1.1

1.4K 112 167
                                    

-Flashback / 2018-

"Ah, kafam ağrıyor lan! Ölüyorum sanırım!"

Seungmin ve Hyunjin, arkadaşları Jisung'un mübalağalı yakarışlarını izliyordu yüzlerinde bıkmış bir ifadeyle.

"Alt tarafı tenis topu çarptı kafana Jisung, amma abarttın." dedi Seungmin.

Jisung ise kafasını tutup bağırmaya devam ediyordu. Hyunjin göz devirdi bu duruma karşılık. Tenis oynayalım diye tutturan kendisiydi üstelik!

"Sen değil miydin tenis oynayalım da tenis oynayalım diye başımızın etini yiyen? Şimdi n'oldu?" diye sordu Hyunjin, kollarını birbirine kavuşturarak.

Jisung ise arkadaşlarının üstüne gelmesine katlanamamış ve yüzünü ekşitmişti. Ne olmuştu sanki birazcık naz yaptıysa? Bu arkdaşları da amma dırdırcıydı yahu!

"Bir gün yersiniz başınıza karpuz kadar topu da görürsünüz o zaman abartmayı bilmem neyi!" dedi Jisung, trip atma pozunu alırken.

Hyunjin ve Seungmin dayanamayıp gülmeye başladığında, Jisung'un da gülmeye başlaması uzun sürmemişti. Neyse canım, dedi Jisung kendi kendine. Sonra da atardı tribi değil mi ama?

"Jinnie~"

Ancak bu ses ile, gülmeleri uzun sürmemişti. İti de anmamışlardı ki, çomağı hazırlasınlar.

Seungmin ve Jisung gelen kıza yüzlerini ekşiterek bakarken, Hyunjin gözlerini devirip yanlış bir hareket yapmamak için zor tutuyordu kendini.

"Bugün randevuya çıkıyoruz değil mi bebeğim?"

Bu ses ve omzuna konulan el hiç de yardımcı olmuyordu Hyunjin'e. İçindeki tiksinti yükseliyordu gittikçe, kendini öyle zorluyordu ki sinirle patlamamak için..

"Evet, çıkıyoruz." dedi Hyunjin, yüzünde tutmaya çalıştığı zorlama gülümseme ile.

Başka çaresi yoktu ki, bir süre için katlanmak zorundaydı bu duruma. Babasının yapmış olduğu hataların sonucuna, Hyunjin katlanmak zorunda kalmıştı.

Karşısında duran kız, işte tam bu yüzden tehdit ediyordu Hyunjin'i. Babasının borcu yüzündendi hepsi, kendisinin yapmış olduğu hataları neden Hyunjin ödemek zorundaydı ki?

Hepsi bir avuç saçmalıktı.

"Ayy, şahane!~" dedi kız Hyunjin'in koluna girerek.

Hyunjin kendisini kusmamak için zorlarken, diğer iki arkadaşı da ondan pek farklı değildi. Jisung biliyordu neler olduğunu, bu yüzdendi onun da bir şey yapmamak için kendini zorlaması.

Seungmin ise, başından beri hoşlanmamıştı bu kızdan. Altıncı hissi kuvvetliydi, neler olduğunu bilmiyordu; ama bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı.

"Gidip Felix'e bakalım, sonra da bahçeye çıkalım. Daraldım çünkü ben, biraz." dedi Jisung en sonunda dayanamayarak. Son cümlesini bastırarak söylemişti, mesaj yerine gitsin diye.

Ancak, nafileydi. Kız gram tepki vermemişti, anlamamıştı da zaten.

"Evet, hadi gidelim." dedi Seungmin de onaylarak.

The Land Of Blood | Hwang Hyunjin Where stories live. Discover now