ama Ogeday'ın güçlü kollarının beni sardığını hissediyordum. Onu beklerken koltukta sızmış olmalıydım. Gözlerim onu görmek için aralansa da karanlıkta simasını çok görememiştim.

"Ogeday?" Uykulu bir tonla ona seslendim.

"Uyu güzelim. Daha çok erken." Sesi garip geliyordu. Onu bıraktığım gibi değildi.

"Saat kaç?"

"Dörde geliyor."

Yatağımıza geldiğinde durdu, nazikçe beni yatağa bıraktı. Yatmak yerine yatağın yanındaki abajuru yaktım. Ogeday'a doğru baktığımda ilk olarak gördüklerimi algılayamadım, algıladığımda ise ruhumu korku sardı. Dudağı patlamıştı.

"Hi! Ne oldu? Yüzünün bu hali ne?" Dediğimde gözleri gözlerimle buluştu. Bu, bu gece ilk defa gözlerini gördüğüm andı fakat bu bakışları ömrümün sonuna kadar hatırlayacaktım. O kadar acı doluydular ki, gözlerinde yosunlar, tüm denizlerini ele geçirmişti. Nefesim kesildi.

"Nisa, yarın konuşsak olur mu? Şu an sadece sana sarılarak uyumaya ihtiyacım var." Gözlerindeki acı sesine de yansıyordu. Onu zorlamadım. Hafifçe kafamı salladım ve onun üzerini değiştirmesini bekledim. Ardından açtığım ışığı kapadım, kollarımı açarak ona döndüm. Mesajı hemen aldı, kollarımın arasına doğru hareketlendi. Kafasını göğüs kafesime yaslayıp ellerini belime sardı.

"Bu da geçer mi sevgilim?" Hüzünle mırıldandı. Onu ne bu hale getirdiyse bundan kaçmak istiyordu. Bana sığınıyordu.

"Yatağı dert soğutur derler, o yüzden dertlerimizi yatağın dışında bırakalım. Biz birlikte olduğumuz sürece atlatamayacağımız dert, sorun olmayacak. Sana söz veriyorum, sevgilim."

Sonra o uyudu, benim gözüme uyku girmedi. Tüm gece, güneş odamızı aydınlatana kadar bacakları bacaklarımın arasında, elleri belimde, benim ellerim onun saçlarında öylece yattık. Saçlarını okşadım. Arada öpücükler kondurdum. Huzursuz uykusunda, azıcık huzur bulsun istedim. Onu üzgün gördüğüm zamanlar olmuştu, sinirli gördüğüm zamanlar da olmuştu. Fakat birkaç saat önce gördüğüm halini daha önce hiç görmemiştim. Sanki, ailesi terk etmiş ya da arkadaşları tarafından dışlanmış bir çocuk gibiydi, hayal kırıklığına uğramıştı. Kalbim bu görüntüyü bir daha asla görmek istemiyordu. Kızgın haliyle baş edebilirdim, onu sakinleştirebilirdim ya da üzgün halini de alt edebilir, kırışıklıklarını ortaya çıkarabilirdim. Ama bu, benim bile baş edebileceğim bir şey değildi. Bu gerçek, onun kadar benim de canımı yaktı.

Güneş, huzursuz uykusu yüzünden bir türlü düzgün uyuyamamış o minik çocuğun suratına vurduğunda yataktan sessizce kalktım. İlk başta huzursuzlansa da sonra uyumaya devam etti. Mutfağa geçtim. Onun için güzel bir şeyler hazırlamaya başladım. İlk bergamotlu çayı ocağın üzerinde demlenmeye bıraktım. Sonra zeytini, peyniri masaya götürdüm. En son omleti yaparken iki güçlü kol arkadan bana sarıldı. Daldığım için anlık korksam da hemen kendimi ona dayadım. Çenesini omzuma yasladı.

"Neden kalktın yanımdan? Sen gidince kabuslarımdan kimse koruyamıyor beni." Sakince gülümsedim. Küçük bir çocuk gibiydi. Omleti çevirirken, "Sana kahvaltı hazırlamak istemiştim," diye mırıldandım.

"Teşekkür ederim." Ne için teşekkür ettiğini bilmiyordum ama kahvaltı için olduğunu sanmıyordum. Dudakları hafifçe boynuma kondu. Minik minik öptü. Güldüm.

Kendimi Sende Buldum - OgnisWhere stories live. Discover now