26. BÖLÜM

630 67 0
                                    

 26. Bölüm

~~

Öte yandan Ateş heyecanla kapıyı açmış gördüğü manzarayla hayel kırıklığına uğramıştı. Eğer karısı burda değilse neredeydi? Ateş tek tek tüm odaları ararken bir tek bakmadığı halasının odasına kapıyı tıklatıp girmişti.

"Hala Gamze'yi gördün mü?"

"O gitti." Ateş'in o an kalbine bir sızı girmişti. "Ne-ne-reye" Diye heceledi. Gidemezdi hele şimdi hiç gidemezdi. "Nereye?" Diye tekrarladı lafını.

"İstanbul'a."

Ateş hemen halasının odasından çıktı. Şayet halasının bu sözlerine inanmıyordu. Hayır gidemezsin dercesine başını olumsuzca her iki yana sallıyordu. Avluya inip şoföre yaklaştı.

"Salih Gamze'yi gördün mü?" Diye sorduğunda şoför başını kaldırmadan cevapladı. Cevaplarken sesi titriyordu. "Gamze hanım ben gidiyorum diyerek konaktan çıktı ve bir daha da dönmedi."

"Gidemez o gitmemiştir o. Kesin başına kötü bir şey geldi." Dedi Ateş ve koşarak konaktan çıktı. Ürgüp'ün çoğu yerlerine bakmıştı. Kime sorsa da, 'görmedim' kelimesiyle karşılaşmıştı. Bin bir endişeyle konağa geri döndüğünde dolu dolu olan gözleri onu ele veriyordu. Ya Gamze'nin başına kötü bir şey geldi diye düşünüp kendini harab ediyordu. Gamze'nin ona hiç bir şey söylemeden gitmesini mantıklı bulmamıştı.

Gamze gitmemişti burdaydı ama nerdeydi. Hem Gamze sabah ona halasının eziyetlerinden bahsetmişti. Yoksa gerçekten eziyet mi ediyordu halası karısına. Halası ve kuzeninden şüphelendi. Yoksa onlar Gamze'yi bir yere mi kitlemişlerdi? Genç adam yarım saat düşünceden sonra ayaklanıp konağın her yerini didik didik tekrar aradı.

Bu esnada Halit bey ve Taha da konağa varmış avlunun sedirlerinde çay keyfi ediyorlardı. Zümrüt hemen yeni bir hizmetçi bulmuştu. Eee artık Gamze de yoktu işlerini kim yapıcaktı. Az evvel konağa gelen hizmetçi daha tanışma faslı dahi gerçekleşmeden kendini mutfakta ocağın başında bulmuştu. Kadıncağız çayları yapıp önlerine götürmüştü fakat Zümrüt beğenmemişti. Zaten Zümrüt neyi beğenirdi ki? Güya çok koyu demlemiş. Hâlbuki çay tam kıvamındaydı. Hizmetçi kadın yeniden çayları yapıp önlerine koymuştu. Bu hizmetçinin çekiceği vardı. Önlerine gelen çayları alıp, sohbet etmemeye başladılar.

Halit bey önüne gelen çekirdekten bir avuç alırken başını Sinem'e çevirdi.
"Bugün hastalanmışsın Sinem kızım."

Sinem ayak ayak üstüne atmış saygısızca sakız çiğniyordu. "Ne hastalanması dayı?"

"Taha bana öyle söyledi." Halit bey yaşlanıpta kulaklarının yalnış duyduğundan tedirginleşerek, oğlundan az önce doğru duyup duymadığını öğrenmek için oğluna baktı.

"Bugün abimi nerdesin diye aradığımda Sinem'in karnı ağrıyor hastaneye götürüyorum dedi" Taha şaşkınca yüzünü buruşturdu. "Yoksa abim yalan mı söyledi?" O esnada basamaklardan hızlıca inen Ateş karşılarında belirdi. Sinem Ateş'i karşısında görmesiyle karnına elleyip, "ahh yine karnım ağrımaya başladı."

Ateş sert bir şekilde dim dik duruyordu.
"Taha ben değil Sinem yalan söylüyor. Karnı falan ağrıdığı yok." Diye sert bir dil ile söylediğinde araya Zümrüt'ten önce Halit bey girdi.

"Ateş sen ne biçim konuyorsun? Kız niye yalan söylesin?"

"Şu an Sinem benim zerre umrumda değil, bana Gamze'nin nerde olduğunu hemen söyleyin."

Halit bey kaşlarını kavisleyerek, "Gamze gitti mi?" Diye sordu. Oradan Taha heyecanla ayaklanıp, "gerçekten Gamze sonunda gitti mi?" Dediğinde Ateş'in sert bakışlarıyla karşılaştı.

İNTİKAM KUYUSU (Tamamlandı)Where stories live. Discover now