𓆸

554 40 79
                                    

❝O bizim kavuşmalarımız mahşere kaldı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

O bizim kavuşmalarımız mahşere kaldı..

{3 yıl sonra}

Minsun'dan

Papatyaların beyaz yapraklarını narince okşarken şöyle bir geçmişe gitti aklım.

Üniversitem bittikten sonra güzel bir lisede öğretmenlik yapmaya başlamıştım. Hayatım tıkırında ilerliyordu. Hiç olmadığım kadar mutluydum. Mutluluğumun sahibi ise Bang Cristopher Chan'dı. Zorluklarla düzelttiğimiz ilişkimiz harika ilerliyordu. Çok güzel bir sahilde evlilik teklifi etmişti bana. Öyle gösterişli bir teklif değildi. Ama tam sevdiğim gibi sade ve çok özeldi. Lisedeki gibi elinde gitarıyla şarkı söyleyip, küçük bir kutudan çıkardığı yüzükle ömrünün sonuna kadar onunla olup olmayacağımı sormuştu. Hiç tereddüt etmeden evet demiştim. Zaten başka türlüsü düşünülemezdi hemde ben ona bu kadar aşıkken. Onu ilk tanıdığım andan beri kocaman on dört sene geçmişti. Üç yılı ayrı olsada o her zaman aklımda ve kalbimdeydi. Zaten olmasaydı şimdi burada olamazdıkta. Bensiz zor zamanlar geçirmişti. Ona güç olacakken, benim hayatımdan çıkmayı tercih etmesine çok kızsamda o anki psikolojisine hak vermiştim. Zaten beni düşündüğü için fiziksel acısının yanına içsel acısını da katmıştı. Ellerinden sımsıkı tutup atlattığı o kötü günlerde yanında olmak isterdim yine de...

Kendimi lanet gibi gördüğüm zamanlarda bana ışık olmuştu Chan. Her zaman yüzüme harika biri olduğumu haykırmıştı. Beni çokca sevmiş, değerli biri olduğumu bana bile kabullendirtmişti. Ayakları yere sağlam basan, özgüvenli, etrafa neşe saçan bir kadın haline gelmiştim. Hani karanlık hayatıma güneş gibi doğduğundan bahsediyordum ya her seferinde artık ben de o güneşin bir parçası olmuştum. Birlikte el ele verip etrafımızı aydınlatıyorduk.

Düğün zamanımız bir yıla kalmadan gelip çatmıştı. Artık yirmi yedi yaşına gelmiştik, bir yola giriyorduk. Kalbim ağzımda o kapıdan çıktığım anı hatırlıyorum. Küçük gamzeleri ve biraz da dolan gözleriyle yolun sonunda beni bekliyordu. Minho abim ve eşi, Hyunjin abim ve sevgilisi, Jisung, Felix, Yena, Jimin hepimiz o gün eğlencenin dibine vurmuştuk. Çevremizdeki insanları mutlu görmek bize iyi gelmişti. Üç yıllık evlilik hayatımızın ilk iki yılı muazzamdı. Hani evlenilecek adam tabiri vardır ya gerçekten Chan için vardı bu tabir. Onunla bir evi paylaşmak bu dünyadaki en güzel şeylerdendi. Her sabah onunla uyanmak, güzel yemekler hazırlamak, gece bir battaniyenin altına girip film izlemek, ona istediğin her an sarılabiliyor olmak, zorla her sabah yürüyüşe gitmek bile güzeldi...

Bu kadar güzel şeyin ardından kötü geçen bir yılımızdan bahsetmek istemezdim. Chan'ın hastalığının belirtileri yine nüksetmişti. Kanserin belirtileri her geçen gün daha da ilerliyordu. Yanında olup ona moral depolamaktan başka elimden bir şey gelmiyordu. O ise canının çok yanmasına rağmen beni üzmemek için hep güçlüymüş gibi davranıp o güzel gülümsemesiyle sanki hasta değilmiş gibi gülüyordu. Bundan iki ay önce artık tam anlamıyla hastaneye yatmıştı. Her gün ağlayıp tanrıya dua ediyordum. O çok gençti daha, öteki dünyaya gitmek için çok gençti. Her seferinde kendimi toparlayıp yanına gidiyordum. Doktorlar kötü konuştukça duvarlar üstüme üstüme geliyordu. Canımdan parça kopuyordu sanki.

Üç gün önceye gitti aklım.

Doktordan zar zor izin alıp bahçeye çıkarmıştım Chan'ı. Biraz temiz hava ve yıldızlarla dolu gökyüzü iyi gelecekti ikimize. Banka oturttum onu. Uzaklara daldık.

"Seni seviyorum Minsun, hem de çok."

Gülümsedim. Bakışlarımı Chan'a çevirdim. Yanağına kısa ama anlamlı bir öpücük kondurdum.

"Ben de seni seviyorum Chan, şu gökyüzü kadar."

Dolu dolu gözlerimiz birbirine bakıyordu. Elini yanağıma koyup okşamaya başladı. Gözlerimi kapattım. Açtığımda, elini tutup avcunun içine bir öpücük daha kondurdum. Gülümsedi, gülümsedim. Sonra tekrardan bahçeyi izlemeye başladık.

