IVV29

37 9 7
                                    

                Bir noktada anlamalısın ki; bazı insanlar kalbinde kalabilir                                                                                                                                                                                                                      ama hayatında kalamaz. 




Uzandığım yerden artık sırtımın tutulduğunu hissettiğimde uyanıp acı dolan gözlerimi güne açtım lakin bu uğraşım kısa sürmüş, göz kapaklarım bildiğini yaparak tekrar kapanmıştı. Ellerim ensemle sırtım arasında gideceği yere kararsız kalırken sola dönüp gelişi güzel arkaya uzattım ve belime hafiften parmaklarımı bastırdım, neredeyse ağrıyla inleyecektim. Yerde uyumak- özellikle sadece bir halı üzerinde uyumak yapılması en yanlış işti.

Acıyla kasılan yüzümü, elimi belimden çektiğim anda büyük bir solukla düzelttim. Parkeye sertçe çarpan adımlar ve kulağıma dolan bir tür uçan böcek sesini idrak ederek; gözlerimi sıkı sıkıya kapattığım yerden açtım ve hemen kafamı koyduğum halının üzerine konmuş yusufçuğu gördüm. Nefesim rutinliğini bozuyor ve irislerimde yüzen bulanıklılığın yerini netlik alıyordu.

"Noluyor lan burada!" Duyduğum sesle yerimden kalktığımda odanın içinde hemen hemen her yerde uçuşan yusufçukları gördüm. Kaçtığı ve kendince güvenli bulduğu duvar dibiyle, kitaplığın arasına sıkışık kalan Vefa ellerini kafasının iki tarafına koyup şokla- hayret etmenin ortasından etrafa bakıyordu. Yüzümü teğet geçen bir yusufçukla tekrar etrafta uçuşan diğerlerine baktım. Neler oluyordu?

"Lanet olsun! İçeride de varlar, evin her yerindeler." omuzlarıma bir iki çift yusufçuk çoktan soluklanmak adına konmuştu. Vefa'nın korkuya bulanmış kehribarları ona her yaklaşan yusufçuğa avazı çıkana kadar bağırıp kovacakmış gibi bakıyordu.

"Onları.. görüyor musun?" Bende ki şaşkınlık evin içinde ki yusufçuklardan ziyade, Vefa'nın onları görebiliyor olmasıydı. Yusufçukları ilk gördüğüm ve bir daha görmediğim zamandan sonra aklımın oyunu sanıyordum lakin gerçekti. Benden başka biri daha görebiliyorsa, bu yusufçuklar en başından beri vardı. Ama neden şimdi kafeslerinden firar etmiş, etrafımızdaydı? Odanın ortasında durmuş mavi- mor bedenlere sahip, inanılmaz hızlı uçan böceklerin arasındaydım. Vefa sorduğum soruya bir başka hayretini düşürüp; "Şaka mı yapıyorsun lan sen? Tabii ki görüyorum. Nerden çıktı bunlar?" Tekrar şöyle gelişi güzel etrafa baktığımda asıl sorun olan duruma dikkat kesilmem gerektiğini anladım. Odanın penceresine gidip tek hamlede açtığım camdan, rüzgarın rehberliğine güvenen yusufçuklar dışarı uçmaya başlamıştı.

"Sana Mısra'nın bir kafes dolusu yusufçuk sakladığından bahsetmiştim." Bana inanmadığı için sesim kadar sert bakışlarıma maruz kalan Vefa daha çok etrafında ki yusufçukların dokunmaması adına verdiği savaşın içinde cebelleşiyordu. Masanın üzerinde ki telefonumu alıp direkt Mısra'yı aradım. Üç gündür ortada yoktu ayrıca sakladığı yusufçuklar bir anda tepemde uçuşmaya başlamıştı. Neydi işin aslı bilmiyorum ama artık canımı sıkıyordu.

Aramam henüz gerçekleşmeden kapanmıştı. Bir kez daha numarasını çevirip aradığımda hat anında düşmüştü.

"Açmıyor. Kadın evine dahi gelmedi ve şimdi telefona bile bakmıyor." Vefa hızla yanıma gelip; "Başına bir iş gelmiş olmasın?" Dedi ama ben daha çok onun benim başıma bir iş açacağının kanaatindeydim. "Sen ara bir de." Vefa'ya henüz yumşatmadığım bakışları atarken o çoktan telefonunu çıkarıp aramasını yapmıştı lakin karşılaştığı sonuç benimkinden farksız değildi. Bariz bir şekilde diğerlerine oranla küçük bedene sahip yusufçuk aniden gelip Vefa'nın omuzuna konmuş ve uzun ayaklarını, kazağın yüzeyinde hareket ettirdi.

𝚅𝙴𝚁𝙸̇𝚃𝙰𝚂Where stories live. Discover now