21. BÖLÜM: "DOĞUM GÜNÜ"

364 20 44
                                    

Ay merhaba ben geldimm!

Bölüm aralarını fazla açmamak istiyorum ama mağlum sınavlar başladı. Şu sıralar da yazma isteği bir türlü bana uğramıyor. Arada giriyorum, bir iki kelime yazıyorum ama onları da siliyorum. Neyse neyse, sonunda geldim ya, önemli olan da bu bence! Hazırsanız bölüme geçelim.

Oy ve yorum atmayı unutmayın, keyifli okumalar çiçeklerim.💗

Ha bu arada, sizi seviyorum.

21. Bölüm: "Doğum Günü."

Şirketten çıkar çıkmaz bir taksiyi çevirmiştim. Taksiye binene kadar da atıştıran yağmur yüzünden biraz ıslanmıştım. Sabah hava günlük güneşlikken şimdi yağmur yağıyordu. Antalya'nın hava değişimleri de bana benziyordu. Sabah ne kadar mutluyken, şimdi baş ağrısı benimleydi. Yüzümdeki gülümseme yerini düşüncelere bırakmıştı. Kocaman iki adam neden kavga etmişti ki? Hadi ettiler diyelim, Yalın niye benden saklamıştı bu olayı? Neden benden gizleme gereği duymuştu?

Kafam çok karışıktı. Gözlerim cama çarpan yağmur damlalarına takıldı. Tekrar, tekrar düşündüm. Bir sonu yoktu bu düşüncelerin. Sürekli başa sarıyordu.

Taksi tanıdık evin önünde durduğunda ücreti şoföre uzattım ve indim. Kafamı kaldırıp önümdeki binaya baktım. Bu mahalle benim çocukluğumdu, önümdeki evde çok anım vardı. Barış yıllar sonra bu evi tekrar satın almış, burda yaşamaya başlamıştı. Yüzümde buruk bir gülümseme belirdi ve adımlayarak kapının önünde durdum. Zile birkaç kez bastım. Şu zilin sesini bile özlemiştim. Kapı otomatik olarak Barış tarafından açıldığında içeri girdim ve kapıyı kapatarak ikinci kata çıktım. Kapının önündeki hoşgeldiniz paspası gülümsememe sebep oldu. Barış böyle şeyler almazdı, kesinlikle annesinin işiydi. Kapı açıldığında Barış karşımdaydı. Yüzünün halini görünce dudaklarımı birbirine bastırdım.

Ulan Yalın! Herkese kafa atılır mı be adam? Hayır nasıl kafaysa, hiç bir darbe de almıyor. Koca kafalı adam!

"Hoşgeldin." dediğinde bakışlarımı yüzündeki yaralardan aldım ve gözlerine çevirdim. "Hoşbuldum."

"Geçsene içeriye."

Eğilerek ayakkabımın bağcıklarını çözdüm ve çıkardım. Barış'ın yanından geçerek içeriye girdiğimde gözlerim etrafı inceliyordu. Salona girer girmez gördüğüm beyaz koltuğa kendimi bıraktım ve çantamı çıkararak yanıma bıraktım. Barış da salona girmiş, karşımda ki koltuğa oturmuştu. Arada bir saatini kontrol ediyor, bakışlarını kaçırıyordu. Kaşlarımı hafifçe çattım ve tek bacağımı, diğer bacağımın üzerine attım. Hep böyle susacak, konuşmayacak mıydı? Ya da anlatması için illa benim soru sormam mı gerekiyordu?

Tekrar kol saatine baktığında ofladım ve ellerimle saçlarımı geriye doğru attım.

"Dökül." dedim kendimden emin bir şekilde. "Neden kavga ettiniz?"

"Kim?" dedi kaşlarını havaya kaldırarak.

"Barış anlamıyormuş gibi yapma, niye geldiğimi çok iyi biliyorsun. Ordan buraya seni görmek için mi gelecektim?" dediğimde bakışları dondu. Ne dediğimin farkına varıp tekrar konuştum. "Yani tabi ki seni görmek için geldim ama, bu olay sebebiyle. Normalde gelmediğimi sende biliyorsun. Sebebini de gayet iyi biliyorsun." dedim.

"Biliyorum." dedi tek nefeste. "Buraya merakın yüzünden geldin zaten. Benim nasıl olduğum umrunda falan değil."

Gözlerimi devirdim. "Gideyim diye yapıyorsun dimi? Çok iyi tanıyorsun beni. Ondan yapıyorsun böyle." dedikten sonra ayağa kalktım. Benimle birlikte o da ayaklanmıştı.

GÜNDEM SEBEBİM (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now