Chan titreyen sesiyle konuştu

"Çok yoruldum artık."

Ağlamamak için dudağımı ısırdım. Onu üzmek, istediğim son şey bile değildi.

Boğazımı temizleyip konuştum.

"Omuzumda dinlenebilirsin, her zaman başını omzuma koyduğunda dinlendiğini sen söylerdin bana."

Chan'a dönüp bakamıyordum bile çünkü baksam ağlardım biliyordum.

Chan kendini biraz kaydırıp başını omzuma koydu. Belki de son koyuşuydu diye düşünürken elinin, tuttuğu kolumdan bacaklarıma düşmesi her şeyi bitirmişti. Chan artık yoktu. Bu seferki gidişi çok farklıydı...

Gözlerimi mezarın üstündeki papatyalardan alıp elimdeki kağıda çevirdim. Kağıdı okumak için yanındaki herkesi göndermiştim. Üç günün sonunda anca okumak için cesaretimi toplamıştım. Üstünde Minsunum'a yazan yazıyı okşadım baş parmağımla. Bir damla da yaş akıttım. Titreyen ellerimle kağıdı açmaya başladım.

Güneş gibi parlayan sevgilim,

Bu mektubu okuyorsan bu sefer gerçekten yolun sonuna gelmişiz demektir Minsun'um. Ama her sonun bir başlangıcı vardır. Ben burda bitsede gittiğim yerde, başlayacak olan hayatımda hiç sıkılmadan seni bekleyeceğim. Acele etme ama. Doya doya geçir günlerini. Hep en sevdiğin şeyleri yap, en sevdiğin yemeği ye, en sevdiğin yerlere git, en sevdiğin insanlarla muhabbet et. Sen ne yaparsan yap benim senin yanında olacağımı da unutma. Bazen elini sol göğsüne koyduğunda hissettiğin kalp atışında, bazen doğan güneşte, bazen gökyüzünde süzülen kuşta ya da gecenin karanlığında parlayan yıldızda, bazen sahilde denize vuran dalgalarda bazen ise bir şarkının sözlerinde...
Senin gibi bir dosta, sevgiliye, eşe sahip olduğum için dünyanın en şanslı adamı olduğumun farkındayım. Hiçbir pişmanlığım olmadan, çok mutlu gittiğimi bilmeni isterim. Seni sevmek çok güzeldi bir tanem. Seninle hayalimizdeki o bahçeli evde yaşlanmak, çocuklarımızın büyüdüğüne şahit olmak çok isterdim ama olmadı, olamadı. Ah neyse az önce mutlu olduğumdan bahsetmiştim yine kendimi tutamadan drama bağladım. Eminim göz yaşların arasından o kalbimi ısıtan tebessümünü sunmuşsundur bu satıra. O tebessümün hep orada kalsın Minsun, lütfen onu, o güzel yüzünden hiç silme.
Sen gördüğüm en güçlü kadınsın ve hepte öyle kalacaksın. Sadece senden bir şey isteyeceğim sevgilim. Ne olur gidişimle dağılma bu beni mahveder. Eskiye dönüp kendini lanet gibi de görme. Bunun sana hiç faydası olmaz. Hem sen bu gamzeline kıyamazsın onu üzmek istemezsin değil mi hm ?
Sana aşık olduğumdan beri bütün şiirlerde sen varsın, bütün filmlerde sen varsın, bütün romanlarda sen varsın. Sanki dünyadaki bütün sözcükler senin için yazılmış, senin için söylenmiş gibiydi. Eğer dünyaya bir daha gelme şansım olsaydı yine seninle olmak isterdim Minsun. Yine ellerini sıkıca tutmak, güzel gözlerine bakmak isterdim.
Bu güzel aşkı bana yaşattığın için, kalbime baharlar getirdiğin için, beni tüm kalbinle sevdiğin için, her zaman yanımda olduğun düştüğümde kaldırdığın için, dostum, sırdaşım, sevgilim, eşim olduğun için teşekkür ederim sevgilim. Bu gamzeli adam sana minnettar. Kendine iyi bak seni hep sevdim hep seviyor olacağım. Elveda güzel gözlüm, elveda hayatımın anlamı..

-Bang Cristopher Chan

Ben sözümü tutmuştum ömrünün sonuna kadar onunla olmuştum şimdi sıra ondaydı ben gelene kadar beni bekleyecekti.

Elimi boynumdaki kolyeye götürdüm ve konuştum.

"Elbet bir gün kavuşacağız sevgilim."

[SON]

Herkese merhaba 👋🏻 Yayınlama tarihim diğer iki hikayemden sonra olsada aslında bu hikaye benim ilk hikayem. Umarım severek okumuşsunuzdur.

•Medyadaki şarkıyı da final bölümüne armağan etmek istedim. Bölümu yazarken sürekli kafamda dönüp durdu
🍂

Bitmesin Hikayemiz | Christopher Bang ChanWhere stories live. Discover now