0.5

1.5K 116 130
                                    

Karanlık çökmüştü.

Topluca oturup konuşmamızın ardından yaklaşık iki saat kadar bir süre geçmişti. Herkes artık iyice yorulmuş, izin alarak odalarına çıkmışlardı birer birer. Geriye de Felix, ben ve Bang Chan kalmıştık.

Chan konuşmayı seviyordu, ona bırakılsa gece boyu konuşur ve dinlerdi herkesi. Çok sıcakkanlı, lider ruhlu biriydi gerçekten. İnanılmaz bir insandı.

"Pekâlâ çocuklar, sanırım bugünlük bu kadar sohbet yeter. İznimi alarak kalkıyorum ben, size de iyi geceler. Fazla gecikmeyin gidin uyuyun, anlaşıldı mı?"

Ayağa kalkmış olan Chan'a bakıp ikimiz de başımızı salladık. Bunu gören Chan son kez gamzelerini gösterecek şekilde gülümsedi ve arkasını dönüp merdivenlere doğru ilerledi. O gözden kaybolunca Felix'e döndüm. Ben ona döndüğümde onun çoktan bana bakıyor olduğunu farkettim. Anında gülümsedi ve saçlarımı karıştırdı.

"Ya!"

Çattığım kaşlarımla darmadağın olmuş saçlarımı düzeltmeye çalışırken o hâlâ gülüyordu. Neresi komikti şimdi bunun!

"Neye gülüyorsun bu kadar?!"

Hafif sinirli çıkan sesime karşılık boğazını temizlemiş ve bana özür dileyen bakışlarını göndermişti.

Hadi ama.

Biliyordu şu bakışlarına karşı koyamayacağımı. Çok da güzel kullanıyordu gerektiğinde.

"Bakma bana öyle."

"Hadi ama, şakaydı sadece."

Sonunda dayanamayıp ofladığımda başımı ona çevirdim. Şimdi boşversem olurdu şaka mevzusunu, sormak istediğim şeyler vardı hâlâ.

"Felix?"

Bana sorar gözlerle baktığında aklımdakileri sormaya başladım birer birer.

"Hyunjin'in kardeşi..Yeji, kurşun yarası almıştı. Nasıl oldu o, yani, düşman kesim mi var?"

Felix önce ensesini kaşımış, sonra da derin bir nefes vermişti. Konuşmaya başladığında ise duyduklarımla iyice şaşkınlığa uğramaya başlamıştım.

"Sayılır. Tam olarak ne zaman ya da nasıl başladı bilmiyorum, ama bir grup var; kendilerine Crows diyorlar. Bir nevi haydutlar diyebiliriz, yaptıkları tek şey çalmak ve sorun çıkarmak."

"Yeji'yi onlar mı yaraladı?"

"Evet. O gün, Yeji'yi bir marketin arkasında bulmuştun değil mi?"

Başımla onayladım Felix'i.

"O gün erzak bulma sırası Yeji, Hyunjin ve Jisung'daydı. İşte o haydutlar yine gidip bulduğumuz erzakları elimizden almak için harekete geçmişler. Yeji çetin ceviz kızdır, muhtemelen vermek istemedi bulduğunu. Onlar da bunun üzerine zor yolu seçmiş ve Yeji'yi yaralamış oldular işte."

Duyduklarım beni cidden şoka uğratıyordu. Böyle korkunç bir zamanda bile insanlar kendi aralarında çatışma çıkartıyordu. Gerçekten, inanılması güç bir durumdu. Yine de insan oluşları, yetiyordu. Çatışmak, düşman olmak için.

Nasıl ya da ne zaman olduğu hiçbir zaman önemli değildi.

"O gün orada olmasaydın eğer, çok kötü şeyler olabilirdi Soo-Yun. Yeji senin sayende hayatta."

Felix'in sözleri ile öne eğmiş olduğum başımı ona çevirdim. Gözleri parıldıyor ve gülümsüyordu, yine. Nasıl başarıyordu bilmiyorum, ama güneş gibiydi, sımsıcak oluyordu insanın içi.

The Land Of Blood | Hwang Hyunjin Where stories live. Discover now