0.3

1.5K 131 108
                                    

4 Yıl Sonra - Günümüz

"Lanet olsun.."

Açtığım dolapta yiyeceğe dair hiçbir göremezken kapattım umutsuzca. Ellerimi saçlarımdan geçirip arkamdaki yatağa oturdum, kaynaklarım tam anlamıyla bitmek üzereydi. Farkına varmış olduğum bu gerçek ciddi anlamda korkmama sebep oluyordu, çünkü bunun tek bir anlamı vardı.

Dışarıya çıkmak.

Şu zamana kadar dışarıya sadece iki-üç defa çıkmıştım. Sadece etrafa bakıp neler olup bittiğini öğrenmek için.

Ortalık korkunç bir hâl almıştı, dört yıl olmuştu tüm bu olaylar ortaya çıkalı..ve ben tüm bu kaosun, dehşetin içinde yapayalnız kalmıştım. Kendimi kapattığım bu sığınağın içinde geçmişti dört yılım, umutlarım birer birer ölmüştü.

Annem ve babam..

Dolan gözlerimi elimle silerken canlandı gözümde yine o korkunç günler, bitmek bilmeyen gözyaşlarım ve tepeden tırnağa beni sarmış olan korkum..hepsi birer birer canlandı yeniden kafamda.

26.03.2018

Kan..

Gördüğümüz tek şeydi kan, ve delirmiş; insanlığını kaybetmiş olan bedenler.

"Soo-Yun, gitmek zorundayız acele et!"

Bana bağıran annem ile hızla çantamı aldım ve arkasından koşmaya başladım. Yine bulmuşlardı, yine gelmişlerdi işte.. Korkunç sesleri giderek yaklaşıyordu, çıldırmıştı hepsi.

Elimde tuttuğum beyzbol sopasına baktım, ne zaman bu hâle gelmiştik biz..?

Arkadaşlarım..okulum..Hyunjin..

Ne olmuştu onlara, yaşıyorlar mıydı hâlâ? Başarabilmişler miydi hayatta kalmayı? Neredeydiler..?

"Ön kapıyı basmışlar, arka kapıdan çıkmak zorundayız. Hadi çabuk olun!"

Babamın sesi ile yönümüzü değiştirip arka kapıya doğru ilerledik. Güvenli bölge dedikleri yerler birer birer saldırıya uğruyordu; insanların çığlıkları, o canavarların sesleri duyuluyordu her yerden.

Arka kapıya ulaştığımızda önümüze çıkan birkaç gözü dönmüş yaratık ile karşılaştık. Babam annemi ve beni arkasına alırken hepsini silahla vurmaya başladı, annem kolumu sıkıca tutmuş beni korumaya çalışıyordu.

"Hye Jin! Soo-Yun'u al ve götür onu buradan, fazla vaktimiz yok! Arkanızı kollayacağım, gidin!"

Bize doğru bağıran babam ile salladım başımı iki yana. Onsuz nasıl giderdik? Hayır..olamazdı böyle bir şey.

"S-sen ne olacaksın? Seni burada tek bırakıp nasıl gideriz?!"

Annemin yakarışı gözlerimin iyice dolmasına sebep olmuştu.

"Dediğimi yap! Çok fazlalar, fazla dayanamayız! Soo-Yun'u al ve yaptığımız sığınağa git, size yolu açacağım hadi!"

Babam önümüze çıkan tüm yaratıkları vurduğunda son kez bağırdı.

"Gidin!"

Annem ağlayarak koşmaya başladı beni de sürükleyerek. İkimiz de durmadan koşuyorduk, biz uzaklaşırken babam arkamızdan yolu açarak önümüze engel çıkmasını engelliyordu. Son gördüğüm ise yaratıkların arasında kalmış savaşan babamdan başkası değildi..

Baba..

Nefesimiz kesilene kadar koştu annem benimle birlikte, etrafta ses yoktu ancak koşmaya devam ediyorduk. O kadar korkuyordum ki önümüze birden çıkacaklar diye, kalbim gümbür gümbür atıyordu korkuyla. Uyanmak istiyordum bu kâbustan..

The Land Of Blood | Hwang Hyunjin Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora