Bölüm 26

19.6K 1.7K 214
                                    

Keyifli okumalar <3

Fırat'ın ağzından

Esila'nın elinden tutmuş, eve doğru önden yürüyordum.

"Enes midir nedir, ne diyecek acaba?" dedi Batuhan. Arkadan Kerem ve Melih'le birlikte geliyorlardı.

"Bilmem ki." diye mırıldandım.

Binanın önüne geldiğimizde, Esila elimi bırakıp koşarak içeri girdi. Tuvaleti geldiği için aceleyle gelmiştik.

Diğerleri içeri girerken arkada kaldım. "Sen gelmiyor musun abi?" dedi Melih.

"Siz gidin. İrem'i arayacağım." Önden içeri doğru gittiler. Binanın kapısından geçip, duvarın önündeki banka oturdum.

Eve girmeden yakalarsam, şu baş başa bir gün geçirme olayını gerçekleştirebilirdik. Kuyruk gibi peşime takılan kardeşlerim olmadan, mutlu bir gün. Ne güzel.

Elime telefonu alıp aradım. Uzun uzun çalsada açılmadı.
Ne konuşacaklardı ki? Neden açmıyordu?

Mesaj atarak biran önce gelmesini, bugünü bana ayırdığını, sözünde durması gerektiğini söyleyen uzun bir mesaj yazdım.

Gözlerimi kapattım ve ayaklarımı uzatıp oturduğum yere iyice yayıldım.

"Ne yapıyorsun?"

Gelen sesle gözlerimi hafifçe aralayıp gelene baktım. Gökhan abimdi. "Güneşleniyorum."

Kaşlarını kaldırdı. "Güneş gelmiyor. Binanın gölgesi var."

"Sanane abi. Ben belki böyle güneşlenmeyi tercih ediyorum."

Bana bakıp üzerime doğru gelince, hızla oturduğum yerde toparlandım. Bana ters ters bakıp yanımdaki boşluğa oturdu. "İrem nerede?"

"Eski kardeşinin yanında. Eski kardeşi sayılmaz ki. Büyüdüğü insanlar olan kişilerin, İrem'den küçük çocuklarıyla birlikte." Kendi kendime mırıldandım.

Abimin bana pekte hoş olmayan bakışlarıyla susmak zorunda kalmıştım. "Neden?"

"Bilmem. Konuşalım diye çağırmış."

"Sende gitmesine izin mi verdin?"

"Benden izin alacak değil ya." dedim olağan bir sesle. "Önüne geçip dur gitme diyecek halim yoktu."

Önüne çevirdi bakışlarını. "O anlamda demiyorum zaten. Oradaki hayatının sıkıntılı olduğunu biliyoruz. En azından yanında gitseydin."

Hafifçe omzunu itekledim. "Zorlamak istemiyorum. En iyi abisi olmak gibi hedeflerim var. Sende bana bu konuda çok yardımcı oluyorsun. Eyvallah."

Abim sinirle ayağa kalktığında gülerek ondan uzaklaştım. Yalan mı canım?

Üzgün bir şekilde tekrar yerine oturdu. "Sence benden nefret mi ediyor?"

Konunun ciddileştiği belliydi. Yavaşça tekrar yanına yaklaştım. "Evet." Kafasını hızla kaldırdığında tekrar konuşmaya başladım. "Sende ondan nefret ediyor gibiydin önceden. Şuan ediyor musun?"

"Tabi ki hayır."

"Gördüğün gibi duygular çok değişken olabiliyor." dedim tepsit yapar gibi.

"Senin verdiğin teselliye ben..." diye ağzının içinde konuşurken, gülümsedim.

"Hepimiz için zor bir süreç. Sen ileri gittin. O da soğuk davrandı, istemedi. Ama aramıza yeni giren ve yabancı olan oydu. Geçmişinin pek parlak olmadığını ve temkinli davranmak istemesini anlayabiliyorum. Yeter artık, bıktım sizden diyene kadar çabalamalıyız. O bizim küçük kız kardeşimiz. Herkese karşı soğuk davranarak acılarını gizlemeye çalışan küçük bir kız çocuğu. O ne kadar ters yaparsa yapsın, benim gözümde savunmasız bir çocuk. Onu korumak için elimden geleni yapmak istiyorum." Bakışlarımı abime çevirdim. Dikkatle beni dinliyordu. Gözlerindeki duygu karmaşasını gördüm. "Onu daha fazla üzme olur mu?"

Karışan Hayatımजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें