31. BÖLÜM: "TATLI TELAŞ"

270 16 56
                                    

Oy ve yorum atmayı unutmayalım.🥹

31. Bölüm: "Tatlı Telaş"

Yalın'ın el salladığını görüp gülümsedim ve eve girdim. Beni eve kadar bırakmıştı. Aramızdaki sorunlar düzeldiği için de ayrı mutluydum. Mutluluktan elim kalbimin üzerinde bir şekilde yürüyor, küçük çocuklar gibi sırıtıyordum. Odama çıkmak için merdivenlere yöneldiğim sırada bir öksürük sesi duydum. Önemseyerek merdivenlere bir adım attığımda bir her kimse, bir daha öksürdü. Kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğimde salondaki insan topluluğunun her biriyle göz göze geldim. Aşktan gözüm kör olmuş, salondakileri görmemiştim. Çıktığım merdivenden indim ve gülümseyerek salon kısmına geçtim.

Annem, iki teyzem, olmasada olur dediğim yengem, amcam, dayım, Anneannem, babaannem ve dahası... Anne ve baba tarafımın bizim evde ne işi vardı? Ve hepsi neden bana gülümseyerek bakıyordu?

"Hoşgeldiniz, hoşgeldiniz." dediğimde oturacak boş yer kalmadığı için televizyon ünitesinin yanına dikildim.
"Hangi rüzgar attı bakalım Başar ve Çiçek ailesini buraya?" dediğimde keşke demeseydim diye kendi kendime kızdım. Böyle de niye geldiniz, gelmeseydiniz der gibi olmuştu. Öyle düşünmüyor de değildim aslında. Çaktırmayalım.

"Ne demek hangi rüzgar attı kızım? Herkes aldı mutlu haberi geldi işte." dedi annem. Hangi mutlu haberden bahsediyordu? Yine neyi unutmuştum ben? "Hiç bir şey anlamadım anneciğim, ne mutlu haberi?" dedim düşüncelerini dillendirerek. Annem güler gibi oldu ve kafasını sağa sola salladı. "Valla olacağını biliyorduk da, insan aniden duyunca bir mutlu oluyor vallahi!"

"Heyecan yaptı herhalde güzel torunum." dedi anneannem. Babaannem durur mu? O da hemen lafa atlamıştı. "Heyecanlıdır benim biricik torunum." Babaannemin sadece iki torunu vardı. İlk torunu bendim. Bana hep biricik torunum, biriciğim derdi. Diğer torun olan, özel günler olmasa hiç görüşmeyeceğimiz Enes, bu durumdan hiç memnun olmamış gibi mırıldandı. "Biz neyiz burada acaba?"

Üzerimdeki gözleri aldırmayarak "Hâlâ hiç bir şey anlamadım." dedim. Bu durum gerçekten sıkıcı bir hâl almaya başlamıştı.

"Hani istemeye gelecekler ya seni dayısının prensesi. Vereceğiz yani seni. Kuş olup uçuyorsun yuvadan." dedi dayım. Kendi dediği şeye kendisinden başka kimse gülmemişti. Bu dayımın her zamanki hâliydi.

İşte şimdi tüm parçalar yerine oturmuştu. Ah Yalın... Dedim kendi kendime. Ben daha eve gelmeden haber vermişti herkese. On dakika önceye kadar yanındaydım. Ne ara anneme haber vermişti de akrabalar eve akın etmişti?

"Haa..." diye bir nidada bulundum. "Doğru diyorsun dayı. İyi ki gelmişsiniz. Dışarıdan geldim. Takdir edersiniz ki çok yorgunum. Hepinizle tek tek özlem gidereceğim ama önce biraz dinlenmem lazım."

Beni çok seven (!) Yengemin abartılı bir şekilde göz devirdiğini gördüm. "En azından bugün gündem olmadan gelebildi evine."

Dediklerinin zerre umrumda olmadığını ona kim söyleyecekti?

***

"Nerde kaldı bunlar?" dedi Yalın yine hiç birşeyden memnun olmayan yüz ifadesiyle. Bu sefer ona biraz hak veriyordum. Güneşin altında yaklaşık yarım saattir Gizem ve Ali'yi bekliyorduk. Sıcaktan eriyip yolun ortasına akacaktım şimdi.

"Trafiğe takılmışlardır, gelirler birazdan." dedim yine olaylara pozitif bakmaya çalışarak. Biz onunla hep böyleydik ve hep böyle olacaktık. Onun negatifliğini benim pozitifliğim örtecekti.

Bana ne kadar hâlâ rüya gibi gelse de yarın istemem vardı. Sevdiğim adam ailesiyle gelip beni isteyecekti ve her saati heyecanla, iple çekiyordum. Zaman geçmiyor gibi geliyordu. Bir an önce yarın olsun, yüzüklerimiz takılsın istiyordum. Sadece onun yanında, onunla birlikte olmak istiyordum. Her ânımı onunla geçirmek, her sabaha onunla uyanmak istiyordum. Tüm bu hayallerim için yarın ilk adımı atacaktık. Daha doğrusu ikinci adım. Çünkü Yalın ilk adımı, bana evlenme teklifi ederek yapmıştı.

GÜNDEM SEBEBİM (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now