5. BÖLÜM: "YARALARIN İZLERİ"

1.4K 93 119
                                    

Selam.

Kitabıma göz atıp geçenler bile benim için o kadar önemli ki. Bazen kontrol ediyorum, iki okunma artmış olması bile beni nasıl mutlu ediyor anlatamam. Umarım ileride kitabım büyük bir kitleye sahip olur ve nice kitaplar yazarız birlikte!

Şimdi sizi fazla sıkmadan bölümle baş başa bırakıyorum. Oy ve yorum atmayı unutmayın. Keyifli okumalar ballı kebaplarım!

5. Bölüm: "Yaraların izleri.🩹"

Bazı anlar olur.

Ne hissettiğinizi, ne düşündüğünüzü anlayamayıp bir türlü cümleye dökemediğiniz anlar. Boğazınızda bir yumru oluşturur ve sizin peşinizden gelir. Hep sizinle baş başa olur ve bir an olsun yakanızı bırakmaz. Bıraksın istersiniz ama ne istediğinizi siz bile söyleyemezsiniz. Çünkü bu sizin için o kadar da kolay değildir.

Şuan tam olarak bunu yaşıyorum.

Bedenim hastanenin soğuk demir, sandalyelerinin üstünde dik durmaya çalışırken ciğerlerim hastane kokusuyla dolup taşıyordu. Karşımdaki adamın hali benden de beterdi. Sürekli bana sırıtarak bakan, beni sinir edip güldüren adamı beton zeminde beti benzi atmış bir şekilde görmek beni daha çok bitiriyordu. Omuzlarından tutup sen bu değilsin, kendine gel diyerek haykırasım geliyordu ama adım atsam yere düşecek haldeydim.

Mağazadan çıktıktan sonra Yalın araba sürecek halde olmadığı için bizi hastaneye Ali getirmişti. Yeliz'in etkileneceğini düşünüp onu eve bırakıp hemen döneceğini söyledikten sonra yanımızda ayrılmıştı.Ben annemlere haber vermiştim, zaten Yalın'ın annesi de hemen yanımdaki sandalyede oturuyordu. Tabi buna oturmak denirse. Çünkü kadın'ın hıçkırıkları durmuyordu. Sürekli kocasının ismini mırıldandığını işitiyordum. Yalın ise yoğun bakımın kapısının önünde oturmuş, yeri izliyordu. Benim de onlardan aşağı kalır bir yanım yoktu. Beynim patlarcasına zonkluyordu. İçtiğim filtre kahveyle duran midem de beynim ile aynı çalışıyordu. Bayılırsam çok da şaşırılacak bir durum olmazdı.

Oturduğum sandalyeden kalkıp Yalın'ın yanına gittim ve yere oturdum. Elimi onu desteklercesine omuzuna attığımda kafasını ağır ağır çevirip bana bakmıştı. Gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra tebessüm ettiğini gördüm. Kaşlarımı sahte bir kızgınlıkla çatıp "Böyle gülümsemene alışık değiliz Yalın. Seni 32 diş görmek istiyoruz." diye mırıldandığımda elini saçlarımda gezdirip indirdi.

"Söz, sana hep 32 diş gülümseyeceğim." dediğinde gözlerimin buğulandığını hissettim.

Annem ve babam görüş alanıma girdiğinde kafamı kaldırıp bitmiş bir halde onlara baktım. Annem Başak teyzenin yanına gittiğinde babam bizim yanımıza gelmişti.

"Çocuklar, Soner'in durumu nasıl?" dediğinde Yalın'a bakıyordu.

"Bilmiyoruz. Apar topar yoğun bakıma almışlar." dedi Yalın çatallaşan sesiyle.

Ne kadar orada, öylece durduk bilmiyorum. Bildiğim tek şey arkamızda ki yoğun bakım kapısı açıldığında düşüncelerimden sıyrıldığım. Yalınla birlikte yerden destek alarak kalktığımızda annemlerde yanımıza gelmişti. Endişeyle doktora baktığımda bize bakarak gülümsemişti.

"Soner beyin durumu gayet iyi. Kendisi hayati tehlikeyi atlattı. Birazdan anjiyo yaparız, yarın da taburcu ederiz."

Sevinçle Yalın'a döndüğümde rahatlayarak gülümsediğini gördüm ve bu benim de rahatlamamı sağladı. Hep birlikte Soner amcanın kaldığı odaya girip geçmiş olsun dileklerimizi de ilettikten sonra babam annemi de alıp hastaneden ayrılmıştı. Ben Yalın'ı yalnız bırakmamak için onlarla birlikte gitmemiştim. Şimdi ise hastanenin kafeteryasında oturmuş, birlikte kahve içiyorduk. Zaten kahve içe içe tiryakisi olmuştum, o da ayrı bir bela tabii ki.

GÜNDEM SEBEBİM (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now