IVV27

31 10 0
                                    



Klasik sorular en bayat sohbetlerin mezesidir. Nasılsınlarla başlayan cümleye yapışan iyilik durumu, neler yapıldığına dair merak unsuru uyandıran asla ve katiyen karşılığını tam anlamıyla bulamayıp hiçle biten. Bu fasılları geçtiğimiz de asıl konuşma başlıyor lakin bu sorular olmasa da iletişimin ağları örülmüyor. Peki hiç birine nasılsın diye sorduğunuzda boğazınız düğüm düğüm oldu mu? Sıkıntılı bir nefes doldu mu sızlayan ciğerlerinize?

O çokta umursanmayan cevabı duymak ne kadar da önemli geliyor insana değil mi? En çok bunu sormak istiyordum aslında, iyi miydi o adam? Hem rahatlık hem mental açıdan.

Gözümde her şey o kadar anlamsız ki, geriye tutunduğum tek bir cümleyle yeniden doğabileceğime inanıyorum. Onunla bir çift cümle alışverişle konuşmaya ihtiyacım vardı lakin o hiç buna cesaret edememişti.

"Aslında biliyorum," parmaklarım önümde ki masada duran objeleri aynı hizaya getirirken irislerim karşımda ki kadına değdi. "Abim korkak biriydi. Özgüven sıkıntısı yaşıyordu ve tüm sorunu çevrede arıyordu. Şu yaşıma kadar aklıma bakışlarını düşürürken dahi titrediğim adam, korkağın teki." Dudaklarımdan uzunca bir süre durmayan tebessüm soluklandığında Eylül hanım dikkatle göz temasımızı bozmadan elini hareket ettirip notunu aldı. "Bak şimdi farkına varıyorum, abim sık sık çocukken altına kaçırırdı. Biri şöyle ağız ucuyla ona laf çarpıttığında baştan titremeye başlardı." Neredeyse dudaklarımın kenarı biraz daha bükülüp parlak bir gülümsemeyle bakacaktım. Onu sesli bir şekilde ele verişimin zevkiyle sırtımı deri koltuğa yaslayıp tamamen doktoruma baktım. O hâlâ sessizdi, sanırım kendisini son raddeye kadar sakınıyordu.

"Kimsenin övebileceği kabiliyetleri olmayan aciz bir çocuktu ta ki ben doğana kadar," Yüzümün rengi ağır ağır düştü, "Artık onunda üstünlük sağlayabileceği biri vardı, ben onun için biçilmez bir kaftandım." Dişlerim aniden çarpıp sürtüştüğünde konuşmama ara verip kafamı çevirdiğim pencereden ferah bahçeye baktım. "Çocuklar göründüğü kadar aptal değil Eylül hanım. Sesimi şu dünyaya duyurabilme şansım olsa söylemek istediğim tek şey;" tekrar duraklayıp nedense zorlaşmaya başlayan nefesimden son demlerimi çektim içime. Artık nefes almak dahi yoruyordu bedenimi. "Hiç bir çocuğun acısı olmayın." Hemen ardından kendimi onayladım ve ellerimi bacaklarımın üzerinden öne uzatıp birleştirdim. Gözlerim odanın içinde şu anı kurtaracak bir renk ya da obje aradığında bakışlarıma yakalanan küçük tablo gördüğümde yüzümde ki o gerilme kaybolmuş yerini daha yaygın bir ifade almıştı. Eser her ne kadar çoğaltılıp duvarlara asılsa da gerçekliğini hiç yitirmiyordu. Tabloda; eli ve yüzü kan kırmızısı olan figür çaresizliği, hemen arkasında ki figür ise ellerinde ölümü ve yıkımı et parçası halinde tutuyordu. Zayıflığı anlatan; sırtlarında iskeleti oluşturan iki iri leğen kemikli kadın tablonun göze ilk çarpanlarıydı. Yüzleri kaybolmuşluğa bürünmüş, özgünlüklerini yitirmiş çaresizliği neredeyse ifadesiz halde yansıtmıştı. Ön planda ki kadının bacaklarından çıkan çekmeceler insanoğlunun zihnine, bilinçaltına yapılabilecek en sağlam kinayeydi. Gizli çekmeceler insanlığın karanlık ruhuna hitap ediyordu. Tabloya iyi bakanlar o çekmecelerde korkularını da görürdü pekâlâ yıkımlarını da.

"Erkeksi kozmik kıyametin canavarıdır." Aralanan dudaklarım bu zihne mıh gibi kazılan cümleyi telaffuz ettiğinde hemen peşinden beni sabırla bekleyen kadının sesini duydum.

"Sence O bu eserine bulunması için neyi saklamıştır?" Dedi şimdi Dali'yi oturtuyordu koltuğuna ve onun delilikle dahilik arasında dokuduğu halinden bir mana çıkarmayı amaçlıyordu.

"Sakladığını sanmıyorum, göründüğü gibi;" Arka planda sırtı yanan zürafa çizimini incelerken devam ettim, "Zayıfız. Doğduğumuz anda ölüm kokuyoruz, kanız bilhare toprak. Hiç yenilgi görmeyecek kadar göğüs kabartsak da cüssemizden," Gözlerimi kısa süreli tablodan çekip karşımda ki kadına çevirdim. "Akıl başta olmadığında bir halta yaramıyoruz." Burun kemerinde kayan gözlüğünü düzeltip aynı şekilde tablodan çektiği irislerini benimkilere sabitledi.

𝚅𝙴𝚁𝙸̇𝚃𝙰𝚂Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin