21. Bölüm ♧İlan-ı aşk♧

664 74 5
                                    

21. Bölüm

~İlan-ı aşk~

Genç adam bir kaç dakika olduğu yerde kalmıştı. Kolay değildi karısını yerde baygın bir şekilde görmek. O an gözlerinin önüne annesinin bayıldığı anlar gelmişti. Tedirginleştiği ellerinin titremisinden belli oluyordu. Parmakları titremesin diye ellerini yumruk yaptı. Sonra adem elması yukarı çıkıp, indi. Ağırca yutkundu. Önce yavaştan ilerledi. Sonra bir çita gibi hızlı koşup, karısının başını kolları arasına aldı. Elini karısının alnına götürdü. Karısının alnı kanıyordu. Muhtemelen düşerken basamaklardan birine çarpmıştı. Genç adam karısının göz kapaklarını kaplayan kırmızı yapışkan şeyi gözlerinin üzerinden eliyle sildi.

"Gamze aç gözlerini." Dediğinde kucağına almıştı. Kucağıyla avlunun ortasında ki beyaz taşlı çeşmenin az ilerisinde olan kahverengi kilim desenli sedire kadar taşıdı. Zaten kucağında taşıdığı kadın bir leylek gibiydi. Boyu iyiydi. Boyu 1.70'ken kilosu ise 55 kiloydu. Ateş'in de kaslı yapılıydı vücudu. Hiç zor olmamıştı taşımak. Yavaşça sedire yatırdı. Öyle yavaş bırakmıştı ki, sanki kırılmasını istemediği bir vazo gibi özenle bırakmıştı.

Öte yandan yüzünde en ufak bir pişmanlık bulunmayan Sinem sanki o Gamze'yi düşürmemiş gibi elini kolunu sallayıp sedire doğru ilerliyordu. Gamze umrunda değildi onun tek umru Ateş idi. Sadece ona daha yakın olabilmek için sedire varmış, yalandan vicdanlıymış gibi davranıyordu. Sevdiği adamın ne kadar vicdanlı biri olduğunu çözmüştü. O da vicdanlıymış gibi davranıyordu vicdandan yoksunluğuyla.

"Gamze lütfen gözlerini aç."

Tüm bu olanlara oturduğu yerden şahit olan Zümrüt ise elini sırtında bağlamış ağır adımlarla onlara yaklaşıyordu. Ateş'in haykırışlarına sinir olmuştu. Ah eğer bu oğlan onhn oğlu olsaydı koca bir tokat atardı. Başkası olsa da atardı ama Ateş'e tokat atmaya yeltelenemiyordu işte. Kızına aferin dercesine baktıktan sonra şimdi yeğeninin dibinde durdu.

"N'oldu, geberdi mi yoksa?" Sinem annesinin ardından ellerini açıp amin diyip yüzüne sürdü. Ateş ise korkusuna korku katan halasına bakıp "Yoksa o da hasta mı? Hala yoksa annem gibi o da mı..." Dedi acı dolu çıkan ses tonuyla.

"Düştü... Ayağı kayıp basamaklardan düştü. Çok değil bir kaç basamak düştü. Cılız bedeni dayanamadı heralde bayılıverdi" dedi Sinem. Genç adam derin bir nefes aldı. Rahatca nefesler alıp vermişti. Bir an, bir an çok korkmuştu. Karısının annesinin hastalığına yakalandı diye.

"Sibel pansuman malzemelerini getir."

Bir süre Ateş pansuman malzemelerini bekledi. Sibel sonunda pansuman malzemelerini yukarı kattan getirmişti. Geç getirmişti ama şu an onu azarlayamayacak kadar meşgüllerdi.

Genç adam Sibel'in elinden hızla malzemeleri alıp pansuman yapmaya başladı. En sonunda alnına bir kaç yara bandı yapıştırdı. Yara büyük değil, küçüktü. Ateş karısının baş ucunda bekleyip o güzel gözlerini açmasını bekliyordu. Sinem bu durumdan son derece rahatsız olmuştu. Acaba o da düşseydi Ateş bu kadar endişelenir miydi? Tabi ki hayır. Tabi üzülürdü, katı yürekli değildi Ateş ama karısına üzüldüğü kadar üzülmezdi. Ateş'e karşı hisettiği hisler git gide daha büyüyordu Sinem'in içinde. Yine dalmıştı sevdiği adamın gözlerine. Sevdiği adamın nefesini biraz daha yakından duymak için belini eğdi. Zümrüt bu durumu fark edip, damadı olarak seçtiği adamı hâlâ en ufaktan gözlerini açmayan Gamze'den uzaklaştırmak istedi.

"Hadi ama Ateş alt tarafı düştü. Sen git işinin başına hem bu lanet kız da birazdan açar gözlerini." Ateş gidemem dercesine halasına baktı. Karısının gözlerinin açıldığını görmeden gitmek istemiyordu. Halası yeğeninin bakışlarının gidemem olduğu sonuca varmıştı. Hem bu Zümrüt kendinisi ne sanıyordu. Sürekli emirler veriyordu. O ki kimse Ateş'e emir veremiyordu. Ama halası çok kolayca emirler yağdırabiliyordu. Ateş son derece rahatsız olmuştu bu durumdan ama ağzını açıpta tek kelime edemiyordu.

İNTİKAM KUYUSU (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin