ÖB 4 - Minik Japon Balığı

4.9K 194 118
                                    



    Ben geldimmm. Selaam, sizi çok beklettim, farkındayım ama başıma gelmeyen kalmadı resmen. Bu yüzden, Ogeday'ın doğum gününde atacağım bölüm de gecikti. Neyse umarım bölümü seversiniz, sizi de KSB'yi de çok özlemişim.

   Dipnot: Geçmiş doğum günün kutlu olsun maviş, seni çok seviyoruz.

   Size iyi okumalar.





   Nisa

  Gerçek olamazdı.

  Gerçek olamayacak kadar güzeldi.

  Aynanın karşısında elim daha belli bile olmayan karnımı tutarken bunu düşünüyordum. Ne hissedeceğimi bilmiyordum. Mutluydum, korkuyordum, şaşırmıştım. Tüm duygularım birbirine girmiş, bir yandan deli gibi gülmek isterken bir yandan da saatlerce ağlamak istiyordum. Hazır mıydım? Anne olabilir miydim? Ogeday, nasıl tepki verecekti? İster miydi? İstemezse ne olacaktı? Nasıl söyleyecektim?

  Bir süredir halsiz hissetmem yüzünden İhsan kan tahlili istemişti. Ogeday da bir şey çıkacağından korktuğu için apar topar beni hastaneye götürmüştü. Bir şey çıkmıştı da. Beklediğimiz şey kansızlık ya da demir eksikliği iken sonuç, bebek olmuştu. Haberi İhsan'dan telefonda öğrenmem ayrı bir durumdu. İlk başta şaka yaptığını sanmış, onunla dalga geçmiştim. Bin türlü yeminler edip beni olayın gerçekliğine sonunda inandırabildiğinde ikimiz de telefonda ağlamıştık. O, amca olmanın verdiği mutlulukla ağlarken ben anne olmanın verdiği şokla ağlamıştım. Sinirlerimiz bozulmuştu. Kendimizi biraz toparlayıp gülmeye başladığımızda Ogeday'a bir şey söylememesi için onu ikna etmiştim. Bugün doğum günüydü ve bu seneki hediyesi diğer senelerde aldığından biraz daha farklı olacaktı.

  Evliliğimizin birinci yılı bitmek üzereydi. Hayatımızda çok büyük değişiklikler olmamıştı. Her güne birlikte başlıyor, her günü birlikte bitiriyorduk. Acılarımıza birlikte ağlıyor, sevinçlerimize birlikte gülüyorduk. Birlikte çok eğleniyorduk. Boş bulunduğumuz her an birlikte bir yerlere gidiyor, geziyor, yeni yerler keşfediyorduk. Ayda bir kere kampa gitmeye çalışıyorduk. Ne kadar zaman geçirirsek geçirelim birbirimizle ilgili yeni şeyler öğreniyorduk, öğrendiklerimizle birbirimize olan sevgimiz tazeleniyordu. Sonra normal yaşantımıza geri dönüyorduk. Okulum yeni bitmişti ve Adnan ile birlikte kariyer planları yapmaya, birçok ofise başvurmaya başlamıştım. Ogeday, kürek kulübünün yanına bir de spor salonu açmış, tüm emeğini iki yere veriyordu. Çok uğraşıyordu, yoruluyordu belki ama mutluydu.

   Şimdi ise, ne yapacağımızı asla bilmiyordum. Birçok kere çocuk konusunu konuşmuştuk. İkimizin de istediği fakat zorlamadığı bir durumdu. Zamanı gelince olur, diyorduk. Zamanı gelmişti fakat biz, nasıl davranacağımızı hiç konuşmamıştık. Yapabilir miydik? Minik bir ruhu, kendi acılarımızdan sıyırıp mutlulukla büyütebilir miydik? Büyütürdük. Ogeday yanımda olduğu sürece, ben onun yanında olduğum sürece biz minik bir Japon balığına bakabilirdik.

  Gülümseyerek aynadaki yansımamdan aldım bakışlarımı. Masanın üzerindeki telefonumu alıp 'Maviş' yazısına tıkladım. Daha iki kere çalmadan telefon açıldı. İstemsizce gülümsedim. Şimdiye kadar bir kere bile telefonumu cevapsız bırakmamıştı. Ne olursa olsun açardı.

  "Güzelim?" Güldüm. Ne zaman duyarsam duyayım hala aynı sıcacık hisleri yaşatan bir kelimeydi.

  "Oge, neredesin? Ne zaman gelirsin?" Sesim beklediğimden heyecanlı çıkmıştı.

  "Bir saate gelebilirim bence. İşlerim bitti gibi. Sesin heyecanlı geliyor, bir şey mi oldu?" Dudağımı ısırdım. Neyse ki doğum günüydü. Bu yüzden heyecanlı olduğumu düşünecekti muhtemelen.

Kendimi Sende Buldum - OgnisWhere stories live. Discover now