IVV32

22 6 0
                                    


"Çok sevdiğin ama geri döndüremeyeceğin kişiler, her hatırladığında seni tekrar tekrar terk eder." -Tolstoy


Günün ilk ışıklarında kemiklerime dek sızılar hissetsem de uyanmanın verdiği o dinç zihin başka hiç bir saatte olmuyordu. Tüm algılarım açık, ciğerlerim tertemiz, yorgunluğum çoktan geçmiş. Kısacası uykuya doymuştum. Batıl inanç mıdır yoksa kendi etnik kökenimden kalma alışkanlık mıdır muamma olsa da sağ tarafıma yatıp yine aynı şekilde sağ taraftan uyanıyordum. Gözlerim artık daha fazla oyalanmanın yalnızca baş ağrısı yapacağını anlayarak açıldığında masamın üstünde ki dijital saat görüş alanıma girdi. Saat 6:17'ydi.

Örtüyü biraz daha göğsüme doğru çekerken sanırım sabahın soğukluğu bilinciyle istemsizce üşümüştüm ya da..

Hayır bu üşüme bilinçaltımdan dolayı değildi. Bedenimi sol tarafa çevirdiğimde yarı açık penceremin taşında oturan adamı görmem bir olmuştu.

Benden bihaber, elinde tuttuğu bir iki kağıdı üst üste getirmiş derin düşüncelerini usulca kağıda döküyordu. Dudağında külü daha uzunca kalmış sigarası ve omuzlarına attığı hırkayla kendi dünyasında dolaşıyordu. Kalemin hareketi durduğunda başını dışarıya çevirip bir süre uyumlu olabilecek cümlesini oralarda aradı ama neredeyse kifayetsizdi. Kalemin ucu dalgalı kumral saçlarının arasına dalıp kafasını kaşıdığında işte şimdi bir kelime akıl süzgecinden geçmişti ve hemen kalemi tekrar kağıdın üzerine bastırıp hızlıca aklında kurduğunu yazdı. İzmarite dayanmış sigarası O'na son zehri sunarken parmakları dudağına yaklaştı ve sigarayı tutup uzaklaştırdı. İçinde demlenen duman dışarı üflendiğinde yüzünün bir tarafından açık pencereden dışarı süzülüp gözden kayboldu.

"Ne yapıyorsun?" Boğuk sesim odayı doldurduğunda hızla kafasını çevirip yüzüme baktı ardından oturduğu yerden indi ve elindeki kağıdı pencere taşına bıraktı.

"Hiç. Hiç bir şey, oturuyordum öyle." Kendini açıkladığında bende uzandığım yerden kalkıp oturdum.

"İyi." Dedim kestirip atarken sonra tamamen yataktan çıktım odamda onu yalnız başına bırakıp banyoya gittim. İnce sweatimin kollarını yukarı sıyırıp dirsek içimde kalan yoğun kızarıklığa baktım. Dün serum takılırken sorun yaşanmış olmalı ki izi kalmıştı. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra küvetin kenarına oturup bundan sonraki günlerde ne yapacağımı planlamaya çalıştım. Abimin dedikleri aklımın bir ucunda yaşamaya devam ederken bir taraftan da Vefa'yı evimde nasıl tutmam gerektiğini düşündüm.

Öncelikle ne olursa olsun alttan alıp iyi davranmalıydım. O saçma isteğini de yerine getirecektim, şu tavanımda açılmayı bekleyen anlamsız ekstradan bir pencereyi. Ama ya eşyalarını almak için dışarı çıkmak isterse? Kardeşinin getirmesine ikna etmeliydim. Zaten dün anladığım kadarıyla ailesiyle eski bağı kalmamış gibiydi bundan ötürü onlara karşı özlemi de körelmiş olabilirdi.

Ellerimi yüzüme kapatıp sıvazladım ve başım ağrımadan ayağı kalkıp banyodan çıktım. Odama tekrar döndüğümde Vefa yoktu. Gitmiş miydi?

"Vefa?" Koridora çıkıp bir kez daha adını seslendiğimde alt kattan hemen karşılık aldığım da rahatlamıştım. "Mutfaktayım." Dediğinde tekrar odama geçip pencere kenarına gittim, kağıtları da yazdıkları da olduğu gibi duruyordu. Parmağımı kağıdın üzerine koyup hafiften kendime çevirdim ve Vefa'nın gelip gelmediğini kaçmak bakışlarla kontrol ederken yazdığı dizeleri okudum aceleyle.

"Medetim ruhu ölü bir adamdan,

İnceldiğim yerden sapasağlam tutunduğum lakin her an kopacak gibi,

𝚅𝙴𝚁𝙸̇𝚃𝙰𝚂Where stories live. Discover now