IVV2

223 26 11
                                    



     Parmak uçlarım üşüyordu. Ben kendimi bildim bileli bileklerime kadar buz keserdim, tenim bir türlü ısınmazdı ayrıca demir eksikliğiyle alakası yoktu. Zihnim beni soğuk suların içine daldırıp dişlerimi sıkana dek iğne gibi yer yer bedenime batardı. Bugün de yine o soğuk ellerimin birbirine sarıldığı günlerden birindeydim. Atölyenin içi olması gerektiği gibi sıcaktı, öğrencilerim serbest çalışma yapmakla meşguldü- daha doğrusu renk ayarı üzerinde çalışıyorlar. Şövalelerin ardında dalıp gitmiş bedenlere kısa bir göz attıktan sonra elime mataramı alıp midemi ısıtacak adaçayımdan medet umdum.

"Hocam vizonu daha koyu yapmak istiyorum, ne kullanmalıyım?" Arka sıralardan yüzünü görmesem de sesinden kim olduğunu anladığım kişiye doğru döndüğümde bu defa ayağı kalkıp göz temasımızı sağladı. "Biraz daha kahverengiyle griyi birleştirmeyi dene." Beni hızla onaylayıp tekrar görüş alanımdan çıkmıştı. Mataramı bırakıp ayağı kalktım ve tabanımı zemine daha dikkatli basarak sınıfın ortasına yürümeye başladım. Duyduğum sesler yüzümdeki gülümsemeyi desteklerken aynı zamanda aldığım boya kokusu mesleğimi sevmem için ayrı bir nedeni sunuyordu.

Bir süredir çizimlerine ilgi duyduğum Sena'nın hemen arkasında durup kağıt üstünde ki hareketlerini izlemeye başladım. Benim arkasında durmamdan rahatsız olduğunu biliyordum lâkin ileride tanınmış en iyi ressamlardan biri olacağını bildiğim kişinin nasıl çalıştığını izlemekten kendimi alamıyordum. "Sarıyı kullanma, asıl rengi bozuyor." Sesimi duyduğu anda hızlıca sarı boyayı silip tüpün ağzını kapattı. "Üzgünüm.." Arkasından çekilip tam yanında ayakta dikildiğimde bana kaçamak bakışlar atarak çizimini yapmaya devam etti.

"Üzgün olacağın bir durum yok Sena, günün sonunda elinden güzel eserler çıkıyor." Dürüstçe iltifatımı yaptığımda boyalı elini umursamadan gözlüğünün kemerine dokunup düzeltti ve gülümsedi. "Teşekkür ederim hocam." Gözlerim usulca dudaklarında küçük yaralar açmış kabuklu yüzeyde gezindi. Stresliydi, merak ediyordum nasıl bir yaşamı olduğunu. Sena uzun zamandır merak ettiğim tek kişiydi. Bazen öyle kusursuz çizimleri oluyordu ki kendimi uzun bir süre onu izlerken buluyordum.

Gelişi güzel arkamda çizimine odaklanmış öğrencilerime baktıktan sonra tekrar Sena'ya döndüm. "Geçen sefer çizdiğin adam daha canlı görünüyordu şimdiki neden gergin duruyor?" İlgim tekrar çizimin üzerindeydi. Kalemiyle, kollarını birbirine sarmış figürün burnunu düzeltti ve boyamasına kaldığı yerden devam etti. "Çünkü.. bugün gergin görüyorsunuz ve," Fırçasının ucuyla ellerimi işaret ederek "Üşüyorsunuz da." Ellerime bakan gözlerim anında tekrar onun ela gözleriyle karşı karşıyaydı. Beni mi çizmişti? Bu beklediğim bir şey değildi çünkü çizdiği figürün bana benzer yanı yoktu. Ona neden beni çizdiğini sormalı mıydım? Hayır buna gerek yok sıradan bir ilham kaynağı olabilirdi belki de sadece öylesine çalışılmış çizimdir. "Anladım, devam et o halde ders bitiminde masama bırakırsın." Elimi hafiften omuzuna dokundurup yanından geçtim. Nedensizce huzursuz hissediyorum, ilginin üstümde olması ya da bana ithaf edilen bir şeyler gerilmemi sağlıyordu. İki yıl önce bu okula kabul görüldüğümden bugüne çok fazla kişiyle iletişimim oldu, herkesin çekinmeden gelip sorular olduğu biriydim lâkin yine de gözlerime dikkatlice bakılması gibi- Sena'nın beni çizimine katması hâlâ aşamayacağım zorluklarımdandı. Ben ikinci plan çocuktum hep, sıradan ve asla örnek gösterilecek kadar başarı işlemiş biri olmadım.


Ders bitiminde pencere kenarında öğrencilerimi selamlayarak masamın üzerine çalışma kağıtlarını sırasıyla bırakıp sınıftan çıkmalarını izledim. Bugünde olabildiğince sakin geçip gitmişti. Yaşamak istediğim hayat tam anlamıyla buydu, sessiz ve sorunsuz. Atölye içinde tamamen yalnız kaldığımda masamdaki kağıtları toplayıp çantamın içine koydum, ders formunu da doldurduktan sonra ışıkları kapatıp koridora çıktım. Hava tamamen kararmıştı, eve gittiğimde önce ders değerlendirmesi yaparım sonrada uyurdum zaten tüm gün boyunca atölye ve proje sınıfında yeteri kadar yoruldum. Merkez kampüsün otoparkına varmak üzereyken, beklemeden kaçıp gideceğimi bilen kadim dostum beni arıyordu. Telefonu hızla açıp kulaklığı taktım.

𝚅𝙴𝚁𝙸̇𝚃𝙰𝚂Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin