IVV30

29 6 0
                                    


İlçe Emniyet Müdürlüğü

"Başkomiserim," Gözlerim dalıp gittiği yerden uzaklaşıp yanıma oturan adamda durdu. Parmaklarım arasında tuttuğum sigaradan küçük bir nefes çekip açık alana güvenerek direkt üflediğim de Hamit'in yüzüne ulaşmadan evvel temiz havaya karışmıştı.

"Hm?" Halimi gördükten sonra daha çok tadı kaçmış olmalı ki iç çekip, deri ceketinin iç cebinden çıkardığı paketten derdine ortak bir dal alıp dudakları arasına yerleştirdiği gibi yaktı.

"Kemal çağırıyor bizi." Derince soluduğu zehir aynı şekilde benden uzakta kayboldu. Söylediğine karşın güldüğüm de onun sert ifadesi daha çok gerilmişti. Merkeze döneli henüz bir saati devirmemişken Savcı'ya haberimiz gitmiş olmalıydı ki peşin sıra çağırıyordu yanına. 

"Disiplinde miyiz?" Elimde boşa tuttuğum izmariti oturduğum çatı döşemesinin kenarına bastım. Kötü şeyler duyacağımı bildiğim için hemen karşımda ki manzaradan medet umdum. Baharı kucaklayan şehrin çatılarında artık dumanlar yoktu. Şuan ek binanın üst katındaydık- yani biraz daha üstü, çatısındaydık. Emniyetin en yüksek kısmı bir tek burasıydı ve diğerlerinden kaçmanın yalnızca yeri de burası oluyordu.

"Disipline verilmek üzereyiz ve o adi herif yüzüme sırıta sırıta tehdit etti beni. Neymiş haddimizi bu defa fazla aşmışız." Ellerini birbirine çarpıp sinirle bana döndü; "Ulan paçavra Hukuk Müşaviri'nin girdiği hale bak! Ulan bunu başımıza Savcı yapanın gelmişini geçmişini-"

"Dur be oğlum bırak şimdi gelişi gidişi. Aynı kalıp aynı mâl işte değişmez kumaşı." Yeni bir dalı paketinden çıkaracağı vakit engel oldum ve tekrar kederimin avuç avuç aktığı irislerimi karşıya çevirdim. "Bırak Hamit, istediğini yapsın ki yapacakta. Biliyorduk zaten başımıza gelecek olanı, bile bile çıkmadık mı zaten bu yola?" Dizlerimi biraz daha yukarı çekip ellerimi etrafına sardım. "Yazsın raporunu göndersin. Sürgün olsam şükür ederim." Dedim demesine ama Hamit bu kırık halime daha çok kaşlarını çatarak karşı durdu. Dili konuşmasa da ifadesi gayet iyi anlatıyordu.

"Senden ne istiyor bu adam Zümrüt? Bana açık açık anlat. Normal bir durum değil bu. Nedir bu adamın sana her seferinde göz dağı verme cabası?" Hızla yana dönüp yüzüne baktım. Olağanüstü bir durum olduğunu el yabancı dahi anlardı, kabul ediyorum ama yine de nedeni sorulduğunda sonuna kadar inkar etmek istiyordum.

"Başı buyruk davranıyorum ya ondandır." Güldü ama net bir sinir gülüşüydü.

"Sen bunu Yağmur gibi çaylaklarına yedir Zümrüt." Alınganlığı üzerinde olan arkadaşımın omuzuna elimi atıp hafiften bedenini sarstığımda omzunu silkerek ters ters yüzüme baktı.

"Balık Avı'ndan bir şey bulabildin mi?" Dilini damağına vurup şaklatarak, telefonunu çıkardı ve notlarının üzerinde hızla gözlerini gezdirip kendince notlarını özetledi.

"Bir haftalık Vefa Kaner'i takibimiz sonucunda adamı hiç bir suça teşebbüs ederken göremedik. Şu kafadan atık arkadaşıyla ormanda ki hadisesi de sıkıntılı bir sonuca bağlanmadı." Ekranda parmağını kaydırıp kaldığı yerden devam etti. "Vefa'nın evini de aradık, kız kardeşinden de pek kazancımız olmadı. Çıktığı her programda gayet iyiydi. Garip ama duygusal biri. Süreç boyunca problematik durum görmedik." Durakladı ve yüzünde ki o huysuz ifadesiyle bana döndü.

"Zümrüt belki sana saçma gelecek ama, tabloların Milhan'a ait olduğunu düşünüyorum. Vefa her programı öncesinde Mısra'nın evine gitti ve Mısra evde olmasa dahi sorun değildi çünkü onun işi Milhan'laydı." Telefon ekranına kısa bir bakış attıktan sonra ilerlettiği teorisine kendince cevaplarını iliştirdi.

𝚅𝙴𝚁𝙸̇𝚃𝙰𝚂Où les histoires vivent. Découvrez maintenant