-FINAL-

962 65 14
                                    

Birkaç gün sonra

Gün gelmişti.

Herkesin bekliyor olduğu son savaşımız artık bugün verilecekti, güçlü bir atmosfer vardı ortamda. Birçok duygu saklıydı içinde, en baskın olanı ise cesaretti. Gözlerde korkuya dair hiçbir şey yoktu, herkesin gözü pekti..

"Güzelim, hadi gidelim." Hyunjin'in yanıma gelerek şakağımdan öpmesi ile çevirdim bakışlarımı ona doğru. Ona baktığımı görünce gülümsedi hafifçe, aynı şekilde gülümseyerek karşılık verdim ve başımla onayladım onu. Cevabım ile parmaklarımızı birbirine sıkıca kenetlerken, beraber yürümeye başladık.

Birkaç gündür büyük bir hazırlık yapılmıştı, özellikle Minho canla başla çalışmıştı. Tedavi bombaları (evet isim buydu) hazırlanmış ve etraflıca  planlar yapılmıştı. Giriştiğimiz iş çok büyüktü, ve tek seferde olup bitebilecek bir şey değildi. Ancak işe başlamak, elbet ki sonunu da bir gün getirecekti. Sadece başlamak gerekiyordu, tıpkı şu an yapıldığı gibi.

"Sağ taraftan silahlarınızı alın, sahada toplanmadan önce herkes silahlanmış olsun!" Changbin herkesi yönlendirirken, bir yandan da ona gelip sorulan soruları cevaplandırıyordu. Bir telaş vardı ortamda, ciddi ciddi savaşa gider gibiydik..

"Yun," Hyunjin'in kulağıma doğru seslenmesi ile dikkatimi ona verdim, uğultu nedeniyle iyice eğilmişti bana doğru.

"Chan hyungun yanına gideceğim, Yeji ve diğerlerini bul tamam mı? Yanlarından ayrılma sakın, geleceğim yanınıza." Ciddiyetle konuştuğunda, gözlerimi kırpıştırdım ve başımla onayladım hemen sonrasında. Hyunjin hafifçe tebessüm ederken, eğildi ve kısa bir öpücük bıraktı dudaklarıma. Son kez bana baktıktan sonra göz kırptı ve elimi bırakıp ters yöne doğru yürümeye başladı. Bir süre arkasından baktıktan sonra, iç geçirerek önüme döndüm ve herkes gibi sahaya doğru ilerlemeye başladım.

Sahaya giriş yaptığımda içerideki kalabalık nedeniyle dişledim alt dudağımı, gergince. Gözlerim Yeji ve diğerlerini ararken bir yandan da yürümeye çalışıyordum kalabalık içinde. Bir süre öylece etrafı aradıktan sonra nihayet aradığımı bulduğumda, kalabalık arasından sıvışıp yanlarına doğru ilerledim. En köşelere geçmişlerdi ve almış oldukları silahları gözden geçiriyorlardı.

Yanlarına geldiğimde beni farkedip el sallayan Yeji'ye gülümsedim genişçe.

"Hoş geldin yenge, n'aber?" Yeji'nin sırıtarak sorduğu soruya karşılık gözlerimi devirdim abartılı şekilde. Tepkim herkesi güldürürken, başımı iki yana doğru salladım hepsine 'komik değil' bakışı atarken.

"Yenge deme demedim mi ben sana ama Yeji ya, ayıp oluyor cidden.." dedim alınmış bir sesle, bunun üzerine dişlerini göstererek güldü Yeji.

"Ne yapayım? Böyle seslenmek eğlenceli oluyor.~"

Evet, buradan da çok iyi anlaşılıyordu kardeş oldukları. İkisi de bazen fena hâlde sinir bozucu oluyordu, ve ben iki kardeş arasında kafayı yeme derecesine geliyordum arada. Hyunjin'in ettiği evlilik teklifinden sonra, Hyunjin yüzüğü asla çıkarmayacağıma dair bana yemin ettirmiş ve çıkarırsam eğer bana küseceğini söylemişti. Bu yüzden ertesi gün yüzükle insan içine girmiş ve normal olarak herkesin dikkatini çekmişti bu durum.

Kızlar o gün beni kenara sıkıştırmış ve olan biten ne varsa hepsini zorla anlattırmışlardı bana. Anlattıktan sonra hepsi kendi arasında krize girmiş ve tebriklerini iletmişler, eh bir de tabii işi dalgaya vurmayı ihmal etmemişlerdi. Özellikle Yeji ve Ryujin, iyi gülmüşler ve 'yenge' diyip durarak sinirimi bozmuşlardı. Onlara laf yetiştireceğim derken de Beomgyu ve ekibi gelmiş bir de onlar öğrenmişti olan biteni. Neyse ki onlar yalnızca tebrik etmekle yetinmişlerdi, bir de onlar katletmemişlerdi sakin ruh halimi.

The Land Of Blood | Hwang Hyunjin Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